Bugünün Saraylısı Yüzükleri Değerli madenler ve taşlar, insanlık tarihi boyunca kimi zaman güzellik, kimi zaman zenginliğin ve asaletin simgesi olarak işlendi, kullanıldı. Takının tarihi, günümüzden 30. 000 yıl önceye, Üst Paleolitik Çağ’ a kadar uzanıyor. Ancak uzmanlar, gerçek anlamıylakuyumculuğun, Mezopotamya’ da, Mısır’ da ve Anadolu’ da, M.Ö. 4 bin yılın sonlarına doğru.başladığını.belirtiyorlar. Antik takıların karmaşık kompozisyonları, ayrıntılı ve özenli işçilikleri incelendiğinde, akla hemen bunların hangi aletlerle, hangi üstün teknik bilgiyle yapıldığı sorusu geliyor. İnsanın yaratıcı gücünün bir uzantısı olan bu teknik gelişimler, aynı zamanda insanın
çevresindeki malzeme ile savaşımının da bir göstergesi
Kültürün en eski çağlarından itibaren teknik ve insan iç içe. . . Plastik deformasyonu çok yüksek olan altının bu özelliği, İlk Tunç Çağı’ nda biliniyordu. Eski çağların ustaları, saf altını döverek zar gibi inceltebiliyorlardı. Varak ve varak kaplama denilen bu teknik Mısırlılar, Çinliler, Yunanlılar tarafından kullanılmıştı. İslam sanatında altın ve gümüş varaklar, ahşap ve metal eşyanın yanı sıra minyatürlerin renklendirilmesinde, baskı motiflerinde ve elyazmalarında geniş ölçüde kullanılmıştı. Bugünün Saraylısı Yüzükleri tarihinin başlangıcı gibi kabul edilebilecek varakçılık sanatı, 19. yüzyıl sonlarında savaş döneminin ekonomik sıkıntıları ve
değişen sosyokültürel koşullarda hızla geriledi ve unutuldu.
Kuyumculuğun tarihi, doğal olarak sayısız tekniklerle dolu. Günümüz kuyumculuğunda seri ve standart üretim için kullanılan santrifüj (merkezkaç) veya vakum gibi döküm tekniklerinin temeli olan kaybolan mum tekniği, delikli süslemeler yapmak için kullanılan ajur, kazıma tekniği, taneleme anlamına gelen granülasyon ya da Türk kuyumculuğundaki karşılığıyla güverse, tombaklama
ve mine tekniği bunların belli-başlıları.
Uşak/Lydia hazinesi ya da popüler adı ile “Karun Hazinesi” Anadolu’ da Bugünün Saraylısı Yüzükleri ve kullanılan aletlerle ilgili önemli bilgiler sunuyor. Bu hazine içinde yer alan iki tane bronz üfleme borusu ile takı ve heykelcilik üretiminde kullanılan 30 parça bronz kalıptan oluşan kuyumcu aletleri özel bir öneme sahip. Bronz üfleme boruları metalin ergitilmesi sırasında körük uçlarına takılıyordu. Bulunan kalıpların bir bölümü stampa pirinç olanlarıydı. Bir bölümü de kalıp üzerine konulan ince soy metal levhaların, çekiçlenerek kalıbın formunu alması için kullanılan dövme-kalıplarıydı
Kuyumculuk, Bugünün Saraylısı Yüzükler’nın eski el sanatlarından biri olmakla birlikte, yörede şu anda hakim olan telkari tekniğinin 20’nci yüzyılın ikinci yarısında geliştiği biliniyor. Eski ustalar döküm gümüş ve altın işleri yaparken son 40 -50 yıldan bu yana telkâri ile uğraşmaya başlamışlardır. Bu eski ustaların yetiştirdiği ve onların bıraktığı yerden başlayan yeni ustalar ise 20. yy’ın son çeyreğinde telkâriyi Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda geliştirerek adını yurtdışına kadar duyurmuşlardır.
Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda geçmişte üretilmekle birlikte telkari ile yapılmış tabaklar, fincan zarfları, şekerlikler vb. gibi süs eşyalarının yapımına günümüzde rastlanmıyor. Yörede taleple bağlantılı olarak, tamamen takıya yönelik üretim yapılıyor. Siparişle az miktarda da olsa zaman zaman “çeyizler” için kemer de üretiliyor. Yüzük üretiminde de çok yaygın olmamakla birlikte rastlanıyor.
Takı üretiminde de çeşidi doğal olarak güncel talep belirliyor. Günümüzün Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda yaygın olarak bilezik, kolye ve küpe üretimi öne geçiyor.
Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda, takı çeşitlerini olduğu gibi modelleri de talep belirliyor ve bu nedenle de takılarında geleneksel yorumlardan gün geçtikçe uzaklaşılıyor. Bugünün Saraylısı Yüzükleri takılarında modellerin ve motiflerin belirlenmesinde, teknik de etkili oluyor. Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda telkari tekniğinin “kafes telkari” ya da “serbest telkari” denen türü uygulanıyor. Telkari
yuvarlak ve oval şekiller üretilmesine elverişli olduğu için ürünlerin ana formları bu şekillere uygun olan yonca, yaprak, kalp, göz vb. Formlarda yapılıyor.
Motiflerin genellikle “bitkisel” kaynaklı olduğu dikkat çekiyor. Bitkisel motiflerin yanı sıra geometrik ve kalp, göz, el, ay,
yıldız gibi sembolik motiflerin de kullanıldığı görülüyor. Ürünler genellikle motiflerine uygun isimlerle adlandırılıyor. “Başak takım, yonca, söğüt yaprağı, saç örgüsü…” gibi adlar alıyorlar. Bugün Bugünün Saraylısı Yüzükleri‘nda yeniden oluşturulan ve hayat bulan bir çarşı içinde gümüş ustaları bir araya toplanmış ve usta, çırak ilişkisiyle bu sanatın geliştirilmesine imkân sağlanmıştır.
Büyük bir sabır, el emeği, göz nuru, dikkat ve özenli işçilik gerektiren telkari tekniğiyle işlenip satışa sunulan gümüşler, Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda turizm potansiyelinin artmasına da katkıda bulunmuştur.
Bugünün Saraylısı Yüzükleri Değerli madenler ve taşlar, insanlık tarihi boyunca kimi zaman güzellik, kimi zaman zenginliğin ve asaletin simgesi olarak işlendi, kullanıldı. Takının tarihi, günümüzden 30. 000 yıl önceye, Üst Paleolitik Çağ’ a kadar uzanıyor. Ancak uzmanlar, gerçek anlamıylakuyumculuğun, Mezopotamya’ da, Mısır’ da ve Anadolu’ da, M.Ö. 4 bin yılın sonlarına doğru.başladığını.belirtiyorlar. Antik takıların karmaşık kompozisyonları, ayrıntılı ve özenli işçilikleri incelendiğinde, akla hemen bunların hangi aletlerle, hangi üstün teknik bilgiyle yapıldığı sorusu geliyor. İnsanın yaratıcı gücünün bir uzantısı olan bu teknik gelişimler, aynı zamanda insanın
çevresindeki malzeme ile savaşımının da bir göstergesi
Kültürün en eski çağlarından itibaren teknik ve insan iç içe. . . Plastik deformasyonu çok yüksek olan altının bu özelliği, İlk Tunç Çağı’ nda biliniyordu. Eski çağların ustaları, saf altını döverek zar gibi inceltebiliyorlardı. Varak ve varak kaplama denilen bu teknik Mısırlılar, Çinliler, Yunanlılar tarafından kullanılmıştı. İslam sanatında altın ve gümüş varaklar, ahşap ve metal eşyanın yanı sıra minyatürlerin renklendirilmesinde, baskı motiflerinde ve elyazmalarında geniş ölçüde kullanılmıştı. Bugünün Saraylısı Yüzükleri tarihinin başlangıcı gibi kabul edilebilecek varakçılık sanatı, 19. yüzyıl sonlarında savaş döneminin ekonomik sıkıntıları ve
değişen sosyokültürel koşullarda hızla geriledi ve unutuldu.
Kuyumculuğun tarihi, doğal olarak sayısız tekniklerle dolu. Günümüz kuyumculuğunda seri ve standart üretim için kullanılan santrifüj (merkezkaç) veya vakum gibi döküm tekniklerinin temeli olan kaybolan mum tekniği, delikli süslemeler yapmak için kullanılan ajur, kazıma tekniği, taneleme anlamına gelen granülasyon ya da Türk kuyumculuğundaki karşılığıyla güverse, tombaklama
ve mine tekniği bunların belli-başlıları.
Uşak/Lydia hazinesi ya da popüler adı ile “Karun Hazinesi” Anadolu’ da Bugünün Saraylısı Yüzükleri ve kullanılan aletlerle ilgili önemli bilgiler sunuyor. Bu hazine içinde yer alan iki tane bronz üfleme borusu ile takı ve heykelcilik üretiminde kullanılan 30 parça bronz kalıptan oluşan kuyumcu aletleri özel bir öneme sahip. Bronz üfleme boruları metalin ergitilmesi sırasında körük uçlarına takılıyordu. Bulunan kalıpların bir bölümü stampa pirinç olanlarıydı. Bir bölümü de kalıp üzerine konulan ince soy metal levhaların, çekiçlenerek kalıbın formunu alması için kullanılan dövme-kalıplarıydı
Kuyumculuk, Bugünün Saraylısı Yüzükler’nın eski el sanatlarından biri olmakla birlikte, yörede şu anda hakim olan telkari tekniğinin 20’nci yüzyılın ikinci yarısında geliştiği biliniyor. Eski ustalar döküm gümüş ve altın işleri yaparken son 40 -50 yıldan bu yana telkâri ile uğraşmaya başlamışlardır. Bu eski ustaların yetiştirdiği ve onların bıraktığı yerden başlayan yeni ustalar ise 20. yy’ın son çeyreğinde telkâriyi Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda geliştirerek adını yurtdışına kadar duyurmuşlardır.
Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda geçmişte üretilmekle birlikte telkari ile yapılmış tabaklar, fincan zarfları, şekerlikler vb. gibi süs eşyalarının yapımına günümüzde rastlanmıyor. Yörede taleple bağlantılı olarak, tamamen takıya yönelik üretim yapılıyor. Siparişle az miktarda da olsa zaman zaman “çeyizler” için kemer de üretiliyor. Yüzük üretiminde de çok yaygın olmamakla birlikte rastlanıyor.
Takı üretiminde de çeşidi doğal olarak güncel talep belirliyor. Günümüzün Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda yaygın olarak bilezik, kolye ve küpe üretimi öne geçiyor.
Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda, takı çeşitlerini olduğu gibi modelleri de talep belirliyor ve bu nedenle de takılarında geleneksel yorumlardan gün geçtikçe uzaklaşılıyor. Bugünün Saraylısı Yüzükleri takılarında modellerin ve motiflerin belirlenmesinde, teknik de etkili oluyor. Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda telkari tekniğinin “kafes telkari” ya da “serbest telkari” denen türü uygulanıyor. Telkari
yuvarlak ve oval şekiller üretilmesine elverişli olduğu için ürünlerin ana formları bu şekillere uygun olan yonca, yaprak, kalp, göz vb. Formlarda yapılıyor.
Motiflerin genellikle “bitkisel” kaynaklı olduğu dikkat çekiyor. Bitkisel motiflerin yanı sıra geometrik ve kalp, göz, el, ay,
yıldız gibi sembolik motiflerin de kullanıldığı görülüyor. Ürünler genellikle motiflerine uygun isimlerle adlandırılıyor. “Başak takım, yonca, söğüt yaprağı, saç örgüsü…” gibi adlar alıyorlar. Bugün Bugünün Saraylısı Yüzükleri‘nda yeniden oluşturulan ve hayat bulan bir çarşı içinde gümüş ustaları bir araya toplanmış ve usta, çırak ilişkisiyle bu sanatın geliştirilmesine imkân sağlanmıştır.
Büyük bir sabır, el emeği, göz nuru, dikkat ve özenli işçilik gerektiren telkari tekniğiyle işlenip satışa sunulan gümüşler, Bugünün Saraylısı Yüzükleri’nda turizm potansiyelinin artmasına da katkıda bulunmuştur.