Kehribar Taşı Kolye Koruyucu özelliği nedeniyle eski Mısır da mumyalama işlemlerinde kullanılmıştır.Ayrıca sihirli güçler taşıdığına inanılarak, şeytani güçlere ve büyülere karşı kalp şekilli kehribar taşı kolye takarlardı. Prehistorik toplumlar yalnızca deniz kıyılarından toplanabilen kehribar taşı kolye kaynağı için çeşitli yorumlarda bulunmuşlardır. Tanrıların gözyaşları (tears of the gods), güneşin gözyaşları (tears of the sun), ağaçların gözyaşları (tears of trees) ve Tanrıların idrarı (urine of the gods) nın kehribar taşı kolyeadönüştüğünü kabul ediyorlardı.
Günümüzde de, avuca alınarak ovuşturulan bir kehribar taşı kolye parçasının vücudun gerilimini azaltıp, elektriğini aldığı düşünülmektedir. Kasaya veya cebe konulan kehribar taşı kolyeın parayı çekip, zenginlik getireceğine inanılmaktadır.
Hemen bütün dillerde “ambra” ve “amber” şekillerinde bulunan “amber” kelime¬sinin aslında Arapça “anber” olduğu ve İspanyolca aracılığıyla Avrupa dillerine geçtiği kabul edilmektedir. Ancak “anber”‘ in Arapça’dan türemesi mümkün değildir ve bu dile Pehlevîce aracılığıyla Grekçe “ambrosia” kelimesinden bozularak sonradan girmiştir. Homeros’tan itibaren pek çok Grek ve Latin yazarının açıkladığına göre “ambrosia” mitolojide, tanrıların ölümsüz olmalarını temin eden ve yiyen fânileri de ölümsüzleştiren özel yiyeceğin adıdır ve güzel kokan bu yiyecek aynı zamanda tanrılar tarafından vücutlarına ve saçlarına da sürülebilmektedir. Bu durumda, İskender’den sonra Hindistan’da başlayan Doğu Helenizmi sırasında hakimlerin ihtiyarlık rahatsızlıklarına iyi geldiği için onları gençleştirdiğine inanılan ve mahiyeti de esrarlı olan bu güzel kokulu okyanus ürününü, ölümsüzlerin yiyeceği efsanevî “ambrosia”ya benzetmiş oldukları anlaşılmaktadır. Mevcut bilgilere göre amber Avrupa’ya XIII. yüzyılda Endülüs
Arapları tarafından tanıtılmış ve “ambra”-“amber” kelimesi de o devirden itibaren Orta Latince’ye girmiştir.41
Orta Çağ’ da kötü ruhları kovmak için, amberi öğüterek toz haline getirip, ateşin üzerine serperlerdi.Araplar aynı amaç için taşı muska olarak boyunlarında taşırlardı.Yunanlılar taşın elektrostatik olarak yüklenebildiğini keşfetmiş ve taşa “elektron” adını vermişlerdir.Roma devrinde amber, troid tedavisinde kullanıldığı gibi günümüzde de bu yöntem çok yaygındır.42
Kehribar Taşı Kolye Koruyucu özelliği nedeniyle eski Mısır da mumyalama işlemlerinde kullanılmıştır.Ayrıca sihirli güçler taşıdığına inanılarak, şeytani güçlere ve büyülere karşı kalp şekilli kehribar taşı kolye takarlardı. Prehistorik toplumlar yalnızca deniz kıyılarından toplanabilen kehribar taşı kolye kaynağı için çeşitli yorumlarda bulunmuşlardır. Tanrıların gözyaşları (tears of the gods), güneşin gözyaşları (tears of the sun), ağaçların gözyaşları (tears of trees) ve Tanrıların idrarı (urine of the gods) nın kehribar taşı kolyeadönüştüğünü kabul ediyorlardı.
Günümüzde de, avuca alınarak ovuşturulan bir kehribar taşı kolye parçasının vücudun gerilimini azaltıp, elektriğini aldığı düşünülmektedir. Kasaya veya cebe konulan kehribar taşı kolyeın parayı çekip, zenginlik getireceğine inanılmaktadır.
Hemen bütün dillerde “ambra” ve “amber” şekillerinde bulunan “amber” kelime¬sinin aslında Arapça “anber” olduğu ve İspanyolca aracılığıyla Avrupa dillerine geçtiği kabul edilmektedir. Ancak “anber”‘ in Arapça’dan türemesi mümkün değildir ve bu dile Pehlevîce aracılığıyla Grekçe “ambrosia” kelimesinden bozularak sonradan girmiştir. Homeros’tan itibaren pek çok Grek ve Latin yazarının açıkladığına göre “ambrosia” mitolojide, tanrıların ölümsüz olmalarını temin eden ve yiyen fânileri de ölümsüzleştiren özel yiyeceğin adıdır ve güzel kokan bu yiyecek aynı zamanda tanrılar tarafından vücutlarına ve saçlarına da sürülebilmektedir. Bu durumda, İskender’den sonra Hindistan’da başlayan Doğu Helenizmi sırasında hakimlerin ihtiyarlık rahatsızlıklarına iyi geldiği için onları gençleştirdiğine inanılan ve mahiyeti de esrarlı olan bu güzel kokulu okyanus ürününü, ölümsüzlerin yiyeceği efsanevî “ambrosia”ya benzetmiş oldukları anlaşılmaktadır. Mevcut bilgilere göre amber Avrupa’ya XIII. yüzyılda Endülüs
Arapları tarafından tanıtılmış ve “ambra”-“amber” kelimesi de o devirden itibaren Orta Latince’ye girmiştir.41
Orta Çağ’ da kötü ruhları kovmak için, amberi öğüterek toz haline getirip, ateşin üzerine serperlerdi.Araplar aynı amaç için taşı muska olarak boyunlarında taşırlardı.Yunanlılar taşın elektrostatik olarak yüklenebildiğini keşfetmiş ve taşa “elektron” adını vermişlerdir.Roma devrinde amber, troid tedavisinde kullanıldığı gibi günümüzde de bu yöntem çok yaygındır.42