Ülkemizdeki süstaşı niteliğindeki hammaddeler, genellikle SiO2 bileşimli minerallerden ve özellikle de Akik Taşı Çeşitleri ve opal cinsi yarı kıymetli süstaşlarından oluşmaktadır. Bu süstaşlarının yataklandığı bölgeler çoğunlukla Türkiye’nin batısında yoğunlaşmıştır. Türkiye’de yarı kıymetli süstaşı madenciliği, metalik madencilikten çok daha eskilere dayanmaktadır. Kalkolitik dönemde (yaklaşık 6000 yıl önce) başlayan bu iki süstaşına duyulan ilgi, farklı kültür ve toplumlarda beğenisini yitirmeksizin, hatta artan bir oranda, günümüze kadar gelmiştir (Hatipoğlu ve Dora 2000).
Şekil 1-3. Yer bulduru haritası.
1.3. Önceki Çalışmalar
Weingart (1954), Sivrihisar çevresinin 1/100 000 ölçekli harita bazındaki jeoloji çalışmalarında, inceleme alanını Sivrihisar silsilesi olarak tanımladığı kesime dahil etmiş ve bölgedeki serpantinlerin tamamen silisleştiğini veya opal haline geldiğini belirtmiştir.
Akıncı (1967), Eskişehir’in kuşbakışı 14-16 km GB’sında, kuzeyde Yk.Kartal-Yörükçayır, güneyde Yenisofça-Porsuk hatlarının arasında kalan, İ24,c1 paftasındaki mevcut ve muhtemel lületaşı zuhurlarını etüd etmiştir. Ayrıca bölgenin jeolojik haritasını hazırlamıştır.
Andaç (1975), Bayat-Afyon ve Karamanca Köyü Opal zuhurlarını elektron mikroskopu ile incelemiştir. Yapılan uranyum prospeksiyonunda Afyon-Bayat opallerinde önemli radyoaktif anomaliler saptamıştır.
Monod ve diğerleri (1991), Güney ve Orta Anadolu’daki ofiyolitik kuşakların Neotetis okyanusunun daralarak kaybolduğunu gösterdiğini ve kuzeybatı Anadolu’daki ofiyolitik kuşakların yüksek basınç-düşük sıcaklık parajenezleri içeren Avrasya/Gondwana-Land kenedinin tipik bir örneği olduğunu belirtmişlerdir.
Yeniyol (1992), Yenidoğan Köyü (Sivrihisar) bitişiğinde bulunan tabakalı sepiyolit yatağı ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Araştırmacı bu yatakta sepiyolitin dolomitik marn ardalanmasından meydana geldiğini belirtmiştir. Ayrıca araştırmacı Pliyosen istifinin üst kesimlerinde iki ayrı seviye halinde yer alan sepiyolitlerin %90’dan fazla sepiyolit mineralleri ve %10’u geçmeyen organik malzeme içerdiğini belirtmiştir.
Hatipoğlu (1996), en çok bilinen Akik Taşı Çeşitlerilardan Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitleriı, araştırmacı tarafından detaylı olarak incelenmiştir. Ankara-Çubuk ilçesi kuzeyinde Susuz köy yakınlarında Neojen yaşlı andezit birimlerinin riyolit stoklarıyla olan dokanağında yaklaşık 1 km uzunluğundaki damar zonu içersinde bulunmaktadır.
Araştırmacının çalışmalarına göre Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitleriları şekilsiz küçük yumrular olarak gözenek boşluklarını ya da çatlak boşluklarını doldurmuş katmansı kütleler halinde ve dış kabuksuz olarak bulunmaktadır. Bu Akik Taşı Çeşitlerilarda gözlenen yaygın renk mavi, sarı yada kahverengimsi kırmızıdır. Bir çok örnek eş merkezli konsantrik, bir kısmı da yatay paralel tabakalı bantlanmalar içerir. Çoğunluğu ışınsal, çubuksu ya da yosunumsu-dentritli kapanımlara sahiptir. Bu nedenle Ankara-Çubuk Akik Taşı Çeşitleriları özel olarak “Çubuklu Akik Taşı Çeşitleri” terimiyle adlandırılmıştır.
Aynı araçtırmacının çalışmalarına göre, Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitleriları, andezit ve riyolit içersindeki çatlak ve gözeneklerde hidrotermal alterasyonu izleyen evrede, hidrotermal silisli çözeltilerdeki kolloidal silisin, 100-200oC sıcaklıkta, yüzey koşullarına yakın basınçta ve 9’un altındaki pH (alkalin) ortamda çökelimiyle oluşmuşlardır. Konsantrik bant yapıları SiO2 çözeltisinin SiO2 jeline dönüşümünden oluşmasına karşın, yatay-paralel bant yapıları iri boyutlu SiO2 kolloidlerinin yer çekiminden dolayı yatay çökelimiyle meydana gelmişlerdir.
Karaoğlu ve Gümüş (1997), Sivrihisar çevresinde bulunan mafik-ultramafik kayaçlar içerisindeki demir ve opal-kalsedon yataklarını iki farklı tipte sınıflandırmışlardır. İlk tipin, Paleozoyik-Triyas yaşlı peridotit ve serpantinit serilerinin uygun iklim koşulları altında fiziksel ve kimyasal olarak ayrışmaları sonucu oluşan lateritik yataklar, ikincisi ise lokal olarak hidrotermal ornatımlar sonucu oluşmuş damar tipi yataklar olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Gözler ve diğerleri (1997), çalışma alanını içine alan bölgede yaptığı çalışmada 1/25000 ölçekli jeoloji haritaları yapmış ve ofiyolitik kayaçlarla ilgili olarak özellikle tektonik hatlar boyunca lisvenit oluşumlarından söz etmişlerdir.
Hatipoğlu ve Dora (2000), araştırmacılar Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitlerilarıyla ilgili çalışmalar yapmıştır. Buna göre; Akik Taşı Çeşitleriların Miyosen yaşlı andezit ve riyolitlerin içinde yarık ve çatlak boşlukları içerisinde, açık boşluk dolguları olarak yataklandıklarını belirtmişleridir. Ayrıca Akik Taşı Çeşitleri oluşum koşullarının düşük basınç-sıcaklık olduğunu belirten araştırmacılar, köken hidrotermal sirkülasyonun yüksek silis konsantrasyonunda ve 7-9 pH’a sahip olduğunu düşünmüştür.
Atakay (2002), Eskişehir Mihalıççık civarında yüzeylenen serpantinit ve serpantinleşmiş peridotitler içinde yer alan 4 ayrı sektördeki yeşil, beyaz, kahverengi opal ve kalsedonların ve bu oluşumların yan kayaçlarının mineralojik-petrografik ve jeokimyasal olarak incelemelerini yapmıştır. Yeşil opallerin renklerinin serpantin kalıntılarından kaynaklandığını düşünen yazar opal ve kalsedonların tektonizmanın yarattığı çatlaklara ve kırıklara giren silisli çözeltilerin meteorik suların etkisiyle hızlı soğuması sonucu önce opallerin daha sonra da kriptokristalin silis damarlarının oluştuğunu varsaymıştır.
1.4. Bölgesel Jeoloji
Orta Anadolu’nun batısında yer alan çalışma alanı Tetis kuşağı içinde, Tetis’in kuzey kolunun kapanımıyla gelişen bir dizi tektonik olaylara sahne olmuş ve bütünüyle çarpışma kuşağı özellikleri sergileyen formasyonlarla bütünleşmiş bir alandır. Gelişen deformasyonlara uygun olarak başlıca pasif kıta kenarının ve ofiyolitli melanjların metamorfizma dilimlerini içerir.
Sömdiken, Sivrihisar, Eskişehir, İnönü ve Mihalıççık metamorfitleri ile Karkın formasyonu Alt Triyas yaşlı kıtasal kabuk malzemesini karakterize etmektedir. Bu birimler yer yer bazen de dilimler halinde ofiyolitler ve melanjlarla temsil edilirler. Bu birimler üzerine taban konglomerası ile uyumsuz olarak Jura çökelleri gelmektedir. Üst Jura-Alt Kretase yaşlı çökellerle devam eden birim, yine uyumsuz olarak Üst Kretase konglomera, kumtaşı ve bol fosilli mikritik kireçtaşları ile örtülür. Üst Kretase birimleri ise Topkaya, Yörükkaracaören granodiyoriti ve Kaymaz graniti tarafından kesilir. Bu birimlerin üzerinde konglomera ve kumtaşlarından oluşan Paleosen yaşlı birim uyumsuzlukla gelir. Konglomera, kumtaşı, kil, marn ve bol fosilli kireçtaşlarından oluşan Eosen yaşlı birim ise tüm eski birimleri uyumsuz olarak örter. Çalışma alanı en son olarak Miyosen, Pliyosen yaşlı volkanosedimanter birim ve Pleyistosen yaşlı genç çökellerle örtülmüştür ( Gözler ve diğerleri 1997) (Şekil 1-2) .
1.5. Çalışma Yöntemleri
1.5.1. Arazi Çalışmaları
Saha çalışmaları Eskişehir İli’ne bağlı İnönü ilçesinde bulunan Dereyalak Köyü ve kuzeyinde kalan bölgede gerçekleşmiş olup, 1/25000 ölçekli Kütahya İ23-c2 ve Eskişehir İ24-d1 topoğrafik haritaları arasında kalan 4800 hektarlık bir alanı kapsar. 1/25000 ölçekli topoğrafik haritalardan fotokopi ile 1/10000’e büyültülen haritalar üzerinde ayrıntılı jeolojik haritalama çalışmaları yapılmıştır. Arazi çalışması 2006 yılı yaz aylarında gerçekleştirilmiştir.
Çalışmalar sırasında Macellan marka GPS cihazı kullanılmıştır. Bu cihaz yardımı ile yüzeydeki gerçek konumundan 7 m’lik hata payı ile gözlem ve numune yerleri tespit edilmiştir. Haritalamayla eş zamanlı olarak petrografik ve mineralojik analizler için gerekli olan örnekleme de yapılmıştır. Çalışma alanının jeolojik haritalaması ve jeolojik enine kesitleri çizilerek yapı ortaya konmaya çalışılmıştır.
1.5.2 Laboratuar Çalışmaları
Ülkemizdeki süstaşı niteliğindeki hammaddeler, genellikle SiO2 bileşimli minerallerden ve özellikle de Akik Taşı Çeşitleri ve opal cinsi yarı kıymetli süstaşlarından oluşmaktadır. Bu süstaşlarının yataklandığı bölgeler çoğunlukla Türkiye’nin batısında yoğunlaşmıştır. Türkiye’de yarı kıymetli süstaşı madenciliği, metalik madencilikten çok daha eskilere dayanmaktadır. Kalkolitik dönemde (yaklaşık 6000 yıl önce) başlayan bu iki süstaşına duyulan ilgi, farklı kültür ve toplumlarda beğenisini yitirmeksizin, hatta artan bir oranda, günümüze kadar gelmiştir (Hatipoğlu ve Dora 2000).
Şekil 1-3. Yer bulduru haritası.
1.3. Önceki Çalışmalar
Weingart (1954), Sivrihisar çevresinin 1/100 000 ölçekli harita bazındaki jeoloji çalışmalarında, inceleme alanını Sivrihisar silsilesi olarak tanımladığı kesime dahil etmiş ve bölgedeki serpantinlerin tamamen silisleştiğini veya opal haline geldiğini belirtmiştir.
Akıncı (1967), Eskişehir’in kuşbakışı 14-16 km GB’sında, kuzeyde Yk.Kartal-Yörükçayır, güneyde Yenisofça-Porsuk hatlarının arasında kalan, İ24,c1 paftasındaki mevcut ve muhtemel lületaşı zuhurlarını etüd etmiştir. Ayrıca bölgenin jeolojik haritasını hazırlamıştır.
Andaç (1975), Bayat-Afyon ve Karamanca Köyü Opal zuhurlarını elektron mikroskopu ile incelemiştir. Yapılan uranyum prospeksiyonunda Afyon-Bayat opallerinde önemli radyoaktif anomaliler saptamıştır.
Monod ve diğerleri (1991), Güney ve Orta Anadolu’daki ofiyolitik kuşakların Neotetis okyanusunun daralarak kaybolduğunu gösterdiğini ve kuzeybatı Anadolu’daki ofiyolitik kuşakların yüksek basınç-düşük sıcaklık parajenezleri içeren Avrasya/Gondwana-Land kenedinin tipik bir örneği olduğunu belirtmişlerdir.
Yeniyol (1992), Yenidoğan Köyü (Sivrihisar) bitişiğinde bulunan tabakalı sepiyolit yatağı ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Araştırmacı bu yatakta sepiyolitin dolomitik marn ardalanmasından meydana geldiğini belirtmiştir. Ayrıca araştırmacı Pliyosen istifinin üst kesimlerinde iki ayrı seviye halinde yer alan sepiyolitlerin %90’dan fazla sepiyolit mineralleri ve %10’u geçmeyen organik malzeme içerdiğini belirtmiştir.
Hatipoğlu (1996), en çok bilinen Akik Taşı Çeşitlerilardan Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitleriı, araştırmacı tarafından detaylı olarak incelenmiştir. Ankara-Çubuk ilçesi kuzeyinde Susuz köy yakınlarında Neojen yaşlı andezit birimlerinin riyolit stoklarıyla olan dokanağında yaklaşık 1 km uzunluğundaki damar zonu içersinde bulunmaktadır.
Araştırmacının çalışmalarına göre Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitleriları şekilsiz küçük yumrular olarak gözenek boşluklarını ya da çatlak boşluklarını doldurmuş katmansı kütleler halinde ve dış kabuksuz olarak bulunmaktadır. Bu Akik Taşı Çeşitlerilarda gözlenen yaygın renk mavi, sarı yada kahverengimsi kırmızıdır. Bir çok örnek eş merkezli konsantrik, bir kısmı da yatay paralel tabakalı bantlanmalar içerir. Çoğunluğu ışınsal, çubuksu ya da yosunumsu-dentritli kapanımlara sahiptir. Bu nedenle Ankara-Çubuk Akik Taşı Çeşitleriları özel olarak “Çubuklu Akik Taşı Çeşitleri” terimiyle adlandırılmıştır.
Aynı araçtırmacının çalışmalarına göre, Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitleriları, andezit ve riyolit içersindeki çatlak ve gözeneklerde hidrotermal alterasyonu izleyen evrede, hidrotermal silisli çözeltilerdeki kolloidal silisin, 100-200oC sıcaklıkta, yüzey koşullarına yakın basınçta ve 9’un altındaki pH (alkalin) ortamda çökelimiyle oluşmuşlardır. Konsantrik bant yapıları SiO2 çözeltisinin SiO2 jeline dönüşümünden oluşmasına karşın, yatay-paralel bant yapıları iri boyutlu SiO2 kolloidlerinin yer çekiminden dolayı yatay çökelimiyle meydana gelmişlerdir.
Karaoğlu ve Gümüş (1997), Sivrihisar çevresinde bulunan mafik-ultramafik kayaçlar içerisindeki demir ve opal-kalsedon yataklarını iki farklı tipte sınıflandırmışlardır. İlk tipin, Paleozoyik-Triyas yaşlı peridotit ve serpantinit serilerinin uygun iklim koşulları altında fiziksel ve kimyasal olarak ayrışmaları sonucu oluşan lateritik yataklar, ikincisi ise lokal olarak hidrotermal ornatımlar sonucu oluşmuş damar tipi yataklar olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Gözler ve diğerleri (1997), çalışma alanını içine alan bölgede yaptığı çalışmada 1/25000 ölçekli jeoloji haritaları yapmış ve ofiyolitik kayaçlarla ilgili olarak özellikle tektonik hatlar boyunca lisvenit oluşumlarından söz etmişlerdir.
Hatipoğlu ve Dora (2000), araştırmacılar Ankara Çubuk Akik Taşı Çeşitlerilarıyla ilgili çalışmalar yapmıştır. Buna göre; Akik Taşı Çeşitleriların Miyosen yaşlı andezit ve riyolitlerin içinde yarık ve çatlak boşlukları içerisinde, açık boşluk dolguları olarak yataklandıklarını belirtmişleridir. Ayrıca Akik Taşı Çeşitleri oluşum koşullarının düşük basınç-sıcaklık olduğunu belirten araştırmacılar, köken hidrotermal sirkülasyonun yüksek silis konsantrasyonunda ve 7-9 pH’a sahip olduğunu düşünmüştür.
Atakay (2002), Eskişehir Mihalıççık civarında yüzeylenen serpantinit ve serpantinleşmiş peridotitler içinde yer alan 4 ayrı sektördeki yeşil, beyaz, kahverengi opal ve kalsedonların ve bu oluşumların yan kayaçlarının mineralojik-petrografik ve jeokimyasal olarak incelemelerini yapmıştır. Yeşil opallerin renklerinin serpantin kalıntılarından kaynaklandığını düşünen yazar opal ve kalsedonların tektonizmanın yarattığı çatlaklara ve kırıklara giren silisli çözeltilerin meteorik suların etkisiyle hızlı soğuması sonucu önce opallerin daha sonra da kriptokristalin silis damarlarının oluştuğunu varsaymıştır.
1.4. Bölgesel Jeoloji
Orta Anadolu’nun batısında yer alan çalışma alanı Tetis kuşağı içinde, Tetis’in kuzey kolunun kapanımıyla gelişen bir dizi tektonik olaylara sahne olmuş ve bütünüyle çarpışma kuşağı özellikleri sergileyen formasyonlarla bütünleşmiş bir alandır. Gelişen deformasyonlara uygun olarak başlıca pasif kıta kenarının ve ofiyolitli melanjların metamorfizma dilimlerini içerir.
Sömdiken, Sivrihisar, Eskişehir, İnönü ve Mihalıççık metamorfitleri ile Karkın formasyonu Alt Triyas yaşlı kıtasal kabuk malzemesini karakterize etmektedir. Bu birimler yer yer bazen de dilimler halinde ofiyolitler ve melanjlarla temsil edilirler. Bu birimler üzerine taban konglomerası ile uyumsuz olarak Jura çökelleri gelmektedir. Üst Jura-Alt Kretase yaşlı çökellerle devam eden birim, yine uyumsuz olarak Üst Kretase konglomera, kumtaşı ve bol fosilli mikritik kireçtaşları ile örtülür. Üst Kretase birimleri ise Topkaya, Yörükkaracaören granodiyoriti ve Kaymaz graniti tarafından kesilir. Bu birimlerin üzerinde konglomera ve kumtaşlarından oluşan Paleosen yaşlı birim uyumsuzlukla gelir. Konglomera, kumtaşı, kil, marn ve bol fosilli kireçtaşlarından oluşan Eosen yaşlı birim ise tüm eski birimleri uyumsuz olarak örter. Çalışma alanı en son olarak Miyosen, Pliyosen yaşlı volkanosedimanter birim ve Pleyistosen yaşlı genç çökellerle örtülmüştür ( Gözler ve diğerleri 1997) (Şekil 1-2) .
1.5. Çalışma Yöntemleri
1.5.1. Arazi Çalışmaları
Saha çalışmaları Eskişehir İli’ne bağlı İnönü ilçesinde bulunan Dereyalak Köyü ve kuzeyinde kalan bölgede gerçekleşmiş olup, 1/25000 ölçekli Kütahya İ23-c2 ve Eskişehir İ24-d1 topoğrafik haritaları arasında kalan 4800 hektarlık bir alanı kapsar. 1/25000 ölçekli topoğrafik haritalardan fotokopi ile 1/10000’e büyültülen haritalar üzerinde ayrıntılı jeolojik haritalama çalışmaları yapılmıştır. Arazi çalışması 2006 yılı yaz aylarında gerçekleştirilmiştir.
Çalışmalar sırasında Macellan marka GPS cihazı kullanılmıştır. Bu cihaz yardımı ile yüzeydeki gerçek konumundan 7 m’lik hata payı ile gözlem ve numune yerleri tespit edilmiştir. Haritalamayla eş zamanlı olarak petrografik ve mineralojik analizler için gerekli olan örnekleme de yapılmıştır. Çalışma alanının jeolojik haritalaması ve jeolojik enine kesitleri çizilerek yapı ortaya konmaya çalışılmıştır.
1.5.2 Laboratuar Çalışmaları