Uğur Taşları Bilezik, Kolye, zincir vb.nin ucuna takılan taş, metal, kemik, plastik gibi çeşitli maddelerden yapılmış kötülüğe, nazara, büyüye, düşmanlara karşı koruyucu olduğuna, iyi şans, sağlık, başarı, aşk vb. getirdiğine ve çekicilik kazandırdığına inanılan muska, tılsım, ufak boyutlardaki nesne, kolye ucu vb.
Bu tür Uğur Taşları ilk olarak Neolitik dönemde kullanılmaya başlansa da kullanımı esas olarak Antik Mısır’da yaygınlaşmıştır. İnsan hayatının ortalama 35 yıl olduğu bu dönemde, insanlar bu tür nesneleri sadece kötülüğü kovması veya iyi şans getirmesi için değil aynı zamanda ölümden sonraki hayatta tanrıların kendilerine yol göstermesi, onları koruyup gözetmeleri için takmışlardır. Bu dönemde kullanılan Uğur Taşları sayıca çok fazla olmakla beraber, sadece cenaze törenlerinde 30 kadar farklı Uğur Taşları kullanılırdı. Bu Uğur Taşları arasında; sağlık ve güç verdiğine inanılan Horus’un Gözü, sonsuz bir yaşam sağladığına inanılan Ankh, uzun bir ömür ve sağlık verdiğine inanılan Scarab, yeniden doğuşu ve doğurganlığı simgeleyen Kurbağa, kolyenin arkasına gelecek şekilde, kolyeyi dengelemek için takılan, koruma ve yeniden doğuşu simgeleyen Menat vb. bulunmaktaydı.
Roma döneminde de aynı işlevselliğini sürdüren bu tılsımlar, Musevilik ve Hıristiyanlık inancının yayılması ile daha farklı bir amaç için takılmaya başlandı. Bu dönemde takılan haç, ichtys ( balık ), Davut’un yıldızı veya Tevrat’tan pasajların bulunduğu kâğıtların yer aldığı tılsımlar iyi şans veya kötülüklerden korunma amaçlı değil, bir kimlik bildirimi amacı taşımakta ve kişinin hangi dine mensup olduğunu belirtmekteydi. Özellikle Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlaşmasından önceki dönemlerde elbisenin altında saklanarak taşınırlardı ve gizli ibadet yerlerine girerken dinsel inanışınızı belirtmek için gösterilmesi gereken bir tür araçtı. Sonraki dönemlerde kullanımları gittikçe azalsa da özellikle Ortaçağ’da savaşa veya turnuvaya giden şövalyeler, krallar tarafından güç, iktidar ve başarı getirmesi için sıklıkla kullanıldı. Bunun dışında soylular, üzerlerine aile armaları işlenmiş Uğur Taşlarıleri, hangi aileden ve hangi soydan olduklarını göstermek amacı ile kemerlerine bir zincir yardımı ile takarlardı.
Bu tür Uğur Taşları koruyucu özelliklerinden sıyrılıp bir mücevherat olarak kabul görmeleri ise 20.yy.ın başlarında Viktorya Dönemine denk gelir. Bu dönemde, İngiltere Kraliçesi Viktorya’ nın başlattığı akımla üzerlerinde altın veya gümüşten ufak madalyonlar, cam boncuklar veya aile armaları bulunan kolye ve bilezikler çok moda olmuştur.
Kullanımındaki asıl patlama ise II. Dünya Savaşının sonunda Amerika’da gerçekleşmiştir. Avrupa ve Pasifik’teki çatışmalardan ülkelerine dönen askerler, o ülkelerde yaygın olan ve sıklıkla kullanılan bu el yapımı muskaları ülkelerine geri götürmüşler ve Amerika’da bu tür muskalara büyük bir talep oluşmasına neden olmuşlardır. Bu talebin farkına varan Amerikalı zanaatkârlar bu tür tılsımların metalden çok sayıda replikalarını üretmiş ve modelleri her türlü kutlama, şenlik, özel günler vb. için çoğaltarak günümüze kadar sürecek bir moda akımını başlatmışlardır.
Günümüzde kullanılan bu ” charmlar dinsel amaçla takılmaktan çok, aynen Mısır Uygarlığında kullanılanlar gibi, iyi şans, para, aşk, nazara karşı önlem, başarı vb. gibi sebeplerden kullanılmaktadır. Genel olarak kullanılan Uğur Taşlarıler çok çeşitlilik gösterseler de içlerinde geçmişten günümüze şekil ve amaç itibari ile değişmeden gelebilmiş olanlarda vardır.
Bu charmlar arasında sıklıkla kullanılanları; iyi şans getirdiğine inanılan at nalı, aşkı simgeleyen kalp, iyi şans getiren dört yapraklı yonca, mutlu bir ev hayatı anlamına gelen anahtar, macera dolu bir yaşam ya da seyahat anlamına gelen araba ve bavul, iyi talih simgesi kızböceği, şans getiren oturan buda vb. gösterilebilir. Bunun dışında ayrıca güvercin, koyun, diken, yıldız, hilal gibi hem koruyucu ve şans getirdiğine inanılan hem de dinsel semboloji de anlamları olan charmlar
Uğur Taşları Bilezik, Kolye, zincir vb.nin ucuna takılan taş, metal, kemik, plastik gibi çeşitli maddelerden yapılmış kötülüğe, nazara, büyüye, düşmanlara karşı koruyucu olduğuna, iyi şans, sağlık, başarı, aşk vb. getirdiğine ve çekicilik kazandırdığına inanılan muska, tılsım, ufak boyutlardaki nesne, kolye ucu vb.
Bu tür Uğur Taşları ilk olarak Neolitik dönemde kullanılmaya başlansa da kullanımı esas olarak Antik Mısır’da yaygınlaşmıştır. İnsan hayatının ortalama 35 yıl olduğu bu dönemde, insanlar bu tür nesneleri sadece kötülüğü kovması veya iyi şans getirmesi için değil aynı zamanda ölümden sonraki hayatta tanrıların kendilerine yol göstermesi, onları koruyup gözetmeleri için takmışlardır. Bu dönemde kullanılan Uğur Taşları sayıca çok fazla olmakla beraber, sadece cenaze törenlerinde 30 kadar farklı Uğur Taşları kullanılırdı. Bu Uğur Taşları arasında; sağlık ve güç verdiğine inanılan Horus’un Gözü, sonsuz bir yaşam sağladığına inanılan Ankh, uzun bir ömür ve sağlık verdiğine inanılan Scarab, yeniden doğuşu ve doğurganlığı simgeleyen Kurbağa, kolyenin arkasına gelecek şekilde, kolyeyi dengelemek için takılan, koruma ve yeniden doğuşu simgeleyen Menat vb. bulunmaktaydı.
Roma döneminde de aynı işlevselliğini sürdüren bu tılsımlar, Musevilik ve Hıristiyanlık inancının yayılması ile daha farklı bir amaç için takılmaya başlandı. Bu dönemde takılan haç, ichtys ( balık ), Davut’un yıldızı veya Tevrat’tan pasajların bulunduğu kâğıtların yer aldığı tılsımlar iyi şans veya kötülüklerden korunma amaçlı değil, bir kimlik bildirimi amacı taşımakta ve kişinin hangi dine mensup olduğunu belirtmekteydi. Özellikle Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlaşmasından önceki dönemlerde elbisenin altında saklanarak taşınırlardı ve gizli ibadet yerlerine girerken dinsel inanışınızı belirtmek için gösterilmesi gereken bir tür araçtı. Sonraki dönemlerde kullanımları gittikçe azalsa da özellikle Ortaçağ’da savaşa veya turnuvaya giden şövalyeler, krallar tarafından güç, iktidar ve başarı getirmesi için sıklıkla kullanıldı. Bunun dışında soylular, üzerlerine aile armaları işlenmiş Uğur Taşlarıleri, hangi aileden ve hangi soydan olduklarını göstermek amacı ile kemerlerine bir zincir yardımı ile takarlardı.
Bu tür Uğur Taşları koruyucu özelliklerinden sıyrılıp bir mücevherat olarak kabul görmeleri ise 20.yy.ın başlarında Viktorya Dönemine denk gelir. Bu dönemde, İngiltere Kraliçesi Viktorya’ nın başlattığı akımla üzerlerinde altın veya gümüşten ufak madalyonlar, cam boncuklar veya aile armaları bulunan kolye ve bilezikler çok moda olmuştur.
Kullanımındaki asıl patlama ise II. Dünya Savaşının sonunda Amerika’da gerçekleşmiştir. Avrupa ve Pasifik’teki çatışmalardan ülkelerine dönen askerler, o ülkelerde yaygın olan ve sıklıkla kullanılan bu el yapımı muskaları ülkelerine geri götürmüşler ve Amerika’da bu tür muskalara büyük bir talep oluşmasına neden olmuşlardır. Bu talebin farkına varan Amerikalı zanaatkârlar bu tür tılsımların metalden çok sayıda replikalarını üretmiş ve modelleri her türlü kutlama, şenlik, özel günler vb. için çoğaltarak günümüze kadar sürecek bir moda akımını başlatmışlardır.
Günümüzde kullanılan bu ” charmlar dinsel amaçla takılmaktan çok, aynen Mısır Uygarlığında kullanılanlar gibi, iyi şans, para, aşk, nazara karşı önlem, başarı vb. gibi sebeplerden kullanılmaktadır. Genel olarak kullanılan Uğur Taşlarıler çok çeşitlilik gösterseler de içlerinde geçmişten günümüze şekil ve amaç itibari ile değişmeden gelebilmiş olanlarda vardır.
Bu charmlar arasında sıklıkla kullanılanları; iyi şans getirdiğine inanılan at nalı, aşkı simgeleyen kalp, iyi şans getiren dört yapraklı yonca, mutlu bir ev hayatı anlamına gelen anahtar, macera dolu bir yaşam ya da seyahat anlamına gelen araba ve bavul, iyi talih simgesi kızböceği, şans getiren oturan buda vb. gösterilebilir. Bunun dışında ayrıca güvercin, koyun, diken, yıldız, hilal gibi hem koruyucu ve şans getirdiğine inanılan hem de dinsel semboloji de anlamları olan charmlar