OTANT�K TA�

Otantik Taş

V MAKALELER
Otantik Taş
Fiyatı      :      TL
[dpsc_display_product]
Ürünün Özellikleri
  • OTANTİK

Otantik (authentic), kelime manası olarak orijinal taş , sahici, sahih, gerçek, asıl, esas, doğru, güvenilir anlamlarına gelmektedir. Genel bir terim olarak
otantiklik ise, tarih içinde kimi zaman kendini tanıma, kendine sahip olma, kendimülkiyetini ele geçirme , kimi zaman da kendini kaybetme, kendinden feragat

Otantik Taş

Otantik Taş

etme, hayatını kendinden daha büyük bir şeye teslim etme 1 olarak tanımlanan birkendi olma idealidir. Bu tür bir otantikliğin temelinde, insanın kendisinden
uzaklaştığı, ayrı düştüğü bir öz ü olduğu ve ona ulaşması için çaba sarfetmesi gerektiği düşüncesi yatar. Felsefi olarak bu öz, insanın kendi içine döndüğü
takdirde bulabileceği üzeri örtülü bir benlik ya da objektif niteliklerle sınırları çizilmiş bir ideal olarak ele alınmıştır. Dinî geleneklerde ise insanın ayrı düştüğü
bu öz, Tanrı’nın onu yaratmış olduğu hal ya da Tanrı’nın kendisidir. Bu manada otantiklik, kendini tanıma suretiyle Tanrı’yı tanıma, O na ulaşma ya da hayatını
Tanrı’ya teslim etme, Tanrı’yla bir olma, Tanrı’da yok olmadır. Özellikle mistik 1 Charles Guignon, Kimim Ben? Otantik Olmak,
geleneklerde otantikliğe, kalbi ve zihni bencil arzu ve tutkulardan arındırıp benlikten vazgeçerek; kendini Mutlak Varlık a teslim ederek ulaşılır. Temelinde
öz düşüncesi bulunan bu tür otantiklik, asıl ve esas olana dönüş’ manasına gelmektedir ve çağdaş felsefeye gelinceye kadar otantiklik bu manada
anlaşılmıştır. Genel olarak otantikliğin tarihçesini incelediğimizde ilk olarak karşımıza Sokrates çıkar. Zira Sokrates in ünlü Kendini tanı’ sözünün kendine sahip olma,
kendi mülkiyetini ele geçirme anlamındaki otantik taş yönelik olduğu iddiaedilebilir. Sokrates, Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değer değildir diyerek
insanı bildiklerini ve yaptıklarını sorgulamaya, böylece hayatının sorumluluğunu üstlenmeye çağırır.

Böylece insan, doğuştan gelen ideal bilgi ve erdemi
hatırlayarak , dünyadaki görevini yerine getirmiş olur. Bu görev, insanın doğasıgereği ne ise o ideale en iyi şekilde benzemesi ile ilgili bir görevdir.2 Sokrates in
bu düşüncesi ne dini bir düşüncedir, ne de dini düşünceyle çatışmaktadır. Burada sadece, aleme uyum sağlama fikri ön plana çıkmaktadır.Otantiklik, Kierkegaard ve Nietzsche den etkilenmiş bir düşünür olarakHeidegger e geldiğimizde daha farklı bir boyut kazanır. Heidegger e göre,
felsefenin asıl amacı, Varlık’ın anlamı nedir sorusuna cevap vermektir.Varlık’ın anlamının aranacağı ontoloji ise ancak insandan hareketle yapılabilir. Buda insanın derin bir analizini gerekli kılar. Bu analize göre, insanın iki türvaroluşu vardır. Birincisi insanın bütün potansiyelini ortaya koymadığı gündelikvaroluşu, bir diğer ifadeyle otantik olmayan varoluşudur. Otantik olmayanvaroluş, dünya-da oluşunu ve varoluşsal durumunu anlamayan insanın başkalarınave toplumun genel yargılarına teslim olması, gündelik yaşamı içinde kaybolması;böylece kendinden ve Varlık tan uzaklaşmasını ifade eder.Heidegger, otantik olmayan varoluşun zıddı olarak ortaya koyduğu
otantikliğin ne olduğunu tam olarak açıklamaz. Ancak otantik olmayan varoluştan hareketle, onun otantiklik hakkındaki temel fikirlerini tespit etmek mümkündür.Varlık tan uzaklaşma olarak tarif edilen otantik olmayan varoluşun karşısında
otantiklik, Varlık’ın anlamı nedir sorusunun cevabının aranacağı varoluştarzıdır. Bir başka ifadeyle, bu soruya ancak otantik şekilde var olarak cevap
verilebilir. Bu anlamda otantiklik, Varlık la kurulan yoğun ilişki, insanın asıl evi olan Varlık a doğru bir yolculuğudur.20
Heidegger in otantiklik anlayışının dinle ilişkisini tespit edebilmek için,onun felsefesinin dinle ilişkisini değerlendirmek gerekir. Ona göre, Tanrı kavramı
felsefeye değil, inanca ve teolojiye aittir. Yine de Tanrı, felsefe açısından olmasada insanlık açısından oldukça önemlidir.21 Ancak teizmin metafizik Tanrı’sı
başarısızlığa uğradığından, modern dönemde Tanrı’nın yokluğu düşüncesi hakim olmuştur.22 Aslında bu durum, teolojinin yanı sıra felsefe için de bir sorun teşkil
etmektedir. Çünkü Tanrı’nın olmadığı modern dünyada, Varlık (Being) kavram Heidegger hayatı boyunca, felsefede ilgilendiği meselenin Varlık
olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla onun terminolojisindeki her kavram, birşekilde Varlık la irtibat halindedir. Bu bağlamda, Heidegger in terminolojikolarak Dasein adını verdiği insan ve insanın otantikliği de ontolojik birproblemdir. Temel olarak Dasein’ın Varlık la ilişkisi, onun otantik olmasını ya da
olmamasını belirlemektedir. Öte yandan Dasein’ın otantikliği, onun kendivaroluşsal yapısını ve karakterini anlamasına bağlıdır. Öyleyse Heidegger inotantikliğe yüklediği manayı kavramak için, öncelikle onun Varlık a ve insanayüklediği anlamı ve bunların birbiriyle olan ilişkisini yani, Dasein’ın Varlık
içindeki yerini ve dünyadaki durumunu belirleyen temel varoluşsal karakterlerini ele almak gerekir.
Heidegger, en önemli eseri olan Varlık ve Zaman a, Platon taş dan bir alıntıile başlar1 ve bu alıntının altına felsefede gerçekten sorulması gereken sorunun,yani Varlık ın anlamına ilişkin sorunun yeniden sorulması gerektiğini yazar.Çünkü ona göre Varlık nedir , felsefe tarihi boyunca kendisinden kaçılmış, adeta
yok sayılmış bir sorudur. Varlık hala, kendisinin insan tarafından hatırlanmasınıbeklemektedir.
2
Heidegger e göre, Varlık’ın anlamına ilişkin ontolojik sorgulama, doğabilimlerinin sorduğu ontik sorulardan daha aslî olduğu halde, varolanlara yönelik
araştırmalar yapmakla yetinilip Varlık’ın anlamı irdelenmemektedir. Ona göre,Varlık’ı kavramsal olarak ele alan ve sadece varlıkların kavramsal betimlemesini
veren matematik, teoloji, doğa bilimleri veya insan bilimleri, bize Varlık’ınanlamını veremez.3 Ancak felsefe de, Varlık’ın hakikati üzerine düşünmemiş ve
kavramsal olandan daha kesin bir düşünmenin mevcudiyetinin farkına1 Açıkça anlaşılıyor ki, Varlık ifadesini kullanırken, tam olarak ne demek istediğinizi uzunca
zamandan beri biliyorsunuz ve hatta ona aşinasınız. Bir zamanlar biz de biliyorduk ama artık
tereddüte düşmüş durumdayız. ( Bkz. Heidegger, BT, s. XIX; Heidegger, Varlık ve Zaman, s.
XIII.) 2 Heidegger, Letter on Humanism , s. 227. 3 Abdülkadir Çüçen, Heidegger de VZ, Asa Yay., İstanbul 2003, s. 40.
14
varamamıştır.
4 Felsefe, hep varolanlardan hareket ederek düşünmüş, Varlık aşöyle bir göz atarak tekrar varolanlara geri dönmüştür.5Heidegger, Varlık ı aklileştirerek açıklamaya çalışan klasik felsefeyeolduğu gibi, bazı düşünürlerin kendisini de dahil ettiği varoluşçu felsefeye demuhalefet eder. Çünkü varoluşçular, felsefenin ufkunu somut insan varlığındasınırlayarak Varlık nedir sorusunu sormaz. Oysa Heidegger, insan varlığındanhareket etmesine rağmen kendi içinde saf ve tabii Varlık a ulaşmayı istemektedir.6
Platon dan itibaren hakim olan Öz, varoluştan önce gelir düşüncesini tersine çeviren Sartre’ın Varoluş, özden önce gelir ifadesi de, ona göre metafizik bir
ifade olarak kalmaya mahkumdur ve Heidegger in talep ettiği manada bir Varlıksoruşturmasına engel olmaktadır.7 Heidegger e göre, ontoloji (ler) Varlık’ın
anlamını yeterli derecede aydınlatmadıkça ve bu aydınlatma işini temel görevolarak benimsemedikçe, asıl amacından sapmış olur.8
Peki, ama Varlık nedir? Varlık kendi kendisidir (It is it itself), derHeidegger. Varlık, Tanrı ya da başka türlü kozmik bir dayanak değildir. Bütün
varolanlardan uzak olmakla birlikte, insana diğer bütün varolanlardan yakındır.Yine de en uzaktır. Çünkü insan, her zaman sadece varolanlarla ilişkilidir, onlarla
kendisini bağlar. Varlık’ı Varlık olarak düşünmez.9Varlık, varolanlardan farklı olarak, bir varolanın varolan olmasınıbelirleyendir. Hakkında konuştuğumuz, bir kanaat beslediğimiz, şu veya buşekilde ilişki kurduğumuz her şey, bir varolandır. Ayrıca bizler de birer varolanız.Varlık ise bu varolanlara ait nedensellikte, gerçeklikte, mevcut-oluşta, kalıcılıkta,geçerlilikte ve aslında her (var)-dır da yatmaktadır. Ancak herhangi bir varolankarakterine sahip değildir. Bu sebeple Varlık’ı, diğer varolanların ortaya konduğuyöntemlerden farklı, kendine özgü bir yöntem ve terminoloji ile ortayakoyabiliriz. Bu terminolojiyi oluşturmanın ilk adımı şu soruları sormaktır:

Otantik Taş

V MAKALELER
Otantik Taş
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • OTANTİK
[dpsc_display_product]
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Otantik (authentic), kelime manası olarak orijinal taş , sahici, sahih, gerçek, asıl, esas, doğru, güvenilir anlamlarına gelmektedir. Genel bir terim olarak
otantiklik ise, tarih içinde kimi zaman kendini tanıma, kendine sahip olma, kendimülkiyetini ele geçirme , kimi zaman da kendini kaybetme, kendinden feragat

Otantik Taş

Otantik Taş

etme, hayatını kendinden daha büyük bir şeye teslim etme 1 olarak tanımlanan birkendi olma idealidir. Bu tür bir otantikliğin temelinde, insanın kendisinden
uzaklaştığı, ayrı düştüğü bir öz ü olduğu ve ona ulaşması için çaba sarfetmesi gerektiği düşüncesi yatar. Felsefi olarak bu öz, insanın kendi içine döndüğü
takdirde bulabileceği üzeri örtülü bir benlik ya da objektif niteliklerle sınırları çizilmiş bir ideal olarak ele alınmıştır. Dinî geleneklerde ise insanın ayrı düştüğü
bu öz, Tanrı’nın onu yaratmış olduğu hal ya da Tanrı’nın kendisidir. Bu manada otantiklik, kendini tanıma suretiyle Tanrı’yı tanıma, O na ulaşma ya da hayatını
Tanrı’ya teslim etme, Tanrı’yla bir olma, Tanrı’da yok olmadır. Özellikle mistik 1 Charles Guignon, Kimim Ben? Otantik Olmak,
geleneklerde otantikliğe, kalbi ve zihni bencil arzu ve tutkulardan arındırıp benlikten vazgeçerek; kendini Mutlak Varlık a teslim ederek ulaşılır. Temelinde
öz düşüncesi bulunan bu tür otantiklik, asıl ve esas olana dönüş’ manasına gelmektedir ve çağdaş felsefeye gelinceye kadar otantiklik bu manada
anlaşılmıştır. Genel olarak otantikliğin tarihçesini incelediğimizde ilk olarak karşımıza Sokrates çıkar. Zira Sokrates in ünlü Kendini tanı’ sözünün kendine sahip olma,
kendi mülkiyetini ele geçirme anlamındaki otantik taş yönelik olduğu iddiaedilebilir. Sokrates, Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değer değildir diyerek
insanı bildiklerini ve yaptıklarını sorgulamaya, böylece hayatının sorumluluğunu üstlenmeye çağırır.

Böylece insan, doğuştan gelen ideal bilgi ve erdemi
hatırlayarak , dünyadaki görevini yerine getirmiş olur. Bu görev, insanın doğasıgereği ne ise o ideale en iyi şekilde benzemesi ile ilgili bir görevdir.2 Sokrates in
bu düşüncesi ne dini bir düşüncedir, ne de dini düşünceyle çatışmaktadır. Burada sadece, aleme uyum sağlama fikri ön plana çıkmaktadır.Otantiklik, Kierkegaard ve Nietzsche den etkilenmiş bir düşünür olarakHeidegger e geldiğimizde daha farklı bir boyut kazanır. Heidegger e göre,
felsefenin asıl amacı, Varlık’ın anlamı nedir sorusuna cevap vermektir.Varlık’ın anlamının aranacağı ontoloji ise ancak insandan hareketle yapılabilir. Buda insanın derin bir analizini gerekli kılar. Bu analize göre, insanın iki türvaroluşu vardır. Birincisi insanın bütün potansiyelini ortaya koymadığı gündelikvaroluşu, bir diğer ifadeyle otantik olmayan varoluşudur. Otantik olmayanvaroluş, dünya-da oluşunu ve varoluşsal durumunu anlamayan insanın başkalarınave toplumun genel yargılarına teslim olması, gündelik yaşamı içinde kaybolması;böylece kendinden ve Varlık tan uzaklaşmasını ifade eder.Heidegger, otantik olmayan varoluşun zıddı olarak ortaya koyduğu
otantikliğin ne olduğunu tam olarak açıklamaz. Ancak otantik olmayan varoluştan hareketle, onun otantiklik hakkındaki temel fikirlerini tespit etmek mümkündür.Varlık tan uzaklaşma olarak tarif edilen otantik olmayan varoluşun karşısında
otantiklik, Varlık’ın anlamı nedir sorusunun cevabının aranacağı varoluştarzıdır. Bir başka ifadeyle, bu soruya ancak otantik şekilde var olarak cevap
verilebilir. Bu anlamda otantiklik, Varlık la kurulan yoğun ilişki, insanın asıl evi olan Varlık a doğru bir yolculuğudur.20
Heidegger in otantiklik anlayışının dinle ilişkisini tespit edebilmek için,onun felsefesinin dinle ilişkisini değerlendirmek gerekir. Ona göre, Tanrı kavramı
felsefeye değil, inanca ve teolojiye aittir. Yine de Tanrı, felsefe açısından olmasada insanlık açısından oldukça önemlidir.21 Ancak teizmin metafizik Tanrı’sı
başarısızlığa uğradığından, modern dönemde Tanrı’nın yokluğu düşüncesi hakim olmuştur.22 Aslında bu durum, teolojinin yanı sıra felsefe için de bir sorun teşkil
etmektedir. Çünkü Tanrı’nın olmadığı modern dünyada, Varlık (Being) kavram Heidegger hayatı boyunca, felsefede ilgilendiği meselenin Varlık
olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla onun terminolojisindeki her kavram, birşekilde Varlık la irtibat halindedir. Bu bağlamda, Heidegger in terminolojikolarak Dasein adını verdiği insan ve insanın otantikliği de ontolojik birproblemdir. Temel olarak Dasein’ın Varlık la ilişkisi, onun otantik olmasını ya da
olmamasını belirlemektedir. Öte yandan Dasein’ın otantikliği, onun kendivaroluşsal yapısını ve karakterini anlamasına bağlıdır. Öyleyse Heidegger inotantikliğe yüklediği manayı kavramak için, öncelikle onun Varlık a ve insanayüklediği anlamı ve bunların birbiriyle olan ilişkisini yani, Dasein’ın Varlık
içindeki yerini ve dünyadaki durumunu belirleyen temel varoluşsal karakterlerini ele almak gerekir.
Heidegger, en önemli eseri olan Varlık ve Zaman a, Platon taş dan bir alıntıile başlar1 ve bu alıntının altına felsefede gerçekten sorulması gereken sorunun,yani Varlık ın anlamına ilişkin sorunun yeniden sorulması gerektiğini yazar.Çünkü ona göre Varlık nedir , felsefe tarihi boyunca kendisinden kaçılmış, adeta
yok sayılmış bir sorudur. Varlık hala, kendisinin insan tarafından hatırlanmasınıbeklemektedir.
2
Heidegger e göre, Varlık’ın anlamına ilişkin ontolojik sorgulama, doğabilimlerinin sorduğu ontik sorulardan daha aslî olduğu halde, varolanlara yönelik
araştırmalar yapmakla yetinilip Varlık’ın anlamı irdelenmemektedir. Ona göre,Varlık’ı kavramsal olarak ele alan ve sadece varlıkların kavramsal betimlemesini
veren matematik, teoloji, doğa bilimleri veya insan bilimleri, bize Varlık’ınanlamını veremez.3 Ancak felsefe de, Varlık’ın hakikati üzerine düşünmemiş ve
kavramsal olandan daha kesin bir düşünmenin mevcudiyetinin farkına1 Açıkça anlaşılıyor ki, Varlık ifadesini kullanırken, tam olarak ne demek istediğinizi uzunca
zamandan beri biliyorsunuz ve hatta ona aşinasınız. Bir zamanlar biz de biliyorduk ama artık
tereddüte düşmüş durumdayız. ( Bkz. Heidegger, BT, s. XIX; Heidegger, Varlık ve Zaman, s.
XIII.) 2 Heidegger, Letter on Humanism , s. 227. 3 Abdülkadir Çüçen, Heidegger de VZ, Asa Yay., İstanbul 2003, s. 40.
14
varamamıştır.
4 Felsefe, hep varolanlardan hareket ederek düşünmüş, Varlık aşöyle bir göz atarak tekrar varolanlara geri dönmüştür.5Heidegger, Varlık ı aklileştirerek açıklamaya çalışan klasik felsefeyeolduğu gibi, bazı düşünürlerin kendisini de dahil ettiği varoluşçu felsefeye demuhalefet eder. Çünkü varoluşçular, felsefenin ufkunu somut insan varlığındasınırlayarak Varlık nedir sorusunu sormaz. Oysa Heidegger, insan varlığındanhareket etmesine rağmen kendi içinde saf ve tabii Varlık a ulaşmayı istemektedir.6
Platon dan itibaren hakim olan Öz, varoluştan önce gelir düşüncesini tersine çeviren Sartre’ın Varoluş, özden önce gelir ifadesi de, ona göre metafizik bir
ifade olarak kalmaya mahkumdur ve Heidegger in talep ettiği manada bir Varlıksoruşturmasına engel olmaktadır.7 Heidegger e göre, ontoloji (ler) Varlık’ın
anlamını yeterli derecede aydınlatmadıkça ve bu aydınlatma işini temel görevolarak benimsemedikçe, asıl amacından sapmış olur.8
Peki, ama Varlık nedir? Varlık kendi kendisidir (It is it itself), derHeidegger. Varlık, Tanrı ya da başka türlü kozmik bir dayanak değildir. Bütün
varolanlardan uzak olmakla birlikte, insana diğer bütün varolanlardan yakındır.Yine de en uzaktır. Çünkü insan, her zaman sadece varolanlarla ilişkilidir, onlarla
kendisini bağlar. Varlık’ı Varlık olarak düşünmez.9Varlık, varolanlardan farklı olarak, bir varolanın varolan olmasınıbelirleyendir. Hakkında konuştuğumuz, bir kanaat beslediğimiz, şu veya buşekilde ilişki kurduğumuz her şey, bir varolandır. Ayrıca bizler de birer varolanız.Varlık ise bu varolanlara ait nedensellikte, gerçeklikte, mevcut-oluşta, kalıcılıkta,geçerlilikte ve aslında her (var)-dır da yatmaktadır. Ancak herhangi bir varolankarakterine sahip değildir. Bu sebeple Varlık’ı, diğer varolanların ortaya konduğuyöntemlerden farklı, kendine özgü bir yöntem ve terminoloji ile ortayakoyabiliriz. Bu terminolojiyi oluşturmanın ilk adımı şu soruları sormaktır: