Firuze Taşı Faydaları uzun süre bakılır gözün nurunu artırır. “Tuhfe-i Murâdf’den rivayetle bir gün İskender, Aristo’dan nasihat umduğu vakit, Aristo “Nasihat-nâme” adlı bir kitap yazar. İskender’e gönderir. Aristo o kitapta şunları söyler: “İyi padişahlar serveri, emanet olsun sana ki firuzeyi daima yüzüğünün kaşında ve muskanda götüresin ve ışığına bakıp uğurlu, iyi, fal bilesin. Zira bu taşı yanında götürenlere müjde olsun ki daima düşman üzerinde muzaffer olurlar. Düşmanlar onları asla öldüremez.” Buradan da anlaşılacağı gibi yüzüğünde veya muskasında firuze taşıyanın öldürülemeyeceğine inanılır. Acem padişahları ve uluları firuzeyi daima yüzüklerinin kaşlarında ve muskalarında götürürlermiş.
Nevruz günlerinde kıymetli cevherleri uygun nesneler üzerine dökerlermiş. Firuzeyi içki kadehlerine, sırça kadehlere bırakırlarmış. O gün geceye kadar eğlenceden ve sohbetten başka iş güç görmezlermiş.Bu cevherlerin hepsine bakmayı uğurlu, bereketli sayarlarmış. Fakat baktıkları taşların çoğu firuzeymiş. Çünkü firuzeyi yanlarında götürmek ve ona bakmak, hekimler tarafından iyi olarak görülürmüş. Bahsedilen faydalar her firuzede yokmuş.
Belki ebu ishâkînin iyisinde bulunurmuş246. Za’îfî’nin “Cevâhir-nâmesi”nden firuzeye sık sık bakıldığında ömrü uzatacağı, sürme içine konup göze çekildiğinde, gözdeki bütün rahatsızlıkları yok edeceği, üzerinde taşıyan kişiyi padişahın hışım ve gazabından koruyacağı, uykudan uyanıp bu taşa bakıldığında kişilerin başına kötü bir şey gelmesini önleyeceği, neşesini ve mutluluğunu artıracağı, üstte taşındığında kötü düş görmeyi engelleyeceği, korkudan emin olmayı sağlayacağı, herkesin gözüne değerli ve sevimli göstereceği öğrenilir247. Pakalın’ın verdiği bilgiye göre firuze, nazara karşı bir tılsım sayılırmış ve Avrupalılar, bu taşın düşme gibi kazalardan koruyacağına inanırlarmış248.
Bir müferrih eyle peydâ ey tabîb-i rûzgâr
Sûde-i pîrûze-i çerh eyle cüz-i a’zamın (Hâletî/Kaya, 2003: 258)
Firuze Taşı Faydaları uzun süre bakılır gözün nurunu artırır. “Tuhfe-i Murâdf’den rivayetle bir gün İskender, Aristo’dan nasihat umduğu vakit, Aristo “Nasihat-nâme” adlı bir kitap yazar. İskender’e gönderir. Aristo o kitapta şunları söyler: “İyi padişahlar serveri, emanet olsun sana ki firuzeyi daima yüzüğünün kaşında ve muskanda götüresin ve ışığına bakıp uğurlu, iyi, fal bilesin. Zira bu taşı yanında götürenlere müjde olsun ki daima düşman üzerinde muzaffer olurlar. Düşmanlar onları asla öldüremez.” Buradan da anlaşılacağı gibi yüzüğünde veya muskasında firuze taşıyanın öldürülemeyeceğine inanılır. Acem padişahları ve uluları firuzeyi daima yüzüklerinin kaşlarında ve muskalarında götürürlermiş.
Nevruz günlerinde kıymetli cevherleri uygun nesneler üzerine dökerlermiş. Firuzeyi içki kadehlerine, sırça kadehlere bırakırlarmış. O gün geceye kadar eğlenceden ve sohbetten başka iş güç görmezlermiş.Bu cevherlerin hepsine bakmayı uğurlu, bereketli sayarlarmış. Fakat baktıkları taşların çoğu firuzeymiş. Çünkü firuzeyi yanlarında götürmek ve ona bakmak, hekimler tarafından iyi olarak görülürmüş. Bahsedilen faydalar her firuzede yokmuş.
Belki ebu ishâkînin iyisinde bulunurmuş246. Za’îfî’nin “Cevâhir-nâmesi”nden firuzeye sık sık bakıldığında ömrü uzatacağı, sürme içine konup göze çekildiğinde, gözdeki bütün rahatsızlıkları yok edeceği, üzerinde taşıyan kişiyi padişahın hışım ve gazabından koruyacağı, uykudan uyanıp bu taşa bakıldığında kişilerin başına kötü bir şey gelmesini önleyeceği, neşesini ve mutluluğunu artıracağı, üstte taşındığında kötü düş görmeyi engelleyeceği, korkudan emin olmayı sağlayacağı, herkesin gözüne değerli ve sevimli göstereceği öğrenilir247. Pakalın’ın verdiği bilgiye göre firuze, nazara karşı bir tılsım sayılırmış ve Avrupalılar, bu taşın düşme gibi kazalardan koruyacağına inanırlarmış248.
Bir müferrih eyle peydâ ey tabîb-i rûzgâr
Sûde-i pîrûze-i çerh eyle cüz-i a’zamın (Hâletî/Kaya, 2003: 258)