OTANT�K TA�

Zümrüt Taşı (Zümürrüd)

V MAKALELER
ZÜMRÜT TAŞI
Fiyatı      :      TL
[dpsc_display_product]
Ürünün Özellikleri
  • MAKALE
  • ZÜMRÜT TAŞI

Zümrüt Taşı (Zümürrüd)

Zümrüt Taşı , yeşil renkli, parlak, şeffaf bir taştır. Rengini, içinde bulunan az miktardaki kromdan alır. Zümrüdün ilk olarak “İ.Ö. 1650’lerde Yukarı Mısır’da elde edildiği ve işlendiği sanılmaktadır”159.

Büyük İskender, Cleopatra ve Romalılar zamanında bu madenin işletildiği ve İspanyollar’ın Güney Amerika’yı işgalleri sırasında oradaki insanlardan alıp, Avrupa’ya götürdükleri bilinmektedir160. Taş çok fazla parlamaz, çünkü ışığı kırma gücü yüksek değildir. Isıtıldığında rengini kaybeder161.

ZÜMRÜT TAŞI

ZÜMRÜT TAŞI

Zümrüt, Arapça bir isim olup “zümürrüd, zümürrüdî, zümürridîn”162 şeklinde karşımıza çıkar. Klasik Türk Şiiri’nde yeşil rengiyle tabiat tasvirleri, sevgilinin ayva tüyleri, taht, mühür, yüzük ve kadeh için kullanılır.

Taht-ı zümürrüd, baharın tabiata can vermesiyle, yeşil renge bürünen çimenliktir:

Zümürrüd taht-ı sebz üzre Fehîmâ gonca-meşreb ol
Şarâb-ı lâle-gûn nûş et olur şâhâne gülşende (Fehîm/Üzgör, 1991: 646)

Çıkup sebz-i tutukdan tâc-ı zerle husrev-i gonce
Geçüp taht-ı zünıürriid-fânıa şâh-ı tâc-dâr olmış (Râmî/Hamami, 2001: 433)

Taht-ı zümürrüdînine geçdükde şâh-ı gül
Yahyâ işidesin nice feryâd ider hezâr (Yahyâ/Ertem, 1995: 50)

Süleymân-ı gülün turdı seherden yine dîvânı
Geçüp taht-ı zünürrüd-fân ına söyletdi murgânı (Hâletî/Kaya, 2003: 82) Taht-ı zünürrüdine cülûs itdi şâh-ı gül
Feryâda geldi firkat elinden hezâr hezâr (Hâletî/Kaya, 2003: 150, 174) Kân-ı zümürrüd-i çemeni zîr-i hâkden
Buldı çıkardı san’at ile ebr-i nev-bahâr (Hâletî/Kaya, 2003: 150) Zümürrüd kânı içre bulunan yâkût-ı asferdür
Ana Britannica, “Zümrüt”, C. 32, Hürriyet Gazetesi Yay., İstanbul, s. 432. Rehber Ansiklopedisi, “Zümrüt”, C. 18, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 326. Ana Britannica, a.g.an.m., C. 32, s. 432. Devellioğlu, age, s.
Bilür kadrin gören nesrînini yir yir çemen-zârun (Hâletî/Kaya, 2003: 224)
Baharla birlikte yapraklarda zümürrüdî renk hasıl olur: Döşense nat’-ı jengârı fezâ-yı sahn-ı gül-zâre
Zümürrüd bergi eşcârun zemîne sâye-bân olsa (Râmî/Hamami, 2001: 537)

Zümürrüd taht, şu beyitte ise gerçek manasıyla kullanılmaktadır: Sakın aldanma şâhum bu serây-ı mihnet-âbâda
Zümürrüd tahtı zerrîn tâcı hep korsın bu dünyâda (Hâletî/Kaya, 2003: 95)
Azmî-zâde Hâletî, altın kanatlı kuşların yuvalarını zümrütle renklendirir: Bir hüveydâ kalmadı hergiz bu denlü beyıadan
Bâl açınca murg-ı zerrîn-per zümürrüd-âşiyân (Hâletî/Kaya, 2003: 85) Ey hoş ol dâm-ı mahabbet kim olur her dânesi
Reh-zen-i Sîmurg-ı zerrîn-per zümürrüd-âşiyân (Hâletî/Kaya, 2003: 246)

 

Felek, zümrüt, firuze, laciverd, mînâ, billûr gibi taşlarla birlikte anılır:

Çıkma seyr-i sebze-zâra ey sehî serv-i revân
Çıkmasun çerh-i zümürrüd-fâma âhumdan duhân (Hâletî/Kaya, 2003: 261)

 

Sevgilinin, yeni çıkan ayva tüyleri (tazeliğiyle) yeşil zümrüt gibi değerlidir:

Fikr-i la’lünle gam-ı hatt-ı zümürrüd-fâmun
Döndürürler bu dil-i hâk-nihâdı kâna (Hâletî/Kaya, 2003: 286)

Kıyâs eyle hat-ı sebz-i lebinde ‘aks-i ebrûdur
Yazılmış İsm-i a’zamdur zümürrüd bir nigîn üzre (Mezâkî/Mermer, 1991: 519)

 

Mecliste elden ele dolaşan kadeh, zümrütle süslenmiştir:

Misâl-i devr-i hâtem oldı meclis
Zümürrüd câmı sâkînün ana fass (Yahyâ/Ertem, 1995: 107)
Ayrıca şifa verici, zehirli hayvanlardan koruyucu, göz değmesini engelleyici bir özelliğe sahiptir. Bu özellikler İbrahim bin Bâlî’nin “Hikmet-nâme”sinde şöyle anlatılır:

Zümürrüd taşını dir merd-i sarrâf Yaşıldur levni vü hem sâfî şeffâf Dimişdür cevherî anla beyânı Ki altun ma’deninden çıkar anı Eğer ol taşa dâyim baksa insân Gözinün nûrı artar dir tabîbân Zümürrüd ki öle baksa ana mâr Eriye bir nefesde su ola mâr Götürür bilesinde anı masrû’ Gele başına aklı ola mecmû’ Agu içen kişiye dögüp anı
İçürse olmaya zerün ziyânı (İbrahim bin Bâlî/Kutlar, 2005: 26-27)
Zümrüt, dinî boyutta ele alındığında gövdesi sarı altından, dalları kırmızı mercandan, yaprakları yeşil zümrütten olduğuna inanılan tuba ağacını hatırlatır163.
Onay’ın, eski hükümdar ve kibarların macun hokkaları arasında altın üzerine zümrüt ve elmas işlendiğine yönelik verdiği bilgi de dikkat çekicidir164.

 

Zümrüt Taşı (Zümürrüd)

V MAKALELER
ZÜMRÜT TAŞI
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • MAKALE
  • ZÜMRÜT TAŞI
[dpsc_display_product]
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Zümrüt Taşı (Zümürrüd)

Zümrüt Taşı , yeşil renkli, parlak, şeffaf bir taştır. Rengini, içinde bulunan az miktardaki kromdan alır. Zümrüdün ilk olarak “İ.Ö. 1650’lerde Yukarı Mısır’da elde edildiği ve işlendiği sanılmaktadır”159.

Büyük İskender, Cleopatra ve Romalılar zamanında bu madenin işletildiği ve İspanyollar’ın Güney Amerika’yı işgalleri sırasında oradaki insanlardan alıp, Avrupa’ya götürdükleri bilinmektedir160. Taş çok fazla parlamaz, çünkü ışığı kırma gücü yüksek değildir. Isıtıldığında rengini kaybeder161.

ZÜMRÜT TAŞI

ZÜMRÜT TAŞI

Zümrüt, Arapça bir isim olup “zümürrüd, zümürrüdî, zümürridîn”162 şeklinde karşımıza çıkar. Klasik Türk Şiiri’nde yeşil rengiyle tabiat tasvirleri, sevgilinin ayva tüyleri, taht, mühür, yüzük ve kadeh için kullanılır.

Taht-ı zümürrüd, baharın tabiata can vermesiyle, yeşil renge bürünen çimenliktir:

Zümürrüd taht-ı sebz üzre Fehîmâ gonca-meşreb ol
Şarâb-ı lâle-gûn nûş et olur şâhâne gülşende (Fehîm/Üzgör, 1991: 646)

Çıkup sebz-i tutukdan tâc-ı zerle husrev-i gonce
Geçüp taht-ı zünıürriid-fânıa şâh-ı tâc-dâr olmış (Râmî/Hamami, 2001: 433)

Taht-ı zümürrüdînine geçdükde şâh-ı gül
Yahyâ işidesin nice feryâd ider hezâr (Yahyâ/Ertem, 1995: 50)

Süleymân-ı gülün turdı seherden yine dîvânı
Geçüp taht-ı zünürrüd-fân ına söyletdi murgânı (Hâletî/Kaya, 2003: 82) Taht-ı zünürrüdine cülûs itdi şâh-ı gül
Feryâda geldi firkat elinden hezâr hezâr (Hâletî/Kaya, 2003: 150, 174) Kân-ı zümürrüd-i çemeni zîr-i hâkden
Buldı çıkardı san’at ile ebr-i nev-bahâr (Hâletî/Kaya, 2003: 150) Zümürrüd kânı içre bulunan yâkût-ı asferdür
Ana Britannica, “Zümrüt”, C. 32, Hürriyet Gazetesi Yay., İstanbul, s. 432. Rehber Ansiklopedisi, “Zümrüt”, C. 18, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 326. Ana Britannica, a.g.an.m., C. 32, s. 432. Devellioğlu, age, s.
Bilür kadrin gören nesrînini yir yir çemen-zârun (Hâletî/Kaya, 2003: 224)
Baharla birlikte yapraklarda zümürrüdî renk hasıl olur: Döşense nat’-ı jengârı fezâ-yı sahn-ı gül-zâre
Zümürrüd bergi eşcârun zemîne sâye-bân olsa (Râmî/Hamami, 2001: 537)

Zümürrüd taht, şu beyitte ise gerçek manasıyla kullanılmaktadır: Sakın aldanma şâhum bu serây-ı mihnet-âbâda
Zümürrüd tahtı zerrîn tâcı hep korsın bu dünyâda (Hâletî/Kaya, 2003: 95)
Azmî-zâde Hâletî, altın kanatlı kuşların yuvalarını zümrütle renklendirir: Bir hüveydâ kalmadı hergiz bu denlü beyıadan
Bâl açınca murg-ı zerrîn-per zümürrüd-âşiyân (Hâletî/Kaya, 2003: 85) Ey hoş ol dâm-ı mahabbet kim olur her dânesi
Reh-zen-i Sîmurg-ı zerrîn-per zümürrüd-âşiyân (Hâletî/Kaya, 2003: 246)

 

Felek, zümrüt, firuze, laciverd, mînâ, billûr gibi taşlarla birlikte anılır:

Çıkma seyr-i sebze-zâra ey sehî serv-i revân
Çıkmasun çerh-i zümürrüd-fâma âhumdan duhân (Hâletî/Kaya, 2003: 261)

 

Sevgilinin, yeni çıkan ayva tüyleri (tazeliğiyle) yeşil zümrüt gibi değerlidir:

Fikr-i la’lünle gam-ı hatt-ı zümürrüd-fâmun
Döndürürler bu dil-i hâk-nihâdı kâna (Hâletî/Kaya, 2003: 286)

Kıyâs eyle hat-ı sebz-i lebinde ‘aks-i ebrûdur
Yazılmış İsm-i a’zamdur zümürrüd bir nigîn üzre (Mezâkî/Mermer, 1991: 519)

 

Mecliste elden ele dolaşan kadeh, zümrütle süslenmiştir:

Misâl-i devr-i hâtem oldı meclis
Zümürrüd câmı sâkînün ana fass (Yahyâ/Ertem, 1995: 107)
Ayrıca şifa verici, zehirli hayvanlardan koruyucu, göz değmesini engelleyici bir özelliğe sahiptir. Bu özellikler İbrahim bin Bâlî’nin “Hikmet-nâme”sinde şöyle anlatılır:

Zümürrüd taşını dir merd-i sarrâf Yaşıldur levni vü hem sâfî şeffâf Dimişdür cevherî anla beyânı Ki altun ma’deninden çıkar anı Eğer ol taşa dâyim baksa insân Gözinün nûrı artar dir tabîbân Zümürrüd ki öle baksa ana mâr Eriye bir nefesde su ola mâr Götürür bilesinde anı masrû’ Gele başına aklı ola mecmû’ Agu içen kişiye dögüp anı
İçürse olmaya zerün ziyânı (İbrahim bin Bâlî/Kutlar, 2005: 26-27)
Zümrüt, dinî boyutta ele alındığında gövdesi sarı altından, dalları kırmızı mercandan, yaprakları yeşil zümrütten olduğuna inanılan tuba ağacını hatırlatır163.
Onay’ın, eski hükümdar ve kibarların macun hokkaları arasında altın üzerine zümrüt ve elmas işlendiğine yönelik verdiği bilgi de dikkat çekicidir164.