Örneğin organik bir yapıya sahip olan, kehribarın statik elektrik yükü veoluşumundaki bio-ritmik safhalar, mıknatıs taşının demiri çekmesi,kristallerin ışığı kırma özelliği, suya atılan taşın ritmik ve düzenli genişleyen halklar oluşturması, inci, kristal, mercan gibi organik bazı taşların büyümeve çoğalma özelliklerine sahip olması, insanoğlunun dikkatlerini odakladığıbir konu olmuş ve bu zeminde gelişen metafiziksel ve parapsikolojik bir taşliteratürü oluşmuştur. Bahsi geçen taşların dinamik yapısal özelliklerindendolayı, taşlara atfedilen metafizik güçlerden insanoğlu ya faydalanmayoluna gitmiş ya da bu güçleri kontrol altına alma gereğini duymuştur.Taşların sağlık üzerine yaptığı etkiler hakkında ortaya konan bilgiler,ilgili sübjektif ve objektif bilim alanlarının tabiatına paralel olarak,doğruluğu ispatlanmış nesnel bilgiler ve doğruluğu ispatlanmamış ancakgenel geçer kabul gören öznel bilgiler olarak ikiye ayrılır. Taşların insansağlığı üzerine yaptığı fiziksel ve somut etkiler ise bu iki yaklaşım arasındakaygan bir zemin oluşturan tartışmalara hayli açık bir konudur. Taşlarınsihirli ve tılsımlı gücüne sığınma geleneği erken dönemlerden beri varlığınıkorumakta olup Eflatun, Herodot gibi filozoflar da, Lazurit, Malahit, Nefrit,Kehribar gibi taşların şifalarına yönelik rivayetleri söz konusudur. Ancaktaşların tarihsel süreç içerisinde alternatif ve objektif tıp aracı olarakkullanılmaları söz konu olması sebebiyle bu rivayetler gerçeküstüsöylemlerden ibaret olmayıp, antik dönemlerin yaşam tecrübelerinin ışığıaltında biçim kazanmış olan ve içerisinde rasyonel bir takım verileribarındıran, hayal gücü ile zenginleştirilmiş anekdotlardır.
Kehribar (Amber) Taşı
Çakra: Boğaz, Kök, alt karın, güneş sinirağı
Kehribar Taşı Unsuru: Hava
Kehribar Sertlik Derecesi: 2.5
Bileşiminde süksinik asit, karbon, hidrojen, oksijen ve su vardır.
Boğaz çakrasının taşıdır.
Kehribar Taşı
Kehribar Taşı
Ağaç reçinesinin fosilleşmiş halidir. Bir çoğu içerisinde fosilleşmiş canlılarda bulundururlar.
TÜM TAŞLARIMIZ %100 ORJİNALDİR…..
TÜM TAŞLARIMIZDA UÇLUKLAR VARDIR SİZİN İSTEĞİNİZE GÖRE KOLYE VEYA KÜPE OLARAK AYARLANIR..
Çoğunlukla baltık ülkelerinde bulunduğundan bu yörede çıkarılanlar Baltık Amber diye anılmaktadır.
Kehribar aşırı derecede saydam, oldukça yumuşak ve hafiftir.
Genelde iki renkte bulunur. Birincisi kırmızımsı sarı veya içinde kırmızı bulunan portakal yani kehribar rengidir ki halk arasında en çok bilineni budur.
Kırmızı Baltık Kehribarı
Mavi Renkli Kehribar
İkinci ise donuk sarı renktedir. Eskitilmiş kehribar olarakta bilinir. Yeşil renkli kehribarlar renklendirilmiştir.
Bedenle teması halinde vucuda sıcaklık yarar.
Sürtme sonucunda elektriklenir ve hafif kağıt parçaçıklarını çeker.
Gerçek kehribar yakıldığında çam kokusu yayar.
Oltu taşı kehribarın bir çeşididir.
Gerdanlık olarak kullanıldığında boğaz ve troid bezi enfeksiyonlarını yok eder, guatrın oluşmasını önler, oluşmuşsa küçülmesine yardımcı olur.
Melankolik ruh halini önler.
Bedeni sağlıklı tutar, kişiye canlılık ve hayattan hoşnutluk hissi verir.
Sindirim sisteminin özellikle bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
Ruhsal sağlığı korur, melankolik ruh halini önler, ortamdaki olumsuz havayı emerek yok eder, negatif enerjiyi pozitif enerjiye çevirir ve rahatlama hissi verir.
Çakraları olumsuz enerjiden temizler.
Psikolojik takıntılara karşı iyi gelir.
Yaşamın bir yük olduğunu düşündüğünüz ve sorumluluklar altında ezildiğinizi hissettiğiniz anlarda, şifa yüklü enerjisiyle sizi canlandırır.
Yaşamın güzel yanlarını fark etmenizi ve böylece içinizin neşeyle dolmasını sağlar.
Taş olarak bilinir ama, reçinenin taşlaşması sonucu oluşmuştur. Çok yumuşak ve çok hafiftir. Özellikle ısıtıldığı zaman elektriksel ve manyetik özellikleri açığa çıkar. Yaydığı sıcaklık enfeksiyonun yayılmasını önlediği ve soğuk algınlığını giderdiği için, genelde boynun çevresine takılır. Boğaz ve tiroid bezi enfeksiyonlarını tedavi etme özelliği vardır. Roma devrinde kehribar, guatrı tedavisinde kullanıldığı gibi günümüzde de bu yöntem çok yaygındır. Bütün sarı taşların aslan burcu insanına iyi geldiği bilinir. Bu sebeple aslanlara uyarıcı bir etki yapar.
Kehribar çoğunlukla kozalaklı ağaçların reçinesinden oluşmasının yanısıra, tropik çiçekli ağaçların reçinesinden de oluşabilir.
Milyonlarca Yıl Sonra Kehribara Dönüşecek Reçine
Reçine, ağaçların bir korunma mekanizmasıdır. Ağacın gövdesi veya dalı herhangi bir şekilde zarar görürse (atmosferik koşullar, yaşlılık veya iri hayvanlar nedeniyle v.b. dış etkenler), yani kırılıp, yarılırsa kabuksuz dokuların dış etkenlere dayanıksız olduğu bir bölge açığa çıkar. Bu durumda reçine salgılanarak, taze yüzeyin kapatılarak iyileştirilmesine çalışıldığı gibi, kendisine zarar verebilecek böcek ve mantar gibi canlılarında reçinenin kendisine has kokusu, tadı ve yapışkanlığı ile ağaçtan uzak tutulmasına çalışılır. Bazı hastalıklarını iyileştirmek için salgılama yapmasının yanında yüksek ağaçlarda hızlı büyümenin oluşturduğu tansiyon nedeniyle oluşan boyuna çatlaklardan da bolca reçine salgılanır. O dönemlerde tropik ve yarı tropik iklim koşullarında yaşayan yüksek ağaçların, iklimin gittikçe yüksek sıcaklıklara ulaşması nedeniyle de bol miktarda reçine ürettikleri düşünülmektedir.
Örneğin organik bir yapıya sahip olan, kehribarın statik elektrik yükü veoluşumundaki bio-ritmik safhalar, mıknatıs taşının demiri çekmesi,kristallerin ışığı kırma özelliği, suya atılan taşın ritmik ve düzenli genişleyen halklar oluşturması, inci, kristal, mercan gibi organik bazı taşların büyümeve çoğalma özelliklerine sahip olması, insanoğlunun dikkatlerini odakladığıbir konu olmuş ve bu zeminde gelişen metafiziksel ve parapsikolojik bir taşliteratürü oluşmuştur. Bahsi geçen taşların dinamik yapısal özelliklerindendolayı, taşlara atfedilen metafizik güçlerden insanoğlu ya faydalanmayoluna gitmiş ya da bu güçleri kontrol altına alma gereğini duymuştur.Taşların sağlık üzerine yaptığı etkiler hakkında ortaya konan bilgiler,ilgili sübjektif ve objektif bilim alanlarının tabiatına paralel olarak,doğruluğu ispatlanmış nesnel bilgiler ve doğruluğu ispatlanmamış ancakgenel geçer kabul gören öznel bilgiler olarak ikiye ayrılır. Taşların insansağlığı üzerine yaptığı fiziksel ve somut etkiler ise bu iki yaklaşım arasındakaygan bir zemin oluşturan tartışmalara hayli açık bir konudur. Taşlarınsihirli ve tılsımlı gücüne sığınma geleneği erken dönemlerden beri varlığınıkorumakta olup Eflatun, Herodot gibi filozoflar da, Lazurit, Malahit, Nefrit,Kehribar gibi taşların şifalarına yönelik rivayetleri söz konusudur. Ancaktaşların tarihsel süreç içerisinde alternatif ve objektif tıp aracı olarakkullanılmaları söz konu olması sebebiyle bu rivayetler gerçeküstüsöylemlerden ibaret olmayıp, antik dönemlerin yaşam tecrübelerinin ışığıaltında biçim kazanmış olan ve içerisinde rasyonel bir takım verileribarındıran, hayal gücü ile zenginleştirilmiş anekdotlardır.
Kehribar (Amber) Taşı
Çakra: Boğaz, Kök, alt karın, güneş sinirağı
Kehribar Taşı Unsuru: Hava
Kehribar Sertlik Derecesi: 2.5
Bileşiminde süksinik asit, karbon, hidrojen, oksijen ve su vardır.
Boğaz çakrasının taşıdır.
Kehribar Taşı
Kehribar Taşı
Ağaç reçinesinin fosilleşmiş halidir. Bir çoğu içerisinde fosilleşmiş canlılarda bulundururlar.
TÜM TAŞLARIMIZ %100 ORJİNALDİR…..
TÜM TAŞLARIMIZDA UÇLUKLAR VARDIR SİZİN İSTEĞİNİZE GÖRE KOLYE VEYA KÜPE OLARAK AYARLANIR..
Çoğunlukla baltık ülkelerinde bulunduğundan bu yörede çıkarılanlar Baltık Amber diye anılmaktadır.
Kehribar aşırı derecede saydam, oldukça yumuşak ve hafiftir.
Genelde iki renkte bulunur. Birincisi kırmızımsı sarı veya içinde kırmızı bulunan portakal yani kehribar rengidir ki halk arasında en çok bilineni budur.
Kırmızı Baltık Kehribarı
Mavi Renkli Kehribar
İkinci ise donuk sarı renktedir. Eskitilmiş kehribar olarakta bilinir. Yeşil renkli kehribarlar renklendirilmiştir.
Bedenle teması halinde vucuda sıcaklık yarar.
Sürtme sonucunda elektriklenir ve hafif kağıt parçaçıklarını çeker.
Gerçek kehribar yakıldığında çam kokusu yayar.
Oltu taşı kehribarın bir çeşididir.
Gerdanlık olarak kullanıldığında boğaz ve troid bezi enfeksiyonlarını yok eder, guatrın oluşmasını önler, oluşmuşsa küçülmesine yardımcı olur.
Melankolik ruh halini önler.
Bedeni sağlıklı tutar, kişiye canlılık ve hayattan hoşnutluk hissi verir.
Sindirim sisteminin özellikle bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.
Ruhsal sağlığı korur, melankolik ruh halini önler, ortamdaki olumsuz havayı emerek yok eder, negatif enerjiyi pozitif enerjiye çevirir ve rahatlama hissi verir.
Çakraları olumsuz enerjiden temizler.
Psikolojik takıntılara karşı iyi gelir.
Yaşamın bir yük olduğunu düşündüğünüz ve sorumluluklar altında ezildiğinizi hissettiğiniz anlarda, şifa yüklü enerjisiyle sizi canlandırır.
Yaşamın güzel yanlarını fark etmenizi ve böylece içinizin neşeyle dolmasını sağlar.
Taş olarak bilinir ama, reçinenin taşlaşması sonucu oluşmuştur. Çok yumuşak ve çok hafiftir. Özellikle ısıtıldığı zaman elektriksel ve manyetik özellikleri açığa çıkar. Yaydığı sıcaklık enfeksiyonun yayılmasını önlediği ve soğuk algınlığını giderdiği için, genelde boynun çevresine takılır. Boğaz ve tiroid bezi enfeksiyonlarını tedavi etme özelliği vardır. Roma devrinde kehribar, guatrı tedavisinde kullanıldığı gibi günümüzde de bu yöntem çok yaygındır. Bütün sarı taşların aslan burcu insanına iyi geldiği bilinir. Bu sebeple aslanlara uyarıcı bir etki yapar.
Kehribar çoğunlukla kozalaklı ağaçların reçinesinden oluşmasının yanısıra, tropik çiçekli ağaçların reçinesinden de oluşabilir.
Milyonlarca Yıl Sonra Kehribara Dönüşecek Reçine
Reçine, ağaçların bir korunma mekanizmasıdır. Ağacın gövdesi veya dalı herhangi bir şekilde zarar görürse (atmosferik koşullar, yaşlılık veya iri hayvanlar nedeniyle v.b. dış etkenler), yani kırılıp, yarılırsa kabuksuz dokuların dış etkenlere dayanıksız olduğu bir bölge açığa çıkar. Bu durumda reçine salgılanarak, taze yüzeyin kapatılarak iyileştirilmesine çalışıldığı gibi, kendisine zarar verebilecek böcek ve mantar gibi canlılarında reçinenin kendisine has kokusu, tadı ve yapışkanlığı ile ağaçtan uzak tutulmasına çalışılır. Bazı hastalıklarını iyileştirmek için salgılama yapmasının yanında yüksek ağaçlarda hızlı büyümenin oluşturduğu tansiyon nedeniyle oluşan boyuna çatlaklardan da bolca reçine salgılanır. O dönemlerde tropik ve yarı tropik iklim koşullarında yaşayan yüksek ağaçların, iklimin gittikçe yüksek sıcaklıklara ulaşması nedeniyle de bol miktarda reçine ürettikleri düşünülmektedir.