Gümüş içeren cevherler doğada hem metalik hem de kompleks yapılarda bulunabildiğinden; bu cevherlerin zenginleştirilmesine yönelik, günümüze kadar, en basit özgül ağırlık farkına göre zenginleştirme sistemlerinden, karmaşık biyokimyasal sistemlere kadar pek çok yöntem geliştirilmiştir. Gümüşün kazanımına yönelik proseslerin başlangıcı antik çağlara kadar uzanmaktadır.
Amalgamlaştırma, ergitme, flotasyon+amalgamlaştırma, hiposülfıt çözündürmesi, klorlayıcı kavurma ve patio prosesi gibi yöntemler 15. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar uygulanmıştır. 20. Yüzyılın başlarında siyanür ile çözündürme yönteminin keşfedilmesi altın ve gümüş kazanımında bir devrim niteliğinde olmuştur [1,2].
Gümüş ilk çağlardan itibaren, altından sonra en çok aranan ikinci element olmuştur. Altın ve gümüş ün kazanımına yönelik ilk çalışmalar, sahip oldukları yüksek yoğunluklar nedeniyle tamamen yoğunluk farkına dayalı zenginleştirme yöntemlerini kapsamaktaydı [2].
M.Ö. 1000 yıllarında altının civa ile ıslanmasının keşfi amalgamlaştırma prosesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Patio prosesi ile birlikte amalgamlaştırma Meksika Gümüş madenlerinde geliştirilmiş; madenlerde bulunan atların toynakları kullanılarak cevherin civa, bakır sülfat ve tuz ile karıştırılması sağlanmıştır. Daha sonraki tarihlerde; bu yöntem biraz değiştirilerek Nevada Comstock alanında uygulanmış ve Washoe prosesi olarak adlandırılmıştır. Washoe tablaları atlar yerine karıştırma görevini yerine getirmiş ve kullanılan buhar ısısı ile tepkime hızlandırılmıştır. Günümüzde, gravite konsantrelerinin zenginleştirilmesi dışında amalgamlaştırma çevre etkileri nedeniyle uygulanmamaktadır [2].
1800’lü yıllarda, cevherlerden altın kazanımında uygulanan ilk kimyasal yöntem olan klorinasyon prosesi geliştirilmiş ve 1800’lü yılların sonlarına kadar en çok uygulanan yöntem olmuştur [2].
1887 yıllında Scotsmen, J.S. Mac Arthur, Robert ve William Forrest kardeşler tarafından, KCN’ün altın çözünürlüğünde kullanımı ve 1888 yılında çinko tozu ile çöktürme prosesinin patentleri alınmıştır [2].
Siyanürün endüstriyel boyutta altın kazanımındaki ilk uygulaması, 1889 yılında Yeni Zelanda Crown Madeninde başlamıştır. Gümüş kazanımındaki ilk endüstriyel uygulama ise 1900 yılında Meksika’da Sirena sülfürlü gümüş madeninde gerçekleşmiştir [2].
Siyanür prosesi ile altın ve gümüşün kazanılması 1800’lü yılların sonunda başlamış olup; yaklaşık 100 yıldır dünya’da başarı ile uygulanmaktadır. Yöntemin uygulanış şekli, kullanılan ekipman, değerli metallerin siyanürlü çözeltilerden kazanımı gibi konularda araştırmalar, bilimsel anlamda ve endüstriyel uygulama boyutunda devam etmektedir. Refrakter cevherlerden altın ve gümüşün kazanılması, siyanür ile çözündürme prosesi çerçevesinde mümkün olmakta ancak yüksek verimlere ulaşmada güçlükler yaşanmaktadır. Bu güçlükler ise günümüzde bilimsel araştırmaların konusunu oluşturmaktadır.
Bu tez kapsamında araştırmalara esas olan malzeme, Etibank 100 Yıl Gümüş İşletmesi’nde değerlendirilen polimetalik sülfürlü gümüş cevheridir. Gümüşköy; gümüş, kurşun, çinko, barit ve antimuan cevher yatağı, eski tarihlerden kalan pasa ve hali hazırda var olan cevherleşmeden oluşmaktadır. Eski madencilik faaliyetlerinden kalan paşalar gümüş içeriği açısından en zengin kısmı oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar yöredeki madencilik faaliyetlerinin II Frigya Krallığı devrine, MÖ. 2000 yıllarına kadar uzandığını göstermektedir. Eski çağlarda Anadolu’da altın ve gümüş kazanıldığı tarihsel belgelerden ve daha önce yapılan araştırmalardan bilinmektedir. 1987 yılında Etibank Kütahya 100. Yıl Gümüş İşletmesi faaliyete geçtiğinde Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki ilk gümüş üretimi gerçekleşmiştir [3].
100. Yıl Gümüş İşletmesi 122.4 ton/yıl saf gümüş üretecek şekilde projelendirilmiştir. Ancak üretimin başladığı tarihten itibaren İşletme’de gümüş
üretimi proje değerlerinin çok altında kalmıştır. Yöre cevherleşmesi ile ilgili çeşitli araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen ve Bölüm 4.1.’de konu edilen çalışmalarda da, gümüşün gerek siyanür gerekse alternatif reaktifler ile her hangi bir ön işlem uygulanmadan yüksek verimlerle kazanılamadığı görülmektedir. Bu doktora çalışması kapsamında, cevherleşmenin mineralojik yapısı ve tesiste uygulanan çözündürme koşullan açısından, gümüş veriminin istenilen değerlerin çok altında gerçekleşmesinin nedenleri araştırılmış, artık barajında biriken ve 100 g/ton gümüş içeren yaklaşık 10 milyon ton malzemeden gümüşün kazanılması hedeflenmiş ve tuvenan cevher üzerinde yapılan deneyler ile cevher yapısına uygun koşullar saptanarak gümüşün yüksek verimle kazanılması amaçlanmıştır.
Gümüş içeren cevherler doğada hem metalik hem de kompleks yapılarda bulunabildiğinden; bu cevherlerin zenginleştirilmesine yönelik, günümüze kadar, en basit özgül ağırlık farkına göre zenginleştirme sistemlerinden, karmaşık biyokimyasal sistemlere kadar pek çok yöntem geliştirilmiştir. Gümüşün kazanımına yönelik proseslerin başlangıcı antik çağlara kadar uzanmaktadır.
Amalgamlaştırma, ergitme, flotasyon+amalgamlaştırma, hiposülfıt çözündürmesi, klorlayıcı kavurma ve patio prosesi gibi yöntemler 15. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar uygulanmıştır. 20. Yüzyılın başlarında siyanür ile çözündürme yönteminin keşfedilmesi altın ve gümüş kazanımında bir devrim niteliğinde olmuştur [1,2].
Gümüş ilk çağlardan itibaren, altından sonra en çok aranan ikinci element olmuştur. Altın ve gümüş ün kazanımına yönelik ilk çalışmalar, sahip oldukları yüksek yoğunluklar nedeniyle tamamen yoğunluk farkına dayalı zenginleştirme yöntemlerini kapsamaktaydı [2].
M.Ö. 1000 yıllarında altının civa ile ıslanmasının keşfi amalgamlaştırma prosesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Patio prosesi ile birlikte amalgamlaştırma Meksika Gümüş madenlerinde geliştirilmiş; madenlerde bulunan atların toynakları kullanılarak cevherin civa, bakır sülfat ve tuz ile karıştırılması sağlanmıştır. Daha sonraki tarihlerde; bu yöntem biraz değiştirilerek Nevada Comstock alanında uygulanmış ve Washoe prosesi olarak adlandırılmıştır. Washoe tablaları atlar yerine karıştırma görevini yerine getirmiş ve kullanılan buhar ısısı ile tepkime hızlandırılmıştır. Günümüzde, gravite konsantrelerinin zenginleştirilmesi dışında amalgamlaştırma çevre etkileri nedeniyle uygulanmamaktadır [2].
1800’lü yıllarda, cevherlerden altın kazanımında uygulanan ilk kimyasal yöntem olan klorinasyon prosesi geliştirilmiş ve 1800’lü yılların sonlarına kadar en çok uygulanan yöntem olmuştur [2].
1887 yıllında Scotsmen, J.S. Mac Arthur, Robert ve William Forrest kardeşler tarafından, KCN’ün altın çözünürlüğünde kullanımı ve 1888 yılında çinko tozu ile çöktürme prosesinin patentleri alınmıştır [2].
Siyanürün endüstriyel boyutta altın kazanımındaki ilk uygulaması, 1889 yılında Yeni Zelanda Crown Madeninde başlamıştır. Gümüş kazanımındaki ilk endüstriyel uygulama ise 1900 yılında Meksika’da Sirena sülfürlü gümüş madeninde gerçekleşmiştir [2].
Siyanür prosesi ile altın ve gümüşün kazanılması 1800’lü yılların sonunda başlamış olup; yaklaşık 100 yıldır dünya’da başarı ile uygulanmaktadır. Yöntemin uygulanış şekli, kullanılan ekipman, değerli metallerin siyanürlü çözeltilerden kazanımı gibi konularda araştırmalar, bilimsel anlamda ve endüstriyel uygulama boyutunda devam etmektedir. Refrakter cevherlerden altın ve gümüşün kazanılması, siyanür ile çözündürme prosesi çerçevesinde mümkün olmakta ancak yüksek verimlere ulaşmada güçlükler yaşanmaktadır. Bu güçlükler ise günümüzde bilimsel araştırmaların konusunu oluşturmaktadır.
Bu tez kapsamında araştırmalara esas olan malzeme, Etibank 100 Yıl Gümüş İşletmesi’nde değerlendirilen polimetalik sülfürlü gümüş cevheridir. Gümüşköy; gümüş, kurşun, çinko, barit ve antimuan cevher yatağı, eski tarihlerden kalan pasa ve hali hazırda var olan cevherleşmeden oluşmaktadır. Eski madencilik faaliyetlerinden kalan paşalar gümüş içeriği açısından en zengin kısmı oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar yöredeki madencilik faaliyetlerinin II Frigya Krallığı devrine, MÖ. 2000 yıllarına kadar uzandığını göstermektedir. Eski çağlarda Anadolu’da altın ve gümüş kazanıldığı tarihsel belgelerden ve daha önce yapılan araştırmalardan bilinmektedir. 1987 yılında Etibank Kütahya 100. Yıl Gümüş İşletmesi faaliyete geçtiğinde Türkiye Cumhuriyeti dönemindeki ilk gümüş üretimi gerçekleşmiştir [3].
100. Yıl Gümüş İşletmesi 122.4 ton/yıl saf gümüş üretecek şekilde projelendirilmiştir. Ancak üretimin başladığı tarihten itibaren İşletme’de gümüş
üretimi proje değerlerinin çok altında kalmıştır. Yöre cevherleşmesi ile ilgili çeşitli araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen ve Bölüm 4.1.’de konu edilen çalışmalarda da, gümüşün gerek siyanür gerekse alternatif reaktifler ile her hangi bir ön işlem uygulanmadan yüksek verimlerle kazanılamadığı görülmektedir. Bu doktora çalışması kapsamında, cevherleşmenin mineralojik yapısı ve tesiste uygulanan çözündürme koşullan açısından, gümüş veriminin istenilen değerlerin çok altında gerçekleşmesinin nedenleri araştırılmış, artık barajında biriken ve 100 g/ton gümüş içeren yaklaşık 10 milyon ton malzemeden gümüşün kazanılması hedeflenmiş ve tuvenan cevher üzerinde yapılan deneyler ile cevher yapısına uygun koşullar saptanarak gümüşün yüksek verimle kazanılması amaçlanmıştır.