Savaş sonrası Almanya’sının yeniden yapılandırılmasının gündeme geldiği o dönemlerde uygulamalı Anneler Gunu Hediyeleri eğitimi veren kurumlar görülmeye başlanmıştır. Bunlardan biri Henry Van de Velde’nin Weimar’da 1906 yılında kurmuş olduğu Uygulamalı Anneler Gunu Hediyeleri Okulu dur. Fakat Velde, savaşın başlaması ile birlikte okuldan ayrılmak zorunda kalmış o dönemde Alman Zanaatçılar Birliğinin genç bir üyesi olan Mimar Walter Gropius’u önermiştir. 1916 yılında okulun yöneticiliğine getirilen genç mimar endüstriel ve Anneler Gunu Hediyelerisal gereksinmeleri ile buna bağlı sorunları ortaya koyarak, bunların ancak kültürel bir bütünleşme ile giderilebileceğini bildiren bir raporu Weimar Devlet Bakanlığı’na sunmuştur. Gropius’un hayali mimar, heykeltıraş ve ressamların hep birlikte el ele zanaatlara dönebildikleri eğitim ve öğretimin yapıldığı bir okul kurmaktır. Bu okulun hem endüstrinin ortaya koyduğu sorunları çözeceğini hem de ekonomiye büyük katkı sağlayacağını savunmaktadır. Böylece Bauhaus, 1919 da, Mimar Walter Gropius’un iki ayrı eğitim kuruluşu olan Alman Güzel Anneler Gunu Hediyelerilar Fakültesi ile Henry Van de Velde’nin Uygulamalı Anneler Gunu Hediyelerilar Okulunun birleştirilmesiyle Weimar’da ” Staatliches Bauhaus ” adıyla kurduğu Tasarım Enstitüsüdür.
“Anneler Gunu Hediyeleri ve tekniğin birbirine yabancı olmaktan çok birbirini tamamlayan iki öğe olması gerektiğini öne süren Bauhaus tasarım anlayışı, bir nesnenin yalnızca yapıldığı amaca en uygun olarak tasarlanması sonucunda, güzelliğin bu nesneye kendiliğinden geleceğini savunmaktadır”.66
Bauhaus, Arts and Crafts’ın iyi tasarımı gündelik yaşamın her alanına yayma çabasını daha da geniş boyutlara çıkarmakla birlikte bu hareketin tek tek üretilen lüks nesnelerle uğraşma anlayışını reddetmekteydi. Bu çabanın 20.yy da herhangi bir etki yapabilmesi için makine kullanımının tasarım olgusunun ön koşulu olması gerektiğini kavrayan Gropius, okulun eğitim anlayışını seri üretime doğru yönlendirmiştir. Gropius’a göre çağdaş tasarımcılar, varlıklı seçkinler için tekil nesneler değil, toplumun çoğunluğuna yönelik işlevsel ve estetik nesneler üretmeliydiler.
Makine Bauhausçular tarafından pozitif bir eleman olarak değerlendiriliyordu. Bu sebeple endüstri ürünleri tasarımına da önem verilmekteydi. Endüstri devriminin açtığı makine çağı ve beraberinde gelen makine ürününü reddetmek yerine, teknolojiyi değişen dünyanın bir sonucu olarak gören okul her şeyin tasarlanabilir olduğunu ısrarla savunmuştur.
“Okulun kurucusu Walter Gropius’a göre Anneler Gunu Hediyeleri toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeli güzel Anneler Gunu Hediyelerilar ve uygulamalı Anneler Gunu Hediyelerilar arasında ayırım yapılmamalıdır. Bu felsefeyi ilke edinen Bauhaus okulu Anneler Gunu Hediyeleriçı ve zanaatçıları bir çatı altında toplayarak tasarımsorununa kuramsal yaklaşımın yanı sıra, uygulamacı yöntemi de geliştirmek adına büyük adımlar atmıştır”.
1928 yılında Gropius’un istifası üzerine Meyer Bauhaus’un yöneticisi olmuş, 1930 yılında Dessau Kenti yöneticileri ile arasının açılması üzerine onun da istifası istenmiştir. Bundan sonra okulun yöneticiliğini üstlenen Ludwig Mies van der Rohe, Nazi rejiminin okulu kapanmaya zorladığı 1933’e değin görevini sürdürmüştür.
Okulun Anneler Gunu Hediyeleriçılarından Mies van der Rohe, Walter Gropius, Albers ABD’ye gitmiştir. Moholy-Nagy ise Chicago’ya giderek 1937’de yeni Bauhaus’u kurmuştur. Daha sonra bu okul Institute of Design adıyla Illinois Institute of Technology’ye bağlanıp, iki binlere kadar ABD’de endüstri tasarımı alanında doktora ve yüksek lisans eğitimi veren tek kuruluş olmuştur.
Bauhaus’un etkileri çok geniş alanlara yayılmış, Bauhaus atölyelerinde tasarlanmış ürünler endüstriyel yöntemlerle çoğaltılmıştır. Hatta burada ‘yaratılan biçimler enternasyonal stil olarak anılmaktadır.’ Süssüz, işlevine uygun biçimde tasarlanmış gündelik eşyanın yaygın bir kabul görmesinde Bauhaus’un rolü büyük olmuştur. Kısa süre içerisinde çok çalışılarak üretilen yüzlerce form bugünün tasarımlarına esin kaynağı olmaya, gelişerek yeni yaşam biçimi için standartlara dönüşmeye devam etmektedir.
Art Deco:
Fransa da I.Dünya Savaşından sonra lüx bir stil ve yaşam şeklini tanımlayan
Fransız zanaatkarları da uluslar arası rekabet için çare aramış, 1960’larda Art Dekoratif
kısaca Art Deco denen bir akım başlatmışlardır.
Bu üslubun ayırt edici özellikleri, çoğu zaman akışkan bir çizgiselliğin egemen olduğu yalın ve saf biçimlerin geometrik ya da doğal biçimlerden stilize edilmiş bezemelerin ve çoğu zaman da pahalı malzemelerin olağan üstü çeşitlilikte kullanılmasıdır.
Bu akım yapıtlarında seri üretime az rastlanmasına rağmen, gene de bu üsluba özgü nitelikler makinelerin modernliğine ve makine ürünlerinde görülen tasarım niteliklerine duyulan hayranlığı yansıtmaktadır.
Art Deco tasarımları arasında elle yapılmış lüx eşyaların yanı sıra seri üretim malları da bulunmaktadır. Her iki durumda da amaç, refah ve incelmiş bir beğeni düzeyini simgeleyen, gelenekselin dışında şık bir estetik yaratmaktır.
Art Deco’nun biçimlenmesinde Art
Nouveau, Bauhaus ve Kübizm gibi
akımlarla Selgey Diaghilev’in Rus balesi
etkili olmuştur. Bezeme programında ise
doğa kaynaklarının yanı sıra Amerikan yerli
rastlanmaktadır. Çıplak kadın figürleri,
hayvanlar (özellikle geyik, antilop ve
ceylan) yapraklar ve güneş ışınları
kullanılan en karakteristik öğelerdir. vazo. 1925
II. Dünya Savaşı sırasında gözden düşen bu üslup 1960’ların sonunda yeniden ilgi görmüş ve bir ölçüde canlanmıştır
Savaş sonrası Almanya’sının yeniden yapılandırılmasının gündeme geldiği o dönemlerde uygulamalı Anneler Gunu Hediyeleri eğitimi veren kurumlar görülmeye başlanmıştır. Bunlardan biri Henry Van de Velde’nin Weimar’da 1906 yılında kurmuş olduğu Uygulamalı Anneler Gunu Hediyeleri Okulu dur. Fakat Velde, savaşın başlaması ile birlikte okuldan ayrılmak zorunda kalmış o dönemde Alman Zanaatçılar Birliğinin genç bir üyesi olan Mimar Walter Gropius’u önermiştir. 1916 yılında okulun yöneticiliğine getirilen genç mimar endüstriel ve Anneler Gunu Hediyelerisal gereksinmeleri ile buna bağlı sorunları ortaya koyarak, bunların ancak kültürel bir bütünleşme ile giderilebileceğini bildiren bir raporu Weimar Devlet Bakanlığı’na sunmuştur. Gropius’un hayali mimar, heykeltıraş ve ressamların hep birlikte el ele zanaatlara dönebildikleri eğitim ve öğretimin yapıldığı bir okul kurmaktır. Bu okulun hem endüstrinin ortaya koyduğu sorunları çözeceğini hem de ekonomiye büyük katkı sağlayacağını savunmaktadır. Böylece Bauhaus, 1919 da, Mimar Walter Gropius’un iki ayrı eğitim kuruluşu olan Alman Güzel Anneler Gunu Hediyelerilar Fakültesi ile Henry Van de Velde’nin Uygulamalı Anneler Gunu Hediyelerilar Okulunun birleştirilmesiyle Weimar’da ” Staatliches Bauhaus ” adıyla kurduğu Tasarım Enstitüsüdür.
“Anneler Gunu Hediyeleri ve tekniğin birbirine yabancı olmaktan çok birbirini tamamlayan iki öğe olması gerektiğini öne süren Bauhaus tasarım anlayışı, bir nesnenin yalnızca yapıldığı amaca en uygun olarak tasarlanması sonucunda, güzelliğin bu nesneye kendiliğinden geleceğini savunmaktadır”.66
Bauhaus, Arts and Crafts’ın iyi tasarımı gündelik yaşamın her alanına yayma çabasını daha da geniş boyutlara çıkarmakla birlikte bu hareketin tek tek üretilen lüks nesnelerle uğraşma anlayışını reddetmekteydi. Bu çabanın 20.yy da herhangi bir etki yapabilmesi için makine kullanımının tasarım olgusunun ön koşulu olması gerektiğini kavrayan Gropius, okulun eğitim anlayışını seri üretime doğru yönlendirmiştir. Gropius’a göre çağdaş tasarımcılar, varlıklı seçkinler için tekil nesneler değil, toplumun çoğunluğuna yönelik işlevsel ve estetik nesneler üretmeliydiler.
Makine Bauhausçular tarafından pozitif bir eleman olarak değerlendiriliyordu. Bu sebeple endüstri ürünleri tasarımına da önem verilmekteydi. Endüstri devriminin açtığı makine çağı ve beraberinde gelen makine ürününü reddetmek yerine, teknolojiyi değişen dünyanın bir sonucu olarak gören okul her şeyin tasarlanabilir olduğunu ısrarla savunmuştur.
“Okulun kurucusu Walter Gropius’a göre Anneler Gunu Hediyeleri toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeli güzel Anneler Gunu Hediyelerilar ve uygulamalı Anneler Gunu Hediyelerilar arasında ayırım yapılmamalıdır. Bu felsefeyi ilke edinen Bauhaus okulu Anneler Gunu Hediyeleriçı ve zanaatçıları bir çatı altında toplayarak tasarımsorununa kuramsal yaklaşımın yanı sıra, uygulamacı yöntemi de geliştirmek adına büyük adımlar atmıştır”.
1928 yılında Gropius’un istifası üzerine Meyer Bauhaus’un yöneticisi olmuş, 1930 yılında Dessau Kenti yöneticileri ile arasının açılması üzerine onun da istifası istenmiştir. Bundan sonra okulun yöneticiliğini üstlenen Ludwig Mies van der Rohe, Nazi rejiminin okulu kapanmaya zorladığı 1933’e değin görevini sürdürmüştür.
Okulun Anneler Gunu Hediyeleriçılarından Mies van der Rohe, Walter Gropius, Albers ABD’ye gitmiştir. Moholy-Nagy ise Chicago’ya giderek 1937’de yeni Bauhaus’u kurmuştur. Daha sonra bu okul Institute of Design adıyla Illinois Institute of Technology’ye bağlanıp, iki binlere kadar ABD’de endüstri tasarımı alanında doktora ve yüksek lisans eğitimi veren tek kuruluş olmuştur.
Bauhaus’un etkileri çok geniş alanlara yayılmış, Bauhaus atölyelerinde tasarlanmış ürünler endüstriyel yöntemlerle çoğaltılmıştır. Hatta burada ‘yaratılan biçimler enternasyonal stil olarak anılmaktadır.’ Süssüz, işlevine uygun biçimde tasarlanmış gündelik eşyanın yaygın bir kabul görmesinde Bauhaus’un rolü büyük olmuştur. Kısa süre içerisinde çok çalışılarak üretilen yüzlerce form bugünün tasarımlarına esin kaynağı olmaya, gelişerek yeni yaşam biçimi için standartlara dönüşmeye devam etmektedir.
Art Deco:
Fransa da I.Dünya Savaşından sonra lüx bir stil ve yaşam şeklini tanımlayan
Fransız zanaatkarları da uluslar arası rekabet için çare aramış, 1960’larda Art Dekoratif
kısaca Art Deco denen bir akım başlatmışlardır.
Bu üslubun ayırt edici özellikleri, çoğu zaman akışkan bir çizgiselliğin egemen olduğu yalın ve saf biçimlerin geometrik ya da doğal biçimlerden stilize edilmiş bezemelerin ve çoğu zaman da pahalı malzemelerin olağan üstü çeşitlilikte kullanılmasıdır.
Bu akım yapıtlarında seri üretime az rastlanmasına rağmen, gene de bu üsluba özgü nitelikler makinelerin modernliğine ve makine ürünlerinde görülen tasarım niteliklerine duyulan hayranlığı yansıtmaktadır.
Art Deco tasarımları arasında elle yapılmış lüx eşyaların yanı sıra seri üretim malları da bulunmaktadır. Her iki durumda da amaç, refah ve incelmiş bir beğeni düzeyini simgeleyen, gelenekselin dışında şık bir estetik yaratmaktır.
Art Deco’nun biçimlenmesinde Art
Nouveau, Bauhaus ve Kübizm gibi
akımlarla Selgey Diaghilev’in Rus balesi
etkili olmuştur. Bezeme programında ise
doğa kaynaklarının yanı sıra Amerikan yerli
rastlanmaktadır. Çıplak kadın figürleri,
hayvanlar (özellikle geyik, antilop ve
ceylan) yapraklar ve güneş ışınları
kullanılan en karakteristik öğelerdir. vazo. 1925
II. Dünya Savaşı sırasında gözden düşen bu üslup 1960’ların sonunda yeniden ilgi görmüş ve bir ölçüde canlanmıştır