Kadınlar saltanatı döneminin en ihtiraslı, en hırslı, en acımasız ve en çok saltanat süren kadını Kösem Sultan’dır. O, yalnızca kendi arzularını tatmin etmek için,kendinden önceki haseki sultanların hepsinden daha kanlı bir döneme damgasını vurmuştur. O, Hurrem Sultan’ın zekâsını, Safiye Sultan’ın güzelliğini ve etkileyiciliğinikendi hırsıyla birleştirmiştir. Onların hayatlarını dinleyerek, saray halkı ve padişa hüzerindeki hâkimiyetlerinin inceliklerini kavrayarak kendini yetiştirmiştir. Osmanlıtarihindeki kadınlar içerisinde hırs, ihtiras, intikam, tahakküm onda en tehlikeli ve korkunç boyutlara ulaşmıştır.
Kösem Sultan da diğer hasekiler gibi haremde yetişmiş bir cariyedir. Üçüncü Mehmet’in padişahlığı döneminde Bosna Beylerbeylerinden birinin altı yedi yaşlarındaiken saraya hediye etmesiyle, hem kendinin hem imparatorluğun kaderini değiştirecekolan saray hayatına başlamıştır.
Kaynaklarda Bosnalı bir Hırvat kızı olduğu, kesin olmamakla birlikte, yazılıdır.E. Behnan Şapolyo Kösem Sultan’ın geçmişiyle ilgili şu bilgileri verir:
“Kösem Sultan Yüzüğü bir Rum rahibinin kızı idi. Asıl adı ise (Anastasya) idi. Fakat,
herkes onu (Nasya) diye çağırıyordu. Nasya, babasından pek küçük yaşta öksüz
kalmıştı. Bu kızı Bosna Beylerbeyi ele geçirmişti. Bu Rum kızı çok güzel ve aynı
zamanda çok zeki idi. Beylerbeyi bu kızı Darüssaade Ağasına hediye etti. O da
Nasya’yı Harem-i Hümayun’a aldırdı. Sarayda bu kıza, (Mahpeyker) adı verildi. Ozaman henüz 15 yaşında idi. Boyu uzundu. Pek tatlı bir simaya malikti. Bakışlarında birgurur vardı. Tatlı yüzünde ise bir ihtiras hissedilmekte idi. Her zaman şen görünürdü.”85Müslüman olduktan sonra Mahpeyker adını alan güzel cariye simsiyah veanlamlı bakışlarıyla gelecekte yapacaklarını haber verir gibidir. Siyah uzun saçları, ince,narin yapısı vardır. Mahpeyker haremde eğitim görürken, Safiye Valide Sultan’ın enihtişamlı dönemi yaşanmaktadır. Kösem Sultan onun bu kudretini âdeta kıskanmış veonun gibi olmaya ant içmiştir. Safiye Sultan, kendinden önce hüküm süren HurremSultan’ı şahsen tanımamıştır. Oysa Kösem Sultan çok şanslıdır. Dillere destan,dünyanın en zengin ve nüfuzlu kadınının bizzat kendisini tanımış ve onun tesirindekalmıştır. Safiye Sultan’ın mertebesine gelebilmek gayesiyle kendini harem hayatıboyunca çok geliştirmiştir. Diğer cariyelerden farklı olmaya çalışmıştır. Sonundaemeline de ulaşmıştır. On dört yaşındaki Mahpeyker, aynı yaştaki Sultan I. Ahmet’in odasına girmeye hak kazanmıştır.
Hareme cariye olarak gelen yüzlerce güzel kızdan biri olan Mahpeyker, dahasonra Kösem adıyla ün kazanır. Kösem adını alması konusunda çeşitli rivayetler vardır.
Yılmaz Öztuna Kösem adının kullanılmaya başlanması ile ilgili şu bilgiyi verir: “SultanAhmed, Mâhpeyker’i ‘Kösem Sultan Yüzüğü’ diye çağırıyor, genç hasekinin asıl adı yavaş yavaş
unutuluyor, ‘Kösem Sultan Yüzüğü’ diye meşhur olmaya başlıyordu. İstanbul’daki Avrupalıbüyükelçiler, devletlerine yazdıkları resmî ve mahrem yazılarda, cihan pâdişahınıngözde zevcesinden ‘Kösem Sultan’ diye bahsediyorlardı. Yirmi yaşına gelmeden,Mâhpeyker’in şöhreti Avrupa saraylarını tutmuştu.”86 E. Behnan Şapolyo ise,Mahpeyker’in, saray kadınlarına kösemenlik yaptığından dolayı Kösem Sultan adını aldığını belirtir. Çağatay Uluçay “Bu isim ona tüysüz olduğundan, ya da diğer
hasekilerin önüne geçerek ilerlediğinden verildiği ileri sürülür.”87 şeklinde açıklamıştır.Kösem veya kösemen sözcük olarak “Yol gösteren kılavuz”88 anlamına gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında Mahpeyker’in, her zaman doğru yollara olmasa da, padişaha vediğer saray eşrafına, devlet işlerinde kılavuzluk ettiği, bu nedenle de adında isabetedildiği söylenebilir.
Mahpeyker I. Ahmet’in gönlünü fethettikten sonra, bulunduğu yeri sağlamlaştırabilmek için bir şehzade doğurma düşüncesiyle kendini yiyip bitirir.Padişahın kendinden başka kadınları da vardır. Ve eğer kendinden önce onlar birşehzade doğuracak olursa, gözden düşme veya bir Hurrem veya bir Safiye Sultan olamama endişesi, içini kemirir. “Mahpeyker, daha padişah haremine ayak basarken,kendisinin doğuracağına emin olduğu şehzâdelerden önce doğacak şehzâdelere büyükbir kin duyduğunu hissetti. Daha doğmamış şehzâdelere karşı duyulan bir kin…”89
Nitekim onun bu korkuları gerçeğe dönüşmüştür. Kendisine en büyük rakip olarakgördüğü Mahfiruz Haseki ondan önce bir şehzade doğurmuştur. Kısa süre sonraMahpeyker de doğum yapar ancak bir şehzade değil bir sultan dünyaya getirir. Bir yılsonra yine hamiledir. Şehzade annesi olma ümidi tekrar yeşerir. Fakat yine bir kızçocuğu olur. Üstelik Sultan Ahmet’in bir başka kadını ikinci şehzadeyi de doğurmuştur.Mahpeyker Sultan yine de Sultan Ahmet’in en sevdiği kadını olmayı sürdürür. Harem-iHümayun’da her şey ondan sorulmaktadır. Sonunda Kösem Sultan şehzade Murat’ı doğurur. Gerçi Şehzade Murat’ın veliaht olma şansı çok azdır. Padişah olana kadarönünde iki şehzade daha vardır. Mahpeyker Kösem Sultan için mücadele dönemi
bundan sonra başlamış olur.
Birinci Sultan Ahmet Han yirmi sekiz yaşında ölür. Tahta Mahfiruz Haseki’nin oğlu Osman geçecektir. Kösem ileride olabilecekleri hesaplayarak, yıllarca servetinin büyük çoğunluğunu harcayıp saraydaki önemli kişileri tarafına çekebilmiştir. Onların yardımlarıyla Osman’ı tahta geçirmemenin yollarını düşünür. “Kösem birkaç vezir elde etti. Osmanoğulları saltanatında akla ve hayale sığmayacak değişiklik oldu. Ulu Şehzade Sultan Osman’ın hakkı yenilerek, Sultan Mustafa tahta oturtuldu.”90
Sultan I. Ahmet Han tahta çıkınca kardeşi Mustafa’yı öldürtmemiştir. Aklî dengesi bozuk olmasına rağmen Mustafa tahta oturmuştur. Böylece Kösem Sultan,Sultan Osman’ı yok etmek için zaman kazanmış olur. II. Osman zaten bir süreliğinetahtından olmuştur. Kardeşi, Veliaht Şehzade Mehmet’in tahta geçebileceğini düşünerek onu öldürtür ve Muhteşem Kösem Sultan’a kolaylık sağlamış olur. Artık veliaht, Kösem
Mahpeyker Sultan’ın oğlu Şehzade Murat’tır.Sultan Osman’ın çıkan ayaklanmalar sonucu öldürülmesi üzerine I. Mustafa yine
tahta geçmiştir ama Kösem Sultan Yüzüğü de entrikalarıyla tahttan indirilip Sultan Murat padişah olur. Kösem Sultan böylelikle hem valide sultan olmuştur hem de oğlu küçükolduğu için naibe-i saltanat olmuştur.Padişah I. Ahmet Han zamanında devlet işlerine karışamayan Kösem Sultan,devletin yönetimini oğlu sayesinde ele geçirir. İlk olarak Sultan Murat’ın “nizam-ıalem” için, kendinden olan şehzadeleri öldürtmesini engeller. Ancak Sultan Muratseferlere çıktığında tahtının tehlikede olduğunu düşünerek Veliaht Şehzade Kasım’ıöldürtür. Muhteşem Kösem Sultan Yüzük onun ölümüyle perişan olmuş, kalan tek oğlu Sultan İbrahim’inöldürülmemesi için padişaha yalvarıp yakarmıştır.Sultan Murat’ın bir hastalık sonucu ölümü üzerine, Şehzade İbrahim’in tahtaçıkması gerekmektedir. Kösem Sultan, oğlunu padişahın ölümüne inandırmakta,oldukça güçlük çekmiştir. Çünkü Sultan İbrahim, özellikle kardeşi Kasım’ın ölümündensonra, her an öldürüleceğini düşünerek, günlerini geçirmiştir. Sultanın ölüm haberinin,kendisinin ölümü için tasarlanmış bir komplo olduğu inancına kapılır. Sonunda Sultanİbrahim tahta çıkmaya ikna edilir. Ancak korkuları yüzünden artan ruhsalbunalımlarından kurtulamamıştır.
Kösem Sultan, oğlu İbrahim’i ruhsal hastalıklarından kurtarmak için çeşitliyollara başvurur. Cinci Hoca adıyla ünlenmiş nefesi kuvvetli hoca da bunlardan biridir.Onun nefesinden sonra Sultan İbrahim iyileşmiştir.Turhan Sultan adındaki güzel, terbiyeli ve iyi eğitimli cariye, Sultan İbrahim’insevgisini kazanınca Muhteşem Yüzyıl Kösem Sultan’ın huzuru yine kaçar. Kıskançlık krizlerine girer.Turhan Sultan çok iyi kalpli bir kızdır. Güney Ukrayna’da iken Kırım atlılarınınesiri olmuştur. Harem-i Hümayun’daki herkes, Kösem Sultan’ın aksine, onu çokseverler. Sultan İbrahim, Muhteşem Kösem Sultan’ın devlet işlerine karışma isteği ve TurhanSultan’a karşı olan husumeti yüzünden onu Topkapı Sarayı’ndan uzaklaştırır. Böyle olunca da Muhşem Kösem Sultan Yüzüğü bu kez kendisi oğlunu tahttan indirme faaliyetlerine girişmiştir.
Kösem Sultan’ın nâibe olmasıyla Osmanlılarda o zamana kadar süregelen gelenek bozulmuştur. Padişahın annesinin saltanat nâibesi olması gerekirken iktidar hırsına kapılmış olan Kösem Sultan Yüzük sayesinde bu durum değişir.
Turhan Sultan büyük Valide Kösem Sultan’ın zorbalıklarına, entrikalarına,devleti yanlış idare etmesine dayanamaz. Onu saray işlerinden uzaklaştırmak ister.Kösem Sultan da bu sırada boş durmaz, torunu Sultan Mehmet’i öldürme planları yapar.Zehirli bir içecekle Sultan Mehmet’i öldürmeyi tasarlarken, kendisine en yakıncariyelerden biri olan Meleki Kalfa buna şahit olur ve Kösem Sultan’ın bu hainceplanını Turhan Sultan’a bildirir. Bunun üzerine Turhan Sultan adamlarına Kösem Sultan’ın idamı emrini verir. Kösem Sultan odasında, perdenin ipiyle boğularak feci şekilde can verir.
87 Uluçay, Çağatay, Padişahların Kadınları Ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1992, s.48. 88 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yay., İstanbul, 1992.
Kadınlar saltanatı döneminin en ihtiraslı, en hırslı, en acımasız ve en çok saltanat süren kadını Kösem Sultan’dır. O, yalnızca kendi arzularını tatmin etmek için,kendinden önceki haseki sultanların hepsinden daha kanlı bir döneme damgasını vurmuştur. O, Hurrem Sultan’ın zekâsını, Safiye Sultan’ın güzelliğini ve etkileyiciliğinikendi hırsıyla birleştirmiştir. Onların hayatlarını dinleyerek, saray halkı ve padişa hüzerindeki hâkimiyetlerinin inceliklerini kavrayarak kendini yetiştirmiştir. Osmanlıtarihindeki kadınlar içerisinde hırs, ihtiras, intikam, tahakküm onda en tehlikeli ve korkunç boyutlara ulaşmıştır.
Kösem Sultan da diğer hasekiler gibi haremde yetişmiş bir cariyedir. Üçüncü Mehmet’in padişahlığı döneminde Bosna Beylerbeylerinden birinin altı yedi yaşlarındaiken saraya hediye etmesiyle, hem kendinin hem imparatorluğun kaderini değiştirecekolan saray hayatına başlamıştır.
Kaynaklarda Bosnalı bir Hırvat kızı olduğu, kesin olmamakla birlikte, yazılıdır.E. Behnan Şapolyo Kösem Sultan’ın geçmişiyle ilgili şu bilgileri verir:
“Kösem Sultan Yüzüğü bir Rum rahibinin kızı idi. Asıl adı ise (Anastasya) idi. Fakat,
herkes onu (Nasya) diye çağırıyordu. Nasya, babasından pek küçük yaşta öksüz
kalmıştı. Bu kızı Bosna Beylerbeyi ele geçirmişti. Bu Rum kızı çok güzel ve aynı
zamanda çok zeki idi. Beylerbeyi bu kızı Darüssaade Ağasına hediye etti. O da
Nasya’yı Harem-i Hümayun’a aldırdı. Sarayda bu kıza, (Mahpeyker) adı verildi. Ozaman henüz 15 yaşında idi. Boyu uzundu. Pek tatlı bir simaya malikti. Bakışlarında birgurur vardı. Tatlı yüzünde ise bir ihtiras hissedilmekte idi. Her zaman şen görünürdü.”85Müslüman olduktan sonra Mahpeyker adını alan güzel cariye simsiyah veanlamlı bakışlarıyla gelecekte yapacaklarını haber verir gibidir. Siyah uzun saçları, ince,narin yapısı vardır. Mahpeyker haremde eğitim görürken, Safiye Valide Sultan’ın enihtişamlı dönemi yaşanmaktadır. Kösem Sultan onun bu kudretini âdeta kıskanmış veonun gibi olmaya ant içmiştir. Safiye Sultan, kendinden önce hüküm süren HurremSultan’ı şahsen tanımamıştır. Oysa Kösem Sultan çok şanslıdır. Dillere destan,dünyanın en zengin ve nüfuzlu kadınının bizzat kendisini tanımış ve onun tesirindekalmıştır. Safiye Sultan’ın mertebesine gelebilmek gayesiyle kendini harem hayatıboyunca çok geliştirmiştir. Diğer cariyelerden farklı olmaya çalışmıştır. Sonundaemeline de ulaşmıştır. On dört yaşındaki Mahpeyker, aynı yaştaki Sultan I. Ahmet’in odasına girmeye hak kazanmıştır.
Hareme cariye olarak gelen yüzlerce güzel kızdan biri olan Mahpeyker, dahasonra Kösem adıyla ün kazanır. Kösem adını alması konusunda çeşitli rivayetler vardır.
Yılmaz Öztuna Kösem adının kullanılmaya başlanması ile ilgili şu bilgiyi verir: “SultanAhmed, Mâhpeyker’i ‘Kösem Sultan Yüzüğü’ diye çağırıyor, genç hasekinin asıl adı yavaş yavaş
unutuluyor, ‘Kösem Sultan Yüzüğü’ diye meşhur olmaya başlıyordu. İstanbul’daki Avrupalıbüyükelçiler, devletlerine yazdıkları resmî ve mahrem yazılarda, cihan pâdişahınıngözde zevcesinden ‘Kösem Sultan’ diye bahsediyorlardı. Yirmi yaşına gelmeden,Mâhpeyker’in şöhreti Avrupa saraylarını tutmuştu.”86 E. Behnan Şapolyo ise,Mahpeyker’in, saray kadınlarına kösemenlik yaptığından dolayı Kösem Sultan adını aldığını belirtir. Çağatay Uluçay “Bu isim ona tüysüz olduğundan, ya da diğer
hasekilerin önüne geçerek ilerlediğinden verildiği ileri sürülür.”87 şeklinde açıklamıştır.Kösem veya kösemen sözcük olarak “Yol gösteren kılavuz”88 anlamına gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında Mahpeyker’in, her zaman doğru yollara olmasa da, padişaha vediğer saray eşrafına, devlet işlerinde kılavuzluk ettiği, bu nedenle de adında isabetedildiği söylenebilir.
Mahpeyker I. Ahmet’in gönlünü fethettikten sonra, bulunduğu yeri sağlamlaştırabilmek için bir şehzade doğurma düşüncesiyle kendini yiyip bitirir.Padişahın kendinden başka kadınları da vardır. Ve eğer kendinden önce onlar birşehzade doğuracak olursa, gözden düşme veya bir Hurrem veya bir Safiye Sultan olamama endişesi, içini kemirir. “Mahpeyker, daha padişah haremine ayak basarken,kendisinin doğuracağına emin olduğu şehzâdelerden önce doğacak şehzâdelere büyükbir kin duyduğunu hissetti. Daha doğmamış şehzâdelere karşı duyulan bir kin…”89
Nitekim onun bu korkuları gerçeğe dönüşmüştür. Kendisine en büyük rakip olarakgördüğü Mahfiruz Haseki ondan önce bir şehzade doğurmuştur. Kısa süre sonraMahpeyker de doğum yapar ancak bir şehzade değil bir sultan dünyaya getirir. Bir yılsonra yine hamiledir. Şehzade annesi olma ümidi tekrar yeşerir. Fakat yine bir kızçocuğu olur. Üstelik Sultan Ahmet’in bir başka kadını ikinci şehzadeyi de doğurmuştur.Mahpeyker Sultan yine de Sultan Ahmet’in en sevdiği kadını olmayı sürdürür. Harem-iHümayun’da her şey ondan sorulmaktadır. Sonunda Kösem Sultan şehzade Murat’ı doğurur. Gerçi Şehzade Murat’ın veliaht olma şansı çok azdır. Padişah olana kadarönünde iki şehzade daha vardır. Mahpeyker Kösem Sultan için mücadele dönemi
bundan sonra başlamış olur.
Birinci Sultan Ahmet Han yirmi sekiz yaşında ölür. Tahta Mahfiruz Haseki’nin oğlu Osman geçecektir. Kösem ileride olabilecekleri hesaplayarak, yıllarca servetinin büyük çoğunluğunu harcayıp saraydaki önemli kişileri tarafına çekebilmiştir. Onların yardımlarıyla Osman’ı tahta geçirmemenin yollarını düşünür. “Kösem birkaç vezir elde etti. Osmanoğulları saltanatında akla ve hayale sığmayacak değişiklik oldu. Ulu Şehzade Sultan Osman’ın hakkı yenilerek, Sultan Mustafa tahta oturtuldu.”90
Sultan I. Ahmet Han tahta çıkınca kardeşi Mustafa’yı öldürtmemiştir. Aklî dengesi bozuk olmasına rağmen Mustafa tahta oturmuştur. Böylece Kösem Sultan,Sultan Osman’ı yok etmek için zaman kazanmış olur. II. Osman zaten bir süreliğinetahtından olmuştur. Kardeşi, Veliaht Şehzade Mehmet’in tahta geçebileceğini düşünerek onu öldürtür ve Muhteşem Kösem Sultan’a kolaylık sağlamış olur. Artık veliaht, Kösem
Mahpeyker Sultan’ın oğlu Şehzade Murat’tır.Sultan Osman’ın çıkan ayaklanmalar sonucu öldürülmesi üzerine I. Mustafa yine
tahta geçmiştir ama Kösem Sultan Yüzüğü de entrikalarıyla tahttan indirilip Sultan Murat padişah olur. Kösem Sultan böylelikle hem valide sultan olmuştur hem de oğlu küçükolduğu için naibe-i saltanat olmuştur.Padişah I. Ahmet Han zamanında devlet işlerine karışamayan Kösem Sultan,devletin yönetimini oğlu sayesinde ele geçirir. İlk olarak Sultan Murat’ın “nizam-ıalem” için, kendinden olan şehzadeleri öldürtmesini engeller. Ancak Sultan Muratseferlere çıktığında tahtının tehlikede olduğunu düşünerek Veliaht Şehzade Kasım’ıöldürtür. Muhteşem Kösem Sultan Yüzük onun ölümüyle perişan olmuş, kalan tek oğlu Sultan İbrahim’inöldürülmemesi için padişaha yalvarıp yakarmıştır.Sultan Murat’ın bir hastalık sonucu ölümü üzerine, Şehzade İbrahim’in tahtaçıkması gerekmektedir. Kösem Sultan, oğlunu padişahın ölümüne inandırmakta,oldukça güçlük çekmiştir. Çünkü Sultan İbrahim, özellikle kardeşi Kasım’ın ölümündensonra, her an öldürüleceğini düşünerek, günlerini geçirmiştir. Sultanın ölüm haberinin,kendisinin ölümü için tasarlanmış bir komplo olduğu inancına kapılır. Sonunda Sultanİbrahim tahta çıkmaya ikna edilir. Ancak korkuları yüzünden artan ruhsalbunalımlarından kurtulamamıştır.
Kösem Sultan, oğlu İbrahim’i ruhsal hastalıklarından kurtarmak için çeşitliyollara başvurur. Cinci Hoca adıyla ünlenmiş nefesi kuvvetli hoca da bunlardan biridir.Onun nefesinden sonra Sultan İbrahim iyileşmiştir.Turhan Sultan adındaki güzel, terbiyeli ve iyi eğitimli cariye, Sultan İbrahim’insevgisini kazanınca Muhteşem Yüzyıl Kösem Sultan’ın huzuru yine kaçar. Kıskançlık krizlerine girer.Turhan Sultan çok iyi kalpli bir kızdır. Güney Ukrayna’da iken Kırım atlılarınınesiri olmuştur. Harem-i Hümayun’daki herkes, Kösem Sultan’ın aksine, onu çokseverler. Sultan İbrahim, Muhteşem Kösem Sultan’ın devlet işlerine karışma isteği ve TurhanSultan’a karşı olan husumeti yüzünden onu Topkapı Sarayı’ndan uzaklaştırır. Böyle olunca da Muhşem Kösem Sultan Yüzüğü bu kez kendisi oğlunu tahttan indirme faaliyetlerine girişmiştir.
Kösem Sultan’ın nâibe olmasıyla Osmanlılarda o zamana kadar süregelen gelenek bozulmuştur. Padişahın annesinin saltanat nâibesi olması gerekirken iktidar hırsına kapılmış olan Kösem Sultan Yüzük sayesinde bu durum değişir.
Turhan Sultan büyük Valide Kösem Sultan’ın zorbalıklarına, entrikalarına,devleti yanlış idare etmesine dayanamaz. Onu saray işlerinden uzaklaştırmak ister.Kösem Sultan da bu sırada boş durmaz, torunu Sultan Mehmet’i öldürme planları yapar.Zehirli bir içecekle Sultan Mehmet’i öldürmeyi tasarlarken, kendisine en yakıncariyelerden biri olan Meleki Kalfa buna şahit olur ve Kösem Sultan’ın bu hainceplanını Turhan Sultan’a bildirir. Bunun üzerine Turhan Sultan adamlarına Kösem Sultan’ın idamı emrini verir. Kösem Sultan odasında, perdenin ipiyle boğularak feci şekilde can verir.
87 Uluçay, Çağatay, Padişahların Kadınları Ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1992, s.48. 88 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yay., İstanbul, 1992.