OTANT�K TA�

Şifalı Sular

V MAKALELER
Şifalı Sular
Fiyatı      :      TL
[dpsc_display_product]
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • şifalı sular

Şifalı Sular

İnsanların çok eski zamanlardan beri şifalı sulardan yararlandıkları, bilinmektedir. Hipokrat ve Homeros sıcak suyu mafsal burkulmaları, adele spazmları ve yorgunluk hallerini tedavide kullanmışlardır (Cici, 1982., Avşaroğlu,1968).

Hz.Yakub’un belirtiğine göre, milattan çok önceleri Mısırlılar şifalı sulardan faydalan mışlardır. Etrüskler ve Yunanlılar da aynı tarihlerde şifalı sular kullanma yoluna gitmişlerdir(Reman, 1949).

Şifalı Sular

Şifalı Sular

Ancak, Bu milletler şifalı sular hakkında dikkate değer bir eser ortaya koyamamışlardır. Hidroloji ve Klimatoloji hakkında basılan ilk eser millatan önce 450 yı hnda hekimlerin öncüsü Hipokrat tarafından kaleme alınmıştır. Eski Yunanlılar bu tür sulara hayran kalınacak tarzda önem verirlerdi. Hatta bunlara mukkades bir nazarla bakarlardı(Reman, 1949).

Kaplıcalar, Romalılar devrinde büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Onlar da Yunanlılar gibi sıcak sulan mukaddes saymışlar ve bu sulann çıktıklan mahallerde ilahlan adına hey keller dikmişlerdir. Yerleştikleri bölgelerde şifalı sulann üzerine büyük kaplıca tesisleri kurmuşlardır. Romahlann kurduklan bu termal tesislerin 5. ve 6. asırda doğal afetlerden ve savaşlardan dolayı yıkıldığı ve tahrip olduğu bilinmektedir. Aslında bu eserlerin yıkılmasının temel sebebi Hınstiyanlık zihniyeti olmuştur. Tarihçi Michelen, bu durumu şöyle anlatır: “İnsanlar bin yıl banyosuz kaldı. Ortaçağda pis ve kirli kalmak bir fazilet sayılıyordu . Bütün Avrupa baştan aşağı kaşmıyordu”(Reman, 1949).

Anadoluda da benzer bir durum devam ediyordu. Avrupadan pek farklı değildi. Ancak, Türklerin 1071 yılında Malazgirt zaferinden sonra Anadolunun kapılan açılabildiği ve bununla beraber memleketin iman sözkonusu olabilmiştir. Yalova ve Bursa kaplıcaları hariç yıkılmış bütün kaplıcalar tekrar imar edilmiştir(Başer, 1973., Reman, 1949).

Selçuklular ve sonra da Osmanlılar gitikleri yerlerde Romalılar gibi şifalı sulara önem vermiş ve oralarda tesisler kurmuşlardır. Batı’da Romalılardan kalan termal istasyonları, Hıristiyanlar “bunlar putperes eseridir, “diyerek yerlebir etmişlerdir. Akabinde devlet haline gelen Osmanlılar ise gittikleri yerlerdeki bu harebeleri imar etmişlerdir. Bu tamirat işleri Osmanlının yükseliş dönemine rastlar . Osmanlıların çökmesiyle Batı’daki şifalı sular üzerinde Avrupalılar analizler yapmış ve analiz sonuçlarına göre değer vermişlerdir(Avşaroğlu, 1968).

Bugün ise şifalı suların balneolojik maksatlarla kullanılması hususunda FİTEC (Federation International du Thermalisme ed du Climatisme) ve ISMH (International Society of Medical Hydrology) gibi kuruluşlar bilimsel yönden büyük gayretler göstermektedir (Cici, 1982).

Şifalı sular; Romatizmal hastalıklar, iç salgı sistemlerinin hastalıkları, ameliyat sonrası hastalıklar, şeker, böbrek ve idrar yollan hastalıklan, beslenme bozukluklan, mafsal iltihaplan, karaciğer rahatsızlıklan, gastrit gibi birçok hastalıklann tedavisinde yapıcı etkileri olduğu muhakkaktır. Bu sular tedavide kullanıldıklan gibi insan sağlığının korunmasında da öneme haizdir (Cici, 1982).

Termal tedavi, herşeyden önce termal ve içme sulan, diğer bir değişle maden sulan ile yapılan bir tedavi şeklidir. Fakat her maden suyu termal tedavide kuUanılmamaktadır. Tedavi amacı ile de değerlendirilecek maden sularının bir takım özelliklere ve tedavide etkili olabilmesi için de belli sıtandartlara sahip olması gerekmektedir(Aslan, 1995).

özellikle son yıllarda batılı ülkelerin termal tedavi konusu üzerinde durarak, bu doğal şifa kaynaklarından faydalanmak amacıyla ülkemize yoğun bir ilgi gösterdikleri basından izlenebilmektedir( Aslan, 1995).

Bu nedenle dış turizme açık, potansiyel müşteri kitlesini ülkemize çekmek oldukça kolay olabilecektir. Fakat şifa bulmak ve rekreasiyon amacı ile gelen müşterilerin beklediği kalitede çağdaş işletme ve standartlara uygun hizmet açığının tamamlanması gerekmektedir(Aslan, 1995).

Diğer yandan insanoğlu her alanda olduğu gibi enerji alanında da devamlı bir arayış ve yenileme içindedir. Ulusların kalkınmasında enerji üretimi tarih boyunca önemli bir faktör olmuştur(Can, 1995).

Bilindiği gibi ülkemiz enerji ihtiyacının yarısını petrol, doğal gaz ve kömür olarak ithal edilmekte, özellikle petrol ve doğal gazda dış kaynaklara bağımlılık söz konusu olmaktadır(Can, 1995).

Özellikle son yıllarda artan petrol fiatlanna karşı ülkemiz zor durumları yaşamaktadır. Jeotermal enerji, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş basınç altındaki sıcak su, buhar, gaz veya sıcak kuru kayaçlann içerisindeki ısı enerjisidir(Can, 1995).

Türkiye’deki şifalı sular hakkında pekçok çalışmalar yapıldığı elimizdeki kaynaklardan anlaşılmaktadır(Çağlar, 1950).

Bu şifalı suların 1300′ ün üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemiz jeotermal kaynaklan bakımından dünyanın 7. ülkesidir. İlk defa jeotermal ile ısıtma uygulaması Balıkesir – Gönen1 de yapılmıştır(Erguvanh, 1973).

Maden suyu bakımından da Çitli maden suyu 1863 de Paris’ te açılan sergide birincilik kazanmıştır. Böylece Avrupa ayarında bir su olarak kabul edilmiştirÇErguvanlı, 1973).

Ancak Şanlıurfa ili ve çevresinde bu hususta dikkate değer bir araştırma yapılmamıştır. R. Reman’ın “Balneoloji” isimli kitabında Harran’ da bir termal suyun varlığından bahsetmektedir. Ancak bu suyun yeri ve özelikleri hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir.

Üzerinde çalışma yaptığımız kaynak, Şanhurfa merkezine bağlı Karaali köyünde çıkan termal sudur. Bu kaynak 1990’lı yıllarda D.S.İ1 nin vatandaşlara sulama amacıyla açtığı sondaj sonucunda ortaya çıkmıştır. Daha sonraları aynı çevrede İl özel İdaresi tarafından 2. kuyu açılmıştır. Bu sular M. T. A ve Hıfzısıhha tarafından birer defa analiz edilerek şifalı su özelliği tescil edilmiştir. Külaplı Köyü suyu ile Acıkuyu Köyü suyu üzerinde hiç araştırma yapılmamıştır.

Bu araştırmamızda Şanhurfa il sınırlan içinde “şifalı” olarak nitelenen sulann analizleri yapılarak, kimyasal ve fizikokimyasal özelikleri tespit edilmek suretiyle sağlık açısından faydalan araştırılmıştır.

Şifalı Sular

V MAKALELER
Şifalı Sular
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • şifalı sular
[dpsc_display_product]
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Şifalı Sular

İnsanların çok eski zamanlardan beri şifalı sulardan yararlandıkları, bilinmektedir. Hipokrat ve Homeros sıcak suyu mafsal burkulmaları, adele spazmları ve yorgunluk hallerini tedavide kullanmışlardır (Cici, 1982., Avşaroğlu,1968).

Hz.Yakub’un belirtiğine göre, milattan çok önceleri Mısırlılar şifalı sulardan faydalan mışlardır. Etrüskler ve Yunanlılar da aynı tarihlerde şifalı sular kullanma yoluna gitmişlerdir(Reman, 1949).

Şifalı Sular

Şifalı Sular

Ancak, Bu milletler şifalı sular hakkında dikkate değer bir eser ortaya koyamamışlardır. Hidroloji ve Klimatoloji hakkında basılan ilk eser millatan önce 450 yı hnda hekimlerin öncüsü Hipokrat tarafından kaleme alınmıştır. Eski Yunanlılar bu tür sulara hayran kalınacak tarzda önem verirlerdi. Hatta bunlara mukkades bir nazarla bakarlardı(Reman, 1949).

Kaplıcalar, Romalılar devrinde büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Onlar da Yunanlılar gibi sıcak sulan mukaddes saymışlar ve bu sulann çıktıklan mahallerde ilahlan adına hey keller dikmişlerdir. Yerleştikleri bölgelerde şifalı sulann üzerine büyük kaplıca tesisleri kurmuşlardır. Romahlann kurduklan bu termal tesislerin 5. ve 6. asırda doğal afetlerden ve savaşlardan dolayı yıkıldığı ve tahrip olduğu bilinmektedir. Aslında bu eserlerin yıkılmasının temel sebebi Hınstiyanlık zihniyeti olmuştur. Tarihçi Michelen, bu durumu şöyle anlatır: “İnsanlar bin yıl banyosuz kaldı. Ortaçağda pis ve kirli kalmak bir fazilet sayılıyordu . Bütün Avrupa baştan aşağı kaşmıyordu”(Reman, 1949).

Anadoluda da benzer bir durum devam ediyordu. Avrupadan pek farklı değildi. Ancak, Türklerin 1071 yılında Malazgirt zaferinden sonra Anadolunun kapılan açılabildiği ve bununla beraber memleketin iman sözkonusu olabilmiştir. Yalova ve Bursa kaplıcaları hariç yıkılmış bütün kaplıcalar tekrar imar edilmiştir(Başer, 1973., Reman, 1949).

Selçuklular ve sonra da Osmanlılar gitikleri yerlerde Romalılar gibi şifalı sulara önem vermiş ve oralarda tesisler kurmuşlardır. Batı’da Romalılardan kalan termal istasyonları, Hıristiyanlar “bunlar putperes eseridir, “diyerek yerlebir etmişlerdir. Akabinde devlet haline gelen Osmanlılar ise gittikleri yerlerdeki bu harebeleri imar etmişlerdir. Bu tamirat işleri Osmanlının yükseliş dönemine rastlar . Osmanlıların çökmesiyle Batı’daki şifalı sular üzerinde Avrupalılar analizler yapmış ve analiz sonuçlarına göre değer vermişlerdir(Avşaroğlu, 1968).

Bugün ise şifalı suların balneolojik maksatlarla kullanılması hususunda FİTEC (Federation International du Thermalisme ed du Climatisme) ve ISMH (International Society of Medical Hydrology) gibi kuruluşlar bilimsel yönden büyük gayretler göstermektedir (Cici, 1982).

Şifalı sular; Romatizmal hastalıklar, iç salgı sistemlerinin hastalıkları, ameliyat sonrası hastalıklar, şeker, böbrek ve idrar yollan hastalıklan, beslenme bozukluklan, mafsal iltihaplan, karaciğer rahatsızlıklan, gastrit gibi birçok hastalıklann tedavisinde yapıcı etkileri olduğu muhakkaktır. Bu sular tedavide kullanıldıklan gibi insan sağlığının korunmasında da öneme haizdir (Cici, 1982).

Termal tedavi, herşeyden önce termal ve içme sulan, diğer bir değişle maden sulan ile yapılan bir tedavi şeklidir. Fakat her maden suyu termal tedavide kuUanılmamaktadır. Tedavi amacı ile de değerlendirilecek maden sularının bir takım özelliklere ve tedavide etkili olabilmesi için de belli sıtandartlara sahip olması gerekmektedir(Aslan, 1995).

özellikle son yıllarda batılı ülkelerin termal tedavi konusu üzerinde durarak, bu doğal şifa kaynaklarından faydalanmak amacıyla ülkemize yoğun bir ilgi gösterdikleri basından izlenebilmektedir( Aslan, 1995).

Bu nedenle dış turizme açık, potansiyel müşteri kitlesini ülkemize çekmek oldukça kolay olabilecektir. Fakat şifa bulmak ve rekreasiyon amacı ile gelen müşterilerin beklediği kalitede çağdaş işletme ve standartlara uygun hizmet açığının tamamlanması gerekmektedir(Aslan, 1995).

Diğer yandan insanoğlu her alanda olduğu gibi enerji alanında da devamlı bir arayış ve yenileme içindedir. Ulusların kalkınmasında enerji üretimi tarih boyunca önemli bir faktör olmuştur(Can, 1995).

Bilindiği gibi ülkemiz enerji ihtiyacının yarısını petrol, doğal gaz ve kömür olarak ithal edilmekte, özellikle petrol ve doğal gazda dış kaynaklara bağımlılık söz konusu olmaktadır(Can, 1995).

Özellikle son yıllarda artan petrol fiatlanna karşı ülkemiz zor durumları yaşamaktadır. Jeotermal enerji, yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş basınç altındaki sıcak su, buhar, gaz veya sıcak kuru kayaçlann içerisindeki ısı enerjisidir(Can, 1995).

Türkiye’deki şifalı sular hakkında pekçok çalışmalar yapıldığı elimizdeki kaynaklardan anlaşılmaktadır(Çağlar, 1950).

Bu şifalı suların 1300′ ün üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemiz jeotermal kaynaklan bakımından dünyanın 7. ülkesidir. İlk defa jeotermal ile ısıtma uygulaması Balıkesir – Gönen1 de yapılmıştır(Erguvanh, 1973).

Maden suyu bakımından da Çitli maden suyu 1863 de Paris’ te açılan sergide birincilik kazanmıştır. Böylece Avrupa ayarında bir su olarak kabul edilmiştirÇErguvanlı, 1973).

Ancak Şanlıurfa ili ve çevresinde bu hususta dikkate değer bir araştırma yapılmamıştır. R. Reman’ın “Balneoloji” isimli kitabında Harran’ da bir termal suyun varlığından bahsetmektedir. Ancak bu suyun yeri ve özelikleri hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir.

Üzerinde çalışma yaptığımız kaynak, Şanhurfa merkezine bağlı Karaali köyünde çıkan termal sudur. Bu kaynak 1990’lı yıllarda D.S.İ1 nin vatandaşlara sulama amacıyla açtığı sondaj sonucunda ortaya çıkmıştır. Daha sonraları aynı çevrede İl özel İdaresi tarafından 2. kuyu açılmıştır. Bu sular M. T. A ve Hıfzısıhha tarafından birer defa analiz edilerek şifalı su özelliği tescil edilmiştir. Külaplı Köyü suyu ile Acıkuyu Köyü suyu üzerinde hiç araştırma yapılmamıştır.

Bu araştırmamızda Şanhurfa il sınırlan içinde “şifalı” olarak nitelenen sulann analizleri yapılarak, kimyasal ve fizikokimyasal özelikleri tespit edilmek suretiyle sağlık açısından faydalan araştırılmıştır.