Kehribar , yiyecek ve içeceklere katılmasının ve kokuculukta kullanılmasının ya¬nında, yine kokusundan faydalanılmak amacıyla tesbihçilikte ve kuyumculukta da kullanılmıştır. Kıymetli teşbihlerden sayılan ve Kehribar veya miskü Kehribar denilen teşbihler, Kehribar e laden adlı çalı cinsinin (cistus ladanum), bugün parfümeri sanayiinde kullanılan koyu renkli, güzel ve sabit kokulu reçinesinin (labdanum, laden zamkı) karıştırılıp yoğrulmasıyla elde edilen hamurdan, hamurun sertleşmesinden sonra tornalanmak veya henüz yaşken kalıpla preslenmek suretiyle imal edilmişler ve daha iyi koku vermeleri için de derin dilimlerle süslenmişlerdir. Aynı sertleşmiş hamurdan kahve fincanı, şerbet kâsesi ve çerez tabağı gibi içlerine konulan maddeyi kokulandıracak küçük eşya yapılmış, ayrıca kadınlar tarafından bu hamurun henüz yaşken koparılan küçük parçaları, yüzlerine yapıştırılmak suretiyle sunî ben yapımında da kullanılmıştır.
“Kehribar parçalarıyla zarifçe işlenmiş, bir güneş gibi parlayan pahalı bir altın kolye, kasaba tellalı tarafından Eurimach’a sunulmuştur.” Homer- Odyssey
İnsanların süs eşyaları ve nazar boncuklarının üretiminde Kehribar kullanmaya tam olarak ne zaman başladıkları ve bu büyülü gücü ne zaman keşfettikleri bilinmemektedir. Çakmaktaşından yapılmış bıçakların, kesici, kazıyıcı aletlerin, bileyicilerin ve kumun işlendiği bilinmektedir. Bilinen en eski Kehribar maddesi Taş Devri’nin sonlarında bulunmuştur. Hamburg yakınlarında ren geyiği avcılarının kampında bir Kehribar tabaka bulunmuştur. Avrupa’da birçok müzede Kehribar den yapılmış çok sayıda sanat eseri bulunmaktadır. Yeni Taş Devri ve eski Bronz Çağ’da Baltık karalarının üç önemli merkezinde ham Kehribar işlenmekteydi: Sambia yarımadası, Prusya’da; Litvanya’da Sventoji köyünde; ve Letonya’da Luban gölü yakınlarındaki köylerde.
Orta çağın başlarında, Kehribar yapımı takılar ve küçük haçlar yapıldı. Sanat eserlerinin yapımında Kehribar lerin kullanımı özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda yaygınlaştı. O dönemde zanaatçılar tezgah üzerinde Kehribar i kesmeyi, parlatmayı ve şekillendirmeyi öğrendiler. En ünlü eserlerin büyük bölümü Dancing iş sahasında üretildi.
9.- 13. yüzyıllar arasında Litvanya’da el sanatlarının da gelişmesiyle, Kehribar in işlenmesinde uzmanlaşan zanaatçılar ortaya çıktı. Palanga, Kehribar işlenen eski merkezlerin en önemlisiydi. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Palanga’da yılda 20.000kg ham Kehribar işleniyor ve bu endüstride 300- 500 arasında işçi çalışıyordu. Bireysel olarak çalışan zanaatçılar da vardı ve yaklaşık 80 işçinin çalıştığı bi Kehribar fabrikasında çok sayıda el yapımı süs eşyası, sigara ağızlıkları, haçlar ve takılar yapıldı. Kehribar den yapılan kolyeler Afrika ve Asya ülkelerine, broşlar, kol manşetleri ve diğer maddeler İskandinavya, Hollanda ve Fransa’ya ihraç edildi.
Zanaatçılar Kehribar i bir dönem sadece ham madde olarak da kullandılar. Tüm bu çiçeklerin, üzüm salkımlarının ya da süs eşyalarının içi oyulmuş ve parlatılmış Kehribar içine yapıştırılmış olması unutulsa da, Kehribar in en büyük doğal parçasının %75’i israf edilmiştir. Kehribar in doğal güzelliği hiç düşünülmemiş, Kehribar sıkıştırılmış, eritilmiş ve boya maddeleri ile renklendirilmiştir.
İkinci Dünya Savaşından sonra tasarımcı Feliksas Daukantas Kehribar in işlenmesinde yeni bir trendin oluşmasını sağlamıştır. Kehribar işlemeyle uğraşanları, onun doğal güzelliğini korumaya teşvik etmiştir. 88
Kehribar , yiyecek ve içeceklere katılmasının ve kokuculukta kullanılmasının ya¬nında, yine kokusundan faydalanılmak amacıyla tesbihçilikte ve kuyumculukta da kullanılmıştır. Kıymetli teşbihlerden sayılan ve Kehribar veya miskü Kehribar denilen teşbihler, Kehribar e laden adlı çalı cinsinin (cistus ladanum), bugün parfümeri sanayiinde kullanılan koyu renkli, güzel ve sabit kokulu reçinesinin (labdanum, laden zamkı) karıştırılıp yoğrulmasıyla elde edilen hamurdan, hamurun sertleşmesinden sonra tornalanmak veya henüz yaşken kalıpla preslenmek suretiyle imal edilmişler ve daha iyi koku vermeleri için de derin dilimlerle süslenmişlerdir. Aynı sertleşmiş hamurdan kahve fincanı, şerbet kâsesi ve çerez tabağı gibi içlerine konulan maddeyi kokulandıracak küçük eşya yapılmış, ayrıca kadınlar tarafından bu hamurun henüz yaşken koparılan küçük parçaları, yüzlerine yapıştırılmak suretiyle sunî ben yapımında da kullanılmıştır.
“Kehribar parçalarıyla zarifçe işlenmiş, bir güneş gibi parlayan pahalı bir altın kolye, kasaba tellalı tarafından Eurimach’a sunulmuştur.” Homer- Odyssey
İnsanların süs eşyaları ve nazar boncuklarının üretiminde Kehribar kullanmaya tam olarak ne zaman başladıkları ve bu büyülü gücü ne zaman keşfettikleri bilinmemektedir. Çakmaktaşından yapılmış bıçakların, kesici, kazıyıcı aletlerin, bileyicilerin ve kumun işlendiği bilinmektedir. Bilinen en eski Kehribar maddesi Taş Devri’nin sonlarında bulunmuştur. Hamburg yakınlarında ren geyiği avcılarının kampında bir Kehribar tabaka bulunmuştur. Avrupa’da birçok müzede Kehribar den yapılmış çok sayıda sanat eseri bulunmaktadır. Yeni Taş Devri ve eski Bronz Çağ’da Baltık karalarının üç önemli merkezinde ham Kehribar işlenmekteydi: Sambia yarımadası, Prusya’da; Litvanya’da Sventoji köyünde; ve Letonya’da Luban gölü yakınlarındaki köylerde.
Orta çağın başlarında, Kehribar yapımı takılar ve küçük haçlar yapıldı. Sanat eserlerinin yapımında Kehribar lerin kullanımı özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda yaygınlaştı. O dönemde zanaatçılar tezgah üzerinde Kehribar i kesmeyi, parlatmayı ve şekillendirmeyi öğrendiler. En ünlü eserlerin büyük bölümü Dancing iş sahasında üretildi.
9.- 13. yüzyıllar arasında Litvanya’da el sanatlarının da gelişmesiyle, Kehribar in işlenmesinde uzmanlaşan zanaatçılar ortaya çıktı. Palanga, Kehribar işlenen eski merkezlerin en önemlisiydi. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Palanga’da yılda 20.000kg ham Kehribar işleniyor ve bu endüstride 300- 500 arasında işçi çalışıyordu. Bireysel olarak çalışan zanaatçılar da vardı ve yaklaşık 80 işçinin çalıştığı bi Kehribar fabrikasında çok sayıda el yapımı süs eşyası, sigara ağızlıkları, haçlar ve takılar yapıldı. Kehribar den yapılan kolyeler Afrika ve Asya ülkelerine, broşlar, kol manşetleri ve diğer maddeler İskandinavya, Hollanda ve Fransa’ya ihraç edildi.
Zanaatçılar Kehribar i bir dönem sadece ham madde olarak da kullandılar. Tüm bu çiçeklerin, üzüm salkımlarının ya da süs eşyalarının içi oyulmuş ve parlatılmış Kehribar içine yapıştırılmış olması unutulsa da, Kehribar in en büyük doğal parçasının %75’i israf edilmiştir. Kehribar in doğal güzelliği hiç düşünülmemiş, Kehribar sıkıştırılmış, eritilmiş ve boya maddeleri ile renklendirilmiştir.
İkinci Dünya Savaşından sonra tasarımcı Feliksas Daukantas Kehribar in işlenmesinde yeni bir trendin oluşmasını sağlamıştır. Kehribar işlemeyle uğraşanları, onun doğal güzelliğini korumaya teşvik etmiştir. 88