Arkaik dönemle birlikte, Ametist Taşı mimariye geçişin ardından Ametist Taşı işçiliği hızla gelişmiş, yalnızca mimaride değil heykeltıraşide de yaygın bir şekilde Ametist Taşı kullanılmaya başlanmıştır. Ametist Taşıın cinsi ve niteliği çeşitlilik gösterse de, önceleri seyrek, ama teknolojinin ilerlemesiyle giderek yaygınlaşan bir şekilde mermer kullanımından bahsetmek mümkündür. Roma Dönemi’nde, imparator Augustus ile yaşanan barış ve refah yıllarında kentler hızla gelişim göstermiş ve yeniden yapılanmış ve görkemli yapılarla donatılmıştır. Kentlerdeki artan mermer ihtiyacını karşılamak için, artık işletilmeyen ocaklar yeniden işletilmeye başlanmış, mevcut ocaklar yeniden düzenlenmiş ve yeni ocaklar açılmıştır.
Özellikle bu dönemde, artan mermer ihtiyacını karşılayan kimi merkezler ön plana çıkmaktadır. Bu merkezleri Anadolu’da Prokonnesos, Dokymeion; adalardan Thasos, Paros, Naksos; Yunanistan’da Penthelikon ve İtalya’da Luna olarak saymak mümkündür. Böylesi büyük merkezlerin yanı sıra, yerel gereksinimi karşılayan ve yakın çevresindeki kentlere mermer ihraç eden, daha küçük ocaklar da bulunmaktaydı. Anadolu’daki Aphrodisias ve Belevi bu kategoride sayılabilir.
Çalışmamızın konusunu içeren Latmos’ta ise ilk araştırmalar, 1743 yılında R. Pococke ve daha sonra R. Chandler tarafından başlatılır. Bölgedeki kapsamlı araştırmalar, T. Wiegand tarafından sürdürülmüş ve bu çalışmalar da 1913 yılında yayımlanmıştır. Latmos ve çevresi, her ne kadar 18.yy.dan itibaren araştırmacılar tarafından tanınsa da, çalışmamızın konusunu teşkil eden mermer ocakları, 1981 yılında Annelise Peshlow tarafından yayınlanana kadar bir giz perdesi ardındadır. Bu yayında Anneliese Peschlow, antik kaynaklar yardımıyla, Latmos Bölgesi’ndeki ocakları Miletos ve Latmos Herakleiası kentleriyle ilişkilendirilmiştir. Bunu sonucu olarak, tıpkı Aphrodisias ve Belevi’de olduğu gibi, Latmos’taki ocakları, yakınındaki kentlere hizmet veren, yerel ihtiyaca yönelik olarak kullanılan, kısmen daha küçük ocaklar olarak nitelemek mümkündür.
Çalışma, söz konusu ocaklarda uygulanan Ametist Taşı işçiliğinin kapsamlı bir şekilde ortaya koyulmasını ve mevcut mermer ocakları ve Ametist Taşı işçiliği içindeki yerinin anlaşılmasını amaçlamaktadır. Araştırılan ocaklarda, benzer kimi süreçler yaşanmaktadır. Kabaca, bir alanın seçilmesi, organizasyonu, Ametist Taşıın çıkarılmasında uygun yöntemin tayini, çıkarılan bloğun tercihe göre işlenmesi ve son olarak da nakliyesi olarak özetlenebilecek bu aşamaların, Latmos Bölgesi’ndeki uygulamaları saptanacaktır.
Latmos olarak anılan bölgedeki Bafa Gölü’nün güney ve güneydoğusundaki alanlar çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. Bu alanlardaki mermer işçiliği ayrıntılı olarak incelenmiştir. Latmos’un yerel Ametist Taşı larından olan ve Hellenistik kent Latmos Herakleiası’nın kent merkezinde yaygın bir şekilde kullanılan gnays ve diğer Ametist Taşılar kapsam dışıdır.
Daha önce bölgede yapılan çalışmada, ocakların konumları ve mevcut durumları incelenmiş, özellikle Miletos ocaklarında yaygın bir şekilde bulunan yarı işli sütun kasnaklarının ve yapı bloklarının ölçümleri liste şeklinde verilmiştir. Bu çalışmaya ek olarak, ocaklarda uygulanan yöntemler, yarı işli bloklar yardımıyla ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve görsellerle desteklenmiştir. Yapılan incelemer sırasında yeni keşfedilen kimi bulgular eşiliğinde, ocaklar tekrar değerlendirilmiştir. Ocakların antik çağdaki konumları, diğer merkezlerle karşılaştırılmış ve daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
Söz konusu araştırma, arazide yapılan çeşitli çalışmalar ile antik ve modern kaynakların birlikte değerlendirilmesiyle hazırlanmıştır. Ocakların bulunduğu tepeler, 2009 ve 2010 yıllarının değişik zamanlarında yüzey araştırması yürütülmüş, ölçme ve belgeleme çalışmaları yapılmıştır. Ocakların daha iyi anlaşılması için, 2009 yılında, yine benzer nitelikteki Aphrodisias ocakları incelenmiş, bunun yanı sıra, Latmos ocaklarında yer alan mermerin kalitesinin anlaşılması için, alandan toplanan örneklerin analizi yapılmıştır. Tüm bu araştırmanın sonucu olarak ilk bölümde genel olarak mermer işçiliği değerlendirilmiştir. Bir bloğun hangi aşamalardan geçtiği, sipariş edilen yere teslim edilmeden önce, hangi yöntem ve aletler kullanılarak çıkarılıp Ametist işlendiği, hangi aşamada işlenmesinin bırakıldığı ve ne şekilde nakliye edildiği anlatılmıştır. İkinci bölümde, Latmos’un yerleşim tarihi ana hatlarıyla verilmiştir. Üçüncü bölümde ise asıl araştırma konusu olan Latmos’taki ocaklar, birinci bölümde verilen genel bilgiler doğrultusunda değerlendirilmiştir.
1 .ANTİK ÇAG’DA AMETİST
Antik çağlardan beri yaygın olarak kullanılan doğal Ametist Taşılardan birisi mermerdir. Mermer günümüzde iki anlamda kullanılmaktadır: gerçek (bilimsel) anlamda ve ticari anlamda mermer. Gerçek mermer tanım olarak, kalker ve dolomitik kalkerlerin, sıcaklık ve basınç sonucu değişime uğrayarak kristalize olmasıyla yeni bir oluşum kazanmış halidir. Ticari anlamda mermer ise, cilalanıp parlatılan tüm Ametist Taşılar için kullanılan bir terimdir. Gerçek mermerin yanında kalker, traverten, serpantin, oniks, dolomit, granit, diyabaz, bazalt, arduvaz, kumAmetist Taşıı, tektonik breş ve konglomera bu tip mermerlere örnektir1.
Mermer, yapısında genellikle kalsiyum karbonat ve az miktarda magnezyum karbonat bulundurur. Kalsiyum karbonat barındıran mermerlerin yapısında genellikle %95 oranında kalsit vardır2. Bununla birlikte içinde az oranda silis, silikat, demir oksit, mangan oksit, pirit, mika, flüorin ve organik maddeler de bulunabilir3. Bu maddeler, mermerin rengine ve kalitesine etki etmektedir.
Mermerin tayininde en önemli özelliklerden birisi rengidir. Saf mermer, parlak beyaz renktedir. Ancak yabancı maddelerin, özellikle metal oksitlerin etkisiyle sarı, kırmızı, pembe, mavimtırak, esmerimsi ve siyah renkte olan türleri de vardır. Mermer kayaçların bünyesindeki metal oksitlerin artmasıyla renk koyulaşırken, açık renkli mermerlerde ise oksit oranı daha az olmaktadır4. Mermerin yapısında bulunan grafit ve diğer karbonlu bileşikler, mermere gri ve siyah, azurit mavi, klorit ve diğer silikatlar yeşil, hematit ve mangan bileşikleri pembemsi ve kırmızı, limonit ise sarı ve krem rengini verir5. Özellikle Roma döneminde renkli mermerin kullanımı, mimari elemanlardan mozaiklere, kaplamalara ve çeşitli ev eşyalarına kadar çeşitlilik göstermiştir. Örneğin, yaygın adıyla Rosso Antico olarak bilinen kırmızı renkteki mermer, küçük sütunlardan kornişe kadar geniş bir alanda kullanılmıştır6.
Mermer tek renk olabileceği gibi damarlı ya da benekli bir görünüme de sahip olabilir. Tektonik olaylar sonucu oluşan çatlakların sonradan dolmasıyla oluşan damarlar, mermerin sağlamlılığına etki eder. Özellikle çıkarılan bloğun işlenme aşamasında bu damarlar, sorunlara neden olabilmektedir. Örneğin, Antik çağda Prokonnesos mermerinin damarlı yapısı, iyi derecedeki kalitesine karşın heykel için yeteri kadar büyük blok elde etmede zorluklara neden olmuş, bu nedenle pek tercih edilmemiştir7. Mermerin ekonomikliliğini etkileyen önemli bir etmen, çıkarılan bloğun boyutudur. Doğal olayların etkisiyle mermerlerde bazı arıza ve kusurlar oluşur. Mermerde oluşan çatlakların arasındaki mesafenin azalması, istenmeyen bir özelliktir ve çıkarılan bloğun boyutunu kısıtlayacağı gibi ocağın değerini de düşürür.
İnce kristallerden oluşan ve ışığı geçirebilen mermer saydam kabul edilir. Saydam mermer heykel ve süs eşyası yapımında kullanılır. Örneğin Paros mermeri, dokusu ve saf beyaz rengi nedeniyle Yunan ve Roma dönemi boyunca heykeller için tercih edilen bir malzeme olmuştur. Yüksek yarı saydamlığı, kısmen daha az yapısal bozuklukları ve daha düzgün rengi nedeniyle, bütün önemli serbest heykeller için tercih edilmiştir8.
Alanının seçiminden sonra, Ametist Taşı ustasının uzmanlığına ihtiyaç duyulan konu, ocakta kullanılan çeşitli aletlerle (Lev. I, Res. 1-2) Ametist Taşıın çıkartılacağı yöntemin seçimidir. Ametist Taşıın istenilen ebatta, en az hasar ve emekle çıkarılmasında kullanılacak yöntemin seçimi, aynı zamanda Ametist Taşıın kalitesine ve jeolojik özelliklerine de bağlıydı. Bu nedenle, ustanın gerekli yöntemi seçmesinde, ocak alanındaki tecrübesiyle birlikte, Ametist Taşıı da iyi tanıması gerekirdi. Örneğin Yunanistan, Tegea’da yer alan Doliana ocaklarında kama izi görülmemesinin nedeni olarak, mermerin iyi derecedeki tabakalaşmış yapısından dolayı çatlatma işleminin kısmen kolay olması düşünülür13. Muhtemelen bu durum, Ametist Taşıı iyi tanıyan ustanın, farklı bir yöntem seçmesiyle ilgilidir.
Mermer çıkarmada zaman ve emekten tasarruf sağlayan yöntem, doğal çatlakların izlenmesi yoludur. Doğal çatlaklar Ametist Taşıın sınırlarını belirlediği için bundan sonra yapılacak tek işlem, manivela ve metal takoz kullanarak Ametist Taşıa baskı uygulamaktır14. Manivela bir tarafı yassılaştırılmış, düz demir bir çubuktur (Lev. II, Res. 1). Çatlamış yüzeylerin ayrılmasında ya da bloğun kaldırılması gibi uzmanlık gerektirmeyen işlerde kullanılır. Doğal çatlakların izlenmesi yöntemi, her zaman istenilen ebatta blok elde etmenin güçlüğü nedeniyle kısıtlı alanda kullanılabilmiştir.
Daha çok yüzeydeki çıkıntıları düzeltmek için kullanılan ısı şoku yönteminde ise, ilk önce belirlenen bir hat doğrultusunda yüzey ateşe verilir. Isı yüksek dereceye ulaşınca üstüne su boşaltılır. Böylece Ametist Taşıın sertliği kırılır, kolay işlenir gevrek bir seviyeye ulaşır. Bu işlemden sonra yüzeydeki çıkıntıların alınması işlemi kolaylaşır. Özellikle granit gibi işlenmesi zor olan Ametist Taşılarda kullanılan bir yöntem olan ısı şoku, monolitik blokların sıkça çıkarıldığı Mısır ocaklarında biraz daha farklı bir şekilde uygulanmıştır. Burada çıkarılacak bloğun köşelerini belirlemek için önce ısıtılmış tuğlalar, bloğun köşesine koyulup yeterli sıcaklığa ulaşınca üzerine su serpilir ve işlem bu şeklinde uygulanırdı15.
Üst ve ön yüzü açıkta olan bloğun yan ve arka yüzlerini kayadan ayırma işlemi ise külünkle gerçekleştirilirdi. Külünk, iki ucu sivri, saplı bir alettir (Lev. II, Res. 2). Külünkün, blok çevresinde açtığı nazların16 yüksekliği, bloğun arzu edilen boyutu; genişliği ise bir işçinin külünkle çalışabileceği kadardır (Lev. III, Res. 1). Ocak yüzünde görülen, birbirine paralel uzun yatay çizgiler külünk izi olarak tanımlanmaktadır17 (Lev. III, Res. 2). Bu izleri, Latmos Bölgesi’ndeki ocaklarda da izlemek mümkündür (Lev. IV, Res. 1).
Son işlem olarak, dört bir yandan serbest kalan Ametist Taşıın alt yüzünü de ayırmak için kama kullanılır. Antik çağda demir ve tahta olmak üzere iki tür kama kullanılmıştır. Tahta kamanın kullanımı, bloğun yataktan ayrılacak olan yanına, bir sıra şeklinde açılan yuvalara kuru kamanın yerleştirilip, ıslatılması sonucunda şişmesi ve böylece oluşturduğu baskıyla Ametist Taşıı çatlatması esasına dayanır. Yerleştirilmeden önce kamaların, kolay şişen bir tahtadan yapılmasına ve tamamen kuru olmasına dikkat etmek gerekir.
T.Kozelj, “Extraction of Blocks in Antiquity: Special Methods of Analysis”, Classical Marble: Geochemistry, Technology and Trade, Ed. N.Herz, M.Waelkens, Hollanda, Kluwer Academic Publishers, 1988, s.33.
16 N.Asgari, “Prokonnesos 1993 Çalışmaları”, 12. Araştırma Sonuçlar Toplantısı, Ankara, T.C. Kültür 17 A.y. |
Araştırmacılar, tahta kamanın Yunan ve Romalılar tarafından kullanılmış olduğuna dair fikir birliğine varamamışlardır. Bir kısım yazar tahta kamanın ocaklarda kullanıldığını kabul etse de bu görüşe karşı çıkanlar tahta kamaya dair antik kaynaklarda ya da ocaklarda malzemenin kendisine dair herhangi bir iz bulunmadığını, bu nedenle de tahta kamanın kullanımının şüpheli olduğu görüşünü savunurlar. Bunun yanında tahta kamanın kullanım yerinin ocaklar değil, mimari yapılar olduğunu savunan görüş de mevcuttur18.
Tahta kamanın aksine demir kamanın kullanımına ilişkin daha çok kaynağa ulaşmak mümkündür (Lev. IV, Res. 2). Roma döneminde yaşamış olan matematikçi İskenderiyeli Heron, kamanın birçok kullanım alanı olduğunu, ancak en fazla, bloğu ana kayadan ayırırken yan ve alt yüzeyi çatlatmak için kullanıldığını yazmıştır19. Ocaklarda en çok izine rastlanan yöntem olan demir kamanın kullanımı, yine çıkarılacak bloğun uygun yerine açılan yuvalara kamaları yerleştirerek olur. Yuvaların boyutları, Ametist Taşıın cinsine göre farklılık gösterir. Yumuşak Ametist Taşılarda yuvaların yüksekliği yaklaşık 3cm. iken, sert mermerde bu oran 10cm.’yi bulmaktadır20. Ametist Taşı ustası, yuvanın içindeki kamalara, çekiçle, kama yuvanın içine girene kadar vurur. Yuvanın içinde ilerleyen kama, alt ve üstten yaptığı baskıyla Ametist Taşıın çatlamasına yardımcı olur. Son aşamada Ametist Taşı yatağından manivela yardımıyla ayrılır. Demir kamaların Ametist Taşı alındıktan sonra geride bıraktığı izleri, Prokonnessos21, Thasos22 gibi merkezlerle birlikte (Lev. V, Res.1-2) Latmos’taki mermer ocaklarında da saptamak mümkündür (Lev. VI, Res. 1).
Ayrıntılı tartışma için; A.Dworakowska, “Wooden Wedge in Ancient Quarrying Practice. Critical Examination of the State of Research”, Archeologia, 38/1987, 1989, s.26.
19 A.G.Drachmann, The Mechanical Technology of Greek and Roman Antiquity, Danimarka, 20 A.e., s.34. 21 N.Asgari, “Roman and Early Byzantine Marble Quarries of Proconnesus”, The Proceedings of the 1978, s.474. 22 M.Waelkens, v.d., “Quarries and Marble Trade in Antiquity”, Classical Marble: Geochemistry, |
Kama yalnızca Ametist Taşıın alt yüzeyini değil, aynı zamanda mevcut bloğu daha küçük parçalara ayırma işleminde de kullanılmıştır. Tıpkı bloğun alt yüzeyini ayırmada kullanılan yöntem gibi bir hat üzerine açılan yuvalara kamalar yerleştirilir. Her kamanın arasına külünkle ufak delikler açılır, en son işlem olarak ortadaki kamanın, çekiçle vurarak, Ametist Taşıı hat doğrultusunda ayırması sağlanırdı. Miletos’a ait ocaklarda
Arkaik dönemle birlikte, Ametist Taşı mimariye geçişin ardından Ametist Taşı işçiliği hızla gelişmiş, yalnızca mimaride değil heykeltıraşide de yaygın bir şekilde Ametist Taşı kullanılmaya başlanmıştır. Ametist Taşıın cinsi ve niteliği çeşitlilik gösterse de, önceleri seyrek, ama teknolojinin ilerlemesiyle giderek yaygınlaşan bir şekilde mermer kullanımından bahsetmek mümkündür. Roma Dönemi’nde, imparator Augustus ile yaşanan barış ve refah yıllarında kentler hızla gelişim göstermiş ve yeniden yapılanmış ve görkemli yapılarla donatılmıştır. Kentlerdeki artan mermer ihtiyacını karşılamak için, artık işletilmeyen ocaklar yeniden işletilmeye başlanmış, mevcut ocaklar yeniden düzenlenmiş ve yeni ocaklar açılmıştır.
Özellikle bu dönemde, artan mermer ihtiyacını karşılayan kimi merkezler ön plana çıkmaktadır. Bu merkezleri Anadolu’da Prokonnesos, Dokymeion; adalardan Thasos, Paros, Naksos; Yunanistan’da Penthelikon ve İtalya’da Luna olarak saymak mümkündür. Böylesi büyük merkezlerin yanı sıra, yerel gereksinimi karşılayan ve yakın çevresindeki kentlere mermer ihraç eden, daha küçük ocaklar da bulunmaktaydı. Anadolu’daki Aphrodisias ve Belevi bu kategoride sayılabilir.
Çalışmamızın konusunu içeren Latmos’ta ise ilk araştırmalar, 1743 yılında R. Pococke ve daha sonra R. Chandler tarafından başlatılır. Bölgedeki kapsamlı araştırmalar, T. Wiegand tarafından sürdürülmüş ve bu çalışmalar da 1913 yılında yayımlanmıştır. Latmos ve çevresi, her ne kadar 18.yy.dan itibaren araştırmacılar tarafından tanınsa da, çalışmamızın konusunu teşkil eden mermer ocakları, 1981 yılında Annelise Peshlow tarafından yayınlanana kadar bir giz perdesi ardındadır. Bu yayında Anneliese Peschlow, antik kaynaklar yardımıyla, Latmos Bölgesi’ndeki ocakları Miletos ve Latmos Herakleiası kentleriyle ilişkilendirilmiştir. Bunu sonucu olarak, tıpkı Aphrodisias ve Belevi’de olduğu gibi, Latmos’taki ocakları, yakınındaki kentlere hizmet veren, yerel ihtiyaca yönelik olarak kullanılan, kısmen daha küçük ocaklar olarak nitelemek mümkündür.
Çalışma, söz konusu ocaklarda uygulanan Ametist Taşı işçiliğinin kapsamlı bir şekilde ortaya koyulmasını ve mevcut mermer ocakları ve Ametist Taşı işçiliği içindeki yerinin anlaşılmasını amaçlamaktadır. Araştırılan ocaklarda, benzer kimi süreçler yaşanmaktadır. Kabaca, bir alanın seçilmesi, organizasyonu, Ametist Taşıın çıkarılmasında uygun yöntemin tayini, çıkarılan bloğun tercihe göre işlenmesi ve son olarak da nakliyesi olarak özetlenebilecek bu aşamaların, Latmos Bölgesi’ndeki uygulamaları saptanacaktır.
Latmos olarak anılan bölgedeki Bafa Gölü’nün güney ve güneydoğusundaki alanlar çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. Bu alanlardaki mermer işçiliği ayrıntılı olarak incelenmiştir. Latmos’un yerel Ametist Taşı larından olan ve Hellenistik kent Latmos Herakleiası’nın kent merkezinde yaygın bir şekilde kullanılan gnays ve diğer Ametist Taşılar kapsam dışıdır.
Daha önce bölgede yapılan çalışmada, ocakların konumları ve mevcut durumları incelenmiş, özellikle Miletos ocaklarında yaygın bir şekilde bulunan yarı işli sütun kasnaklarının ve yapı bloklarının ölçümleri liste şeklinde verilmiştir. Bu çalışmaya ek olarak, ocaklarda uygulanan yöntemler, yarı işli bloklar yardımıyla ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve görsellerle desteklenmiştir. Yapılan incelemer sırasında yeni keşfedilen kimi bulgular eşiliğinde, ocaklar tekrar değerlendirilmiştir. Ocakların antik çağdaki konumları, diğer merkezlerle karşılaştırılmış ve daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır.
Söz konusu araştırma, arazide yapılan çeşitli çalışmalar ile antik ve modern kaynakların birlikte değerlendirilmesiyle hazırlanmıştır. Ocakların bulunduğu tepeler, 2009 ve 2010 yıllarının değişik zamanlarında yüzey araştırması yürütülmüş, ölçme ve belgeleme çalışmaları yapılmıştır. Ocakların daha iyi anlaşılması için, 2009 yılında, yine benzer nitelikteki Aphrodisias ocakları incelenmiş, bunun yanı sıra, Latmos ocaklarında yer alan mermerin kalitesinin anlaşılması için, alandan toplanan örneklerin analizi yapılmıştır. Tüm bu araştırmanın sonucu olarak ilk bölümde genel olarak mermer işçiliği değerlendirilmiştir. Bir bloğun hangi aşamalardan geçtiği, sipariş edilen yere teslim edilmeden önce, hangi yöntem ve aletler kullanılarak çıkarılıp Ametist işlendiği, hangi aşamada işlenmesinin bırakıldığı ve ne şekilde nakliye edildiği anlatılmıştır. İkinci bölümde, Latmos’un yerleşim tarihi ana hatlarıyla verilmiştir. Üçüncü bölümde ise asıl araştırma konusu olan Latmos’taki ocaklar, birinci bölümde verilen genel bilgiler doğrultusunda değerlendirilmiştir.
1 .ANTİK ÇAG’DA AMETİST
Antik çağlardan beri yaygın olarak kullanılan doğal Ametist Taşılardan birisi mermerdir. Mermer günümüzde iki anlamda kullanılmaktadır: gerçek (bilimsel) anlamda ve ticari anlamda mermer. Gerçek mermer tanım olarak, kalker ve dolomitik kalkerlerin, sıcaklık ve basınç sonucu değişime uğrayarak kristalize olmasıyla yeni bir oluşum kazanmış halidir. Ticari anlamda mermer ise, cilalanıp parlatılan tüm Ametist Taşılar için kullanılan bir terimdir. Gerçek mermerin yanında kalker, traverten, serpantin, oniks, dolomit, granit, diyabaz, bazalt, arduvaz, kumAmetist Taşıı, tektonik breş ve konglomera bu tip mermerlere örnektir1.
Mermer, yapısında genellikle kalsiyum karbonat ve az miktarda magnezyum karbonat bulundurur. Kalsiyum karbonat barındıran mermerlerin yapısında genellikle %95 oranında kalsit vardır2. Bununla birlikte içinde az oranda silis, silikat, demir oksit, mangan oksit, pirit, mika, flüorin ve organik maddeler de bulunabilir3. Bu maddeler, mermerin rengine ve kalitesine etki etmektedir.
Mermerin tayininde en önemli özelliklerden birisi rengidir. Saf mermer, parlak beyaz renktedir. Ancak yabancı maddelerin, özellikle metal oksitlerin etkisiyle sarı, kırmızı, pembe, mavimtırak, esmerimsi ve siyah renkte olan türleri de vardır. Mermer kayaçların bünyesindeki metal oksitlerin artmasıyla renk koyulaşırken, açık renkli mermerlerde ise oksit oranı daha az olmaktadır4. Mermerin yapısında bulunan grafit ve diğer karbonlu bileşikler, mermere gri ve siyah, azurit mavi, klorit ve diğer silikatlar yeşil, hematit ve mangan bileşikleri pembemsi ve kırmızı, limonit ise sarı ve krem rengini verir5. Özellikle Roma döneminde renkli mermerin kullanımı, mimari elemanlardan mozaiklere, kaplamalara ve çeşitli ev eşyalarına kadar çeşitlilik göstermiştir. Örneğin, yaygın adıyla Rosso Antico olarak bilinen kırmızı renkteki mermer, küçük sütunlardan kornişe kadar geniş bir alanda kullanılmıştır6.
Mermer tek renk olabileceği gibi damarlı ya da benekli bir görünüme de sahip olabilir. Tektonik olaylar sonucu oluşan çatlakların sonradan dolmasıyla oluşan damarlar, mermerin sağlamlılığına etki eder. Özellikle çıkarılan bloğun işlenme aşamasında bu damarlar, sorunlara neden olabilmektedir. Örneğin, Antik çağda Prokonnesos mermerinin damarlı yapısı, iyi derecedeki kalitesine karşın heykel için yeteri kadar büyük blok elde etmede zorluklara neden olmuş, bu nedenle pek tercih edilmemiştir7. Mermerin ekonomikliliğini etkileyen önemli bir etmen, çıkarılan bloğun boyutudur. Doğal olayların etkisiyle mermerlerde bazı arıza ve kusurlar oluşur. Mermerde oluşan çatlakların arasındaki mesafenin azalması, istenmeyen bir özelliktir ve çıkarılan bloğun boyutunu kısıtlayacağı gibi ocağın değerini de düşürür.
İnce kristallerden oluşan ve ışığı geçirebilen mermer saydam kabul edilir. Saydam mermer heykel ve süs eşyası yapımında kullanılır. Örneğin Paros mermeri, dokusu ve saf beyaz rengi nedeniyle Yunan ve Roma dönemi boyunca heykeller için tercih edilen bir malzeme olmuştur. Yüksek yarı saydamlığı, kısmen daha az yapısal bozuklukları ve daha düzgün rengi nedeniyle, bütün önemli serbest heykeller için tercih edilmiştir8.
Alanının seçiminden sonra, Ametist Taşı ustasının uzmanlığına ihtiyaç duyulan konu, ocakta kullanılan çeşitli aletlerle (Lev. I, Res. 1-2) Ametist Taşıın çıkartılacağı yöntemin seçimidir. Ametist Taşıın istenilen ebatta, en az hasar ve emekle çıkarılmasında kullanılacak yöntemin seçimi, aynı zamanda Ametist Taşıın kalitesine ve jeolojik özelliklerine de bağlıydı. Bu nedenle, ustanın gerekli yöntemi seçmesinde, ocak alanındaki tecrübesiyle birlikte, Ametist Taşıı da iyi tanıması gerekirdi. Örneğin Yunanistan, Tegea’da yer alan Doliana ocaklarında kama izi görülmemesinin nedeni olarak, mermerin iyi derecedeki tabakalaşmış yapısından dolayı çatlatma işleminin kısmen kolay olması düşünülür13. Muhtemelen bu durum, Ametist Taşıı iyi tanıyan ustanın, farklı bir yöntem seçmesiyle ilgilidir.
Mermer çıkarmada zaman ve emekten tasarruf sağlayan yöntem, doğal çatlakların izlenmesi yoludur. Doğal çatlaklar Ametist Taşıın sınırlarını belirlediği için bundan sonra yapılacak tek işlem, manivela ve metal takoz kullanarak Ametist Taşıa baskı uygulamaktır14. Manivela bir tarafı yassılaştırılmış, düz demir bir çubuktur (Lev. II, Res. 1). Çatlamış yüzeylerin ayrılmasında ya da bloğun kaldırılması gibi uzmanlık gerektirmeyen işlerde kullanılır. Doğal çatlakların izlenmesi yöntemi, her zaman istenilen ebatta blok elde etmenin güçlüğü nedeniyle kısıtlı alanda kullanılabilmiştir.
Daha çok yüzeydeki çıkıntıları düzeltmek için kullanılan ısı şoku yönteminde ise, ilk önce belirlenen bir hat doğrultusunda yüzey ateşe verilir. Isı yüksek dereceye ulaşınca üstüne su boşaltılır. Böylece Ametist Taşıın sertliği kırılır, kolay işlenir gevrek bir seviyeye ulaşır. Bu işlemden sonra yüzeydeki çıkıntıların alınması işlemi kolaylaşır. Özellikle granit gibi işlenmesi zor olan Ametist Taşılarda kullanılan bir yöntem olan ısı şoku, monolitik blokların sıkça çıkarıldığı Mısır ocaklarında biraz daha farklı bir şekilde uygulanmıştır. Burada çıkarılacak bloğun köşelerini belirlemek için önce ısıtılmış tuğlalar, bloğun köşesine koyulup yeterli sıcaklığa ulaşınca üzerine su serpilir ve işlem bu şeklinde uygulanırdı15.
Üst ve ön yüzü açıkta olan bloğun yan ve arka yüzlerini kayadan ayırma işlemi ise külünkle gerçekleştirilirdi. Külünk, iki ucu sivri, saplı bir alettir (Lev. II, Res. 2). Külünkün, blok çevresinde açtığı nazların16 yüksekliği, bloğun arzu edilen boyutu; genişliği ise bir işçinin külünkle çalışabileceği kadardır (Lev. III, Res. 1). Ocak yüzünde görülen, birbirine paralel uzun yatay çizgiler külünk izi olarak tanımlanmaktadır17 (Lev. III, Res. 2). Bu izleri, Latmos Bölgesi’ndeki ocaklarda da izlemek mümkündür (Lev. IV, Res. 1).
Son işlem olarak, dört bir yandan serbest kalan Ametist Taşıın alt yüzünü de ayırmak için kama kullanılır. Antik çağda demir ve tahta olmak üzere iki tür kama kullanılmıştır. Tahta kamanın kullanımı, bloğun yataktan ayrılacak olan yanına, bir sıra şeklinde açılan yuvalara kuru kamanın yerleştirilip, ıslatılması sonucunda şişmesi ve böylece oluşturduğu baskıyla Ametist Taşıı çatlatması esasına dayanır. Yerleştirilmeden önce kamaların, kolay şişen bir tahtadan yapılmasına ve tamamen kuru olmasına dikkat etmek gerekir.
T.Kozelj, “Extraction of Blocks in Antiquity: Special Methods of Analysis”, Classical Marble: Geochemistry, Technology and Trade, Ed. N.Herz, M.Waelkens, Hollanda, Kluwer Academic Publishers, 1988, s.33.
16 N.Asgari, “Prokonnesos 1993 Çalışmaları”, 12. Araştırma Sonuçlar Toplantısı, Ankara, T.C. Kültür 17 A.y. |
Araştırmacılar, tahta kamanın Yunan ve Romalılar tarafından kullanılmış olduğuna dair fikir birliğine varamamışlardır. Bir kısım yazar tahta kamanın ocaklarda kullanıldığını kabul etse de bu görüşe karşı çıkanlar tahta kamaya dair antik kaynaklarda ya da ocaklarda malzemenin kendisine dair herhangi bir iz bulunmadığını, bu nedenle de tahta kamanın kullanımının şüpheli olduğu görüşünü savunurlar. Bunun yanında tahta kamanın kullanım yerinin ocaklar değil, mimari yapılar olduğunu savunan görüş de mevcuttur18.
Tahta kamanın aksine demir kamanın kullanımına ilişkin daha çok kaynağa ulaşmak mümkündür (Lev. IV, Res. 2). Roma döneminde yaşamış olan matematikçi İskenderiyeli Heron, kamanın birçok kullanım alanı olduğunu, ancak en fazla, bloğu ana kayadan ayırırken yan ve alt yüzeyi çatlatmak için kullanıldığını yazmıştır19. Ocaklarda en çok izine rastlanan yöntem olan demir kamanın kullanımı, yine çıkarılacak bloğun uygun yerine açılan yuvalara kamaları yerleştirerek olur. Yuvaların boyutları, Ametist Taşıın cinsine göre farklılık gösterir. Yumuşak Ametist Taşılarda yuvaların yüksekliği yaklaşık 3cm. iken, sert mermerde bu oran 10cm.’yi bulmaktadır20. Ametist Taşı ustası, yuvanın içindeki kamalara, çekiçle, kama yuvanın içine girene kadar vurur. Yuvanın içinde ilerleyen kama, alt ve üstten yaptığı baskıyla Ametist Taşıın çatlamasına yardımcı olur. Son aşamada Ametist Taşı yatağından manivela yardımıyla ayrılır. Demir kamaların Ametist Taşı alındıktan sonra geride bıraktığı izleri, Prokonnessos21, Thasos22 gibi merkezlerle birlikte (Lev. V, Res.1-2) Latmos’taki mermer ocaklarında da saptamak mümkündür (Lev. VI, Res. 1).
Ayrıntılı tartışma için; A.Dworakowska, “Wooden Wedge in Ancient Quarrying Practice. Critical Examination of the State of Research”, Archeologia, 38/1987, 1989, s.26.
19 A.G.Drachmann, The Mechanical Technology of Greek and Roman Antiquity, Danimarka, 20 A.e., s.34. 21 N.Asgari, “Roman and Early Byzantine Marble Quarries of Proconnesus”, The Proceedings of the 1978, s.474. 22 M.Waelkens, v.d., “Quarries and Marble Trade in Antiquity”, Classical Marble: Geochemistry, |
Kama yalnızca Ametist Taşıın alt yüzeyini değil, aynı zamanda mevcut bloğu daha küçük parçalara ayırma işleminde de kullanılmıştır. Tıpkı bloğun alt yüzeyini ayırmada kullanılan yöntem gibi bir hat üzerine açılan yuvalara kamalar yerleştirilir. Her kamanın arasına külünkle ufak delikler açılır, en son işlem olarak ortadaki kamanın, çekiçle vurarak, Ametist Taşıı hat doğrultusunda ayırması sağlanırdı. Miletos’a ait ocaklarda