Şifalı Taşlar Sapanca arasındaki ilişkide bundan sonraki dönemde yer alan en önemli gelişmelerin , insanoğlunun AvnaTanrıça inancından çok tanrılı döneme geçerken, metali işleyip, kullanmaya başlaması ve heykelcilik, çömlekçilik, dokumacılık gibi sanat ve zenaat alanlarındaki ilerlemelerinin yanısıra Şifalı Taşlar Sapanca yapmayı da ileri düzeylere ldukları gösterilebilir.
Ana Tanrıça inanışından, çok tanrılı inanç sistemlerine (Mitoloji de bu durumun doğal sonucudur. ) geçildiğinde, insanlar ve inanışları arasında gelişmeler ve değişmeler olmuştur. İnsanoğlunun hayat karşısında beklentileri arttıkça, doğa olaylarını ve doğum ve ölüm gibi olayları sorgulamaya başladıkça, Ana Tanrıça inancının içerdiği evrensel bilgilenme, daha komplike olay ve durumları açıklamakta yetersiz kalmış, ayrıca toplumların değişen yaşam ve idari biçimleri onları daha sofistike ve daha çok Tanrı-Tanrıça ve mitolojik varlıkların bulunduğu inanç sistemlerini benimsemeye yöneltmiştir. Dini anlamdaki bu gelişme, beraberinde tapınılan Tanrı ve Tanrıçaların her biri için ayrı ayrı adak objeleri, muska, tılsım ve uğur objelerinin ortaya çıkmasına ve yanısıra o dönemde yaşayan insanların her doğa olayı için bir Tanrı veya Tanrıça’ ya tapmaya başlamaları, onlara doğadan simgeler atamaları, bu tür dinsel objelerin çoğalmasına neden olmuştur. Ticaret, savaş ve evlilik gibi olaylarda bu tür dinsel objelerin kültürler arasında popülerlik kazanıp, değişik kültürlerin birbiri ile ekileşmesine, farklılaşmasına ve evrimleşmesine olanak sağlamıştır.
Böylece, insanoğlunun özellikle altın, gümüş gibi kolay şekillendirilebilen, tekrar kullanımı mümkün, paslanmayan, cezbedici madenleri kullanmaya başlaması Şifalı Taşlar Sapancayı sadece dinsel bir obje olmaktan çıkartmış, bir moda ve statü simgesi haline gelen mücevherlere dönüştürmüştür. Zaman içinde çok tanrılı dinlerin yerini, Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi günümüzde de halen geçerli olan tek tanrılı dinlerin almış olmasına, maden ve Şifalı Taşlar Sapanca işlemedeki teknolojik gelişmelerin gün geçtikçe daha da artmış olmasına rağmen, binlerce yıl önce kullanılmaya başlanan muska, tılsım, uğur objelerinin ve Şifalı Taşlar Sapanca takmanın çekiciliği hiç eksilmeden, tarih sürecinde geçirdiği anlam ve bağlam değişiklikleriyle günümüze kadar ulaşmıştır.
Çalışmanın Yöntemi
Bu çalışma öncelikle konu ile ilgili olarak daha önce yapılmış olan yazılı ve görsel çalışmaların taranması ve tespitleri ile başladı. Gerek kitap ve dergilerden, gerek internet kaynaklarından, çalışmaya örnek olabilecek resim ve yazılı bilgiler toplandı. Ele alınan konu başlıklarının geçmişten günümüze örnekleri değerlendirildi.
2. SOSYAL STATÜ GÖSTERGESİ OLARAK TAKI’ NIN KULLANIMI
Günümüzden binlerce yıl önce, kıymetli metallerin bulunup, işlenmeye başlaması ile birlikte o zamanlar sadece birer dini obje olarak kabul gören Şifalı Taşlar Sapanca büyük bir değişiklik geçirmeye başladılar. Daha önceleri sadece dini ayin ve törenlerde, adak veya büyü amaçlı kullanılan Şifalı Taşlar Sapanca, altın, gümüş, electron (altın ve gümüşün belli oranlarda karışımından meydana gelir) gibi metaller, değerli ve yarı değerli Şifalı Taşlar Sapancaların da kullanılması ile beraber, dinsel anlamlarının yanı sıra maddi anlamlarda kazandılar. Bu maddi kazanım ise beraberinde moda ve statü kaygılarını da beraberinde getirdi.
Resim 1: Üzerinde inci ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalarla süslü tacı, küpeleri ve broşu ile resmedilmiş İmparator Justinian, Aya Sofya Camii, İstanbul
“Yunan ve Mısır Uygarlıklarında büyük çoğunlukla sadece Kral, Kraliçe ve Kraliyet ailesi üyelerinin sahip olduğu bu ayrıcalık, Roma İmparatorluğu ile birlikte yavaş yavaş halk tabakasına da inmeye başladı. Değerli Şifalı Taşlar Sapancalar, daha önceleri alüvyonlu toprakların üzerinde yer alan dere ve akarsulardan, elekler yardımı ile toplanan altın ve gümüş ve sadece yüzeye çıkmış olarak bulunabilen Şifalı Taşlar Sapanca ile yapılırdı. Roma Döneminde teknolojinin gelişmesi ile birlikte açılan maden ocakları ile birlikte, daha kolay ve bol miktarda çıkartılmaya başlandı. Hammaddenin artması da daha önceleri sadece Kraliyet üyelerinin sahip olabildiği bu tarz Şifalı Taşlar Sapanca- mücevherlerin soylu halk tarafından da elde edilebilmesini sağladı. Buna rağmen en iyi hammaddeler her zaman Kraliyet ailesi için ayrılırdı. Buna en iyi örnek olarak Bizans İmparatoru Justinian’ın MS. 529 yılında çıkartmış olduğu yasayı (Code of Justinian) gösterebiliriz.
Bu yasaya gore; kraliyet topraklarından çıkarılan inci, safir ve yakut sadece kral’ın kullanımına aitti. Bunun dışında diğer değerli Şifalı Taşlar Sapancaların da en kalitelilerinin sadece kral, kraliyet ailesi ve saray soylularının kullanabilmesi için saray içinde yer alan atölyere gönderilmesi gerekmekteydi. Ayrıca Bizans halkından olan herkezin en fazla bir tane altın yüzük takma hakkı vardı. Gümüşün fazla kullanımı olmadığından, kullanımı ile ilgili önemli bir yasak olmamakla beraber, altın için çok katı kurallar vardı. Bu yasaların konmasında ise 2 önemli unsur çok önemliydi. Bunlardan ilki tamamen ticaretle ilgiliydi. Ticaret altınla yapılır ve askerlerin eğitimi ve maaşları altınla ödenirdi. Bu İmparatorluğun geleceğini teminat altına alırdı. Diğer ikinici önemi ise altın ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalara her isteyenin, istediği zaman ulaşamamasıydı. Zira Bizans İmparatorluğunda statü ve hiyerararşi çok önemli idi. “2 Bu hiyerarşi sadece saray ve çevresinde değil Bizansa bağlı bütün İmparatorluk ve Devletleri kapsardı. ” Bir zamanlar Roma İmparatorluğunun hükmünde olup da sonradan Hıristiyan Kilisesine bağlanan bütün ülkeler, Bizans imparatorlarının gözünde ebedi ve tartışılmaz bir biçimde kendi mülkleriydi. “3
Değerli maden ve Şifalı Taşlar Sapancaların özellikle dinsel amaçlı Şifalı Taşlar Sapanca larda kullanımı Bizans İmparatorluğundan sonra gelen ve özellikle ticaret yolları üzerinde bulunan, Hıristiyan ve Müslüman imparatorluk ve devletlerinde de devam etti. Bu dönemlerde özellikle Katolik Kilisesine bağlı ülkelerde dini Şifalı Taşlar Sapancaların Şifalı Taşlar Sapancalıp, kullanılması hala yaygın bir gelenekti. Bu sadece takanın dini bütün bir Hıristiyan olduğunu kanıtlamakla kalmıyor, zenginliğinin ve soyluluğunun da bir göstergesi oluyordu. Müslümanlığı kabul eden Arap ve Türk devletlerinde ise, İslami kurallar gereği, altın ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalar Şifalı Taşlar Sapanca ve ziynet eşyalarında pek kullanılmıyordu. İslamiyetin muska, tılsım, büyü vb. de yasaklamış olması, bu tür objelerin rahatlıkla kullanılmasını engelleyen başka bir faktördü. Kullanılan objelerde genellikle bölgesel veya etnik kökenli objelerdi. Ziynet ve Şifalı Taşlar Sapanca olarak değerlendirilemeyen metal ve Şifalı Taşlar Sapancalar genellikle tespih yapımında kullanılır, soylu ve zengin Müslümanlar bu tespihleri hem dini bir araç hemde bir gösteriş ve zenginlik simgesi olarak kullanırdı.
PHILLIPS, Clare, Jewelery From Antiquty to the Present, Thames&Hudson Ltd., 2006, 33, 34 OSTROGORSKY, Georg, Bizans İmparatoru ve Hiyerarşik Dünya Düzeni, Cogito, Sayı:17, 1999, 57
Resim 2: “The Armada Portrait” İngiltere Kraliçesi ı. Elizabeth’in portresi, Kraliçenin saçları, elbisesi, kaftanı, saflığın simgesi olan inciler ve diğer değerli Şifalı Taşlar Sapancalarla bezenmiş, 1588, National Portrait Gallery, İngiltere
Uzun bir sure daha Şifalı Taşlar Sapanca ve mücevherlerin en önemli çıkış noktasını oluşturan din ve dini simgeler, Avrupada Sömürgeciliğin başlaması ve yeni ticaret yollarının keşfi ile birlkte yerlerini daha çok zenginlik ve şatafatın ön planda olduğu Şifalı Taşlar Sapancalara bıraktılar. Yeni ülkelerin ele geçirilmesi, ticaret yollarının değişmesi ile birlikte özellikle Avrupadaki zengin zümre çoğalmaya ve zenginleşmeye başladı. Daha önceleri, sadece kraliyet mensupları veya saray soylularının karşılayabildiği bu az bulunan ve pahalı aksesuarlar, zamanla tücccarlar ve zengin iş adamları tarafından da kolaylıkla ulaşaılabilecek objelere dönüşmüşlerdi. Buna rağmen halen bir statü sembolü olmaya devam ettiler. İnsanlar sosyal sınıf farklılıklarını gözetmeksizinu. Hatta bu arzuları, sanatın diğer dallarına da yansımıştı. Avrupada soylu ve zenginler arasında, bunlara saray mensupları hatta kral ve kraliçeler bile dahildi, en şatafatlı ve pahalı mücevherleriyle beraber resmedilmek büyük bir moda haline gelmişti.
Resim 3: Elmas, yakut ve cameolarla süslenmiş, Yunan sitilinde esinlenerek yapılmış, tacı, başlığı, kemeri ve kolyeleri ile birlikte resmedilmiş, Napolyonun kızkardeşi Prenses Pauline Borghese,Robert Lefevre
Yahudi ve Müslüman topluluklarında ise durum farklıydı. Yahudiler genelde mücevher imalatında ve ticaretinde uzmanlaşmışlardı.17.Yy’a kadar da kendi dini kimliklerini belirtebilecek bir simgeye sahip olmadılar. Bunun yerine mistik kabbala inanışında yer alan “Hayat Ağacı, Merkabah vb.” gibi simgeleri birer uğur ve korunma objesi olarak kullanırlardı. 17. Yy da bugün Davutun Yıldızı adını verdiğimiz 6 köşeli yıldız Yahudiler tarafından bir simge olarak benimsenmeye başlandı.
Müslüman ülkelerde ise, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu gibi kozmopolit bir imparatorlukta, bu gibi sosyal statü, güç ve ekonomik kazanç belirtisi olan mücevher ve Şifalı Taşlar Sapancalar azda olsa saray ve saray çevresinde görülebilirdi. Avrupada olduğu gibi aşağı tabaka bu tür şatafattan uzak yaşasada, kozmopolit bir yapıda olmanın tüm avantajlarına sahiptiler. Bir arada yaşayan farklı millet, kültür ve etnik yapıdan insanlar kötülükten koruduğuna, bereket, sağlık ve şans vb. getirdiğine inandıkları ve günümüzde çoğu halen kullanılan muska ve tılsımları kullanıyorlardı. Bu simgeler, karşınızdaki insanın hangi kökenden, kültürden veya dinden geldiğini anlamanıza yardımcı olan bir işaret gibiydiler.
Günümüzde halen Şifalı Taşlar Sapanca ve mücevherler birer sosyal statü simgesidir. Rönesansın sonundan başlayarak zenginleşen orta sınıfın yerini, günümüzde aralarında Madonna, David Beckham, 50 Cent vb. gibi sahne ve spor dünyasının starlarına bırakmıştır. Sanatları ve özel hayatları ile her zaman gündemde olan bu kişiler, insanları çok çabuk bir şekilde etkileyebilmektedir. Giydikleri, taktıkları kullandıkları her eşya çok çabuk bir şekilde moda halini almaktadır. Giyim ve yaşam sitilleri ile insanları etkileyen bu insanlar Amerikada “Bling Bling” denen bir moda akımının doğmasına sebep olmuştur. Bu moda akımında en önemli obje Şifalı Taşlar Sapanca parlak ve ışıltılı mücevherlerdir ve bu mücevherlerin arasında özellikle “H
aç” motifi sıklıkla kullanılır. Bu haçlar genellikle, büyük ebatlarda ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalarla süslüdür. Takanın dinsel tercihini en gösterişli, en göze batan şekilde dışa vururlar. Kendilerinin ne kadar dindar olduğunu karşısındakilere göstermek hemde karşısındakiler tarafından, dinsel kimlikleri ile de kabul görmek için kullanılırlar. Amerika da özellikle zencilerin kabul ettiği ve Hip-hop kültürünün de bir simgesi olan bu Şifalı Taşlar Sapancalar, bir bakıma Amerikada yaşayan zenci halkın, beyaz Amerikalılara ne kadar zengin ve güçlü olduklarını göstermesinin bir yoludur. Amerika da başlıyıp dünyaya yayılan bu akım, sokak kültürünü ve yaşam tarzını yansıtan bir moda haline gelmiştir.
3. DİN ve TAKI İLİŞKİSİ
3.1. Tarih Öncesi Dönem
Tarih öncesi veya din öncesi dönem denince akla gelen ilk olgu Ana Tanrıça inancıdır. Ana Tanrıça sembollerinin muska – Şifalı Taşlar Sapanca olarak kullanımı ile ilgili bulunan en eski izler, Fransa’ da Yontma Şifalı Taşlar Sapanca Çağı’nın son dönemlerine ait mağara yerleşimlerinde bulunan bir tür deniz salyangozu kabuğudur. Kadın cinsel organının dış görünüşüne çok benzeyen bu deniz salyangozu kabuklarının (işçil, çılkak, kurtağzı), doğum ve bereket getirdiğine inanılırdı. Akdeniz çevresi, Mısır ve Ortadoğu’daki Prehistorik yerleşimler ve Bronz Çağı kalıntılarından çıkartılan işçil kabukları bu simgenin eski çağlarda çok yaygın olduğu ve önemi nedeniyle kıyılardan kıtaların içine doğru Şifalı Taşlar Sapanca ındığını göstermektedir.
Günümüzde Asya ve Afrika’nın ücra köşeleri ile Pasifik Adaları gibi yeryüzünün birbirinden çok uzak bölgelerinde yaşayan ve aralarında hiçbir kültürel iletişim bulunmayan ilkel toplumlarda işçil kabuğuna, cinsellik ve doğum sembolü olarak büyük bir önem verilmesi şaşırtıcıdır. Ortadoğu ve Güney Asya haklarının folklorlarında işçil kabuğu halen önemini korumaktadır. Anadolu Türk Halk kültüründe de Ana Tanrıça’nın bu çok eski sembolü halen kullanılmaktadır. Özellikle Yörük kadınları geleneksel kıyafetlerinin bir parçası olan geniş kemerleri, Anadolu’da çılkak adı verilen bu kabuklar ile bezerler ve bu kemerleri bir nazarlık olarak kullanırlar.
Resim 7: Günümüzde halen genç ve bekâr kadınlar tarafından kullanılmakta olan geometrik formlu cam boncuk ve işçil kabuklarla bezeli bekâret kemeri, Kamerun
Yontma Çağ Döneminden sonra başlayan Neolitik ( Cilalı Şifalı Taşlar Sapanca Çağı ) Dönem ise, yavaş yavaş bir din olgusuna dönüşmeye başlayan büyü inançlarının ve insanlık tarihinde yapılıp, kullanılan, ilk Şifalı Taşlar Sapanca ların da ortaya çıktığı dönemdir. Bu dönemde insanlar ellerinde olmayan olayları iyileştirmek, bolluk ve bereket sağlamak vb. için bir Şifalı Taşlar Sapancam tapınma ve törenlere başvurmuşlardır. Bu düşünce ışığında kutsal olduğuna inandıkları Ana Tanrıça ( Mother Goddess ) ve çeşitli hayvan figürlerinin idol ve figürin denen küçük heykelciklerini yapmaya başlamışlar, bunları bir tür korunma objesi ( muska ) olarak kullanmaya başlamışlardır.
Şifalı Taşlar Sapanca arasındaki ilişkide bundan sonraki dönemde yer alan en önemli gelişmelerin , insanoğlunun AvnaTanrıça inancından çok tanrılı döneme geçerken, metali işleyip, kullanmaya başlaması ve heykelcilik, çömlekçilik, dokumacılık gibi sanat ve zenaat alanlarındaki ilerlemelerinin yanısıra Şifalı Taşlar Sapanca yapmayı da ileri düzeylere ldukları gösterilebilir.
Ana Tanrıça inanışından, çok tanrılı inanç sistemlerine (Mitoloji de bu durumun doğal sonucudur. ) geçildiğinde, insanlar ve inanışları arasında gelişmeler ve değişmeler olmuştur. İnsanoğlunun hayat karşısında beklentileri arttıkça, doğa olaylarını ve doğum ve ölüm gibi olayları sorgulamaya başladıkça, Ana Tanrıça inancının içerdiği evrensel bilgilenme, daha komplike olay ve durumları açıklamakta yetersiz kalmış, ayrıca toplumların değişen yaşam ve idari biçimleri onları daha sofistike ve daha çok Tanrı-Tanrıça ve mitolojik varlıkların bulunduğu inanç sistemlerini benimsemeye yöneltmiştir. Dini anlamdaki bu gelişme, beraberinde tapınılan Tanrı ve Tanrıçaların her biri için ayrı ayrı adak objeleri, muska, tılsım ve uğur objelerinin ortaya çıkmasına ve yanısıra o dönemde yaşayan insanların her doğa olayı için bir Tanrı veya Tanrıça’ ya tapmaya başlamaları, onlara doğadan simgeler atamaları, bu tür dinsel objelerin çoğalmasına neden olmuştur. Ticaret, savaş ve evlilik gibi olaylarda bu tür dinsel objelerin kültürler arasında popülerlik kazanıp, değişik kültürlerin birbiri ile ekileşmesine, farklılaşmasına ve evrimleşmesine olanak sağlamıştır.
Böylece, insanoğlunun özellikle altın, gümüş gibi kolay şekillendirilebilen, tekrar kullanımı mümkün, paslanmayan, cezbedici madenleri kullanmaya başlaması Şifalı Taşlar Sapancayı sadece dinsel bir obje olmaktan çıkartmış, bir moda ve statü simgesi haline gelen mücevherlere dönüştürmüştür. Zaman içinde çok tanrılı dinlerin yerini, Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi günümüzde de halen geçerli olan tek tanrılı dinlerin almış olmasına, maden ve Şifalı Taşlar Sapanca işlemedeki teknolojik gelişmelerin gün geçtikçe daha da artmış olmasına rağmen, binlerce yıl önce kullanılmaya başlanan muska, tılsım, uğur objelerinin ve Şifalı Taşlar Sapanca takmanın çekiciliği hiç eksilmeden, tarih sürecinde geçirdiği anlam ve bağlam değişiklikleriyle günümüze kadar ulaşmıştır.
Çalışmanın Yöntemi
Bu çalışma öncelikle konu ile ilgili olarak daha önce yapılmış olan yazılı ve görsel çalışmaların taranması ve tespitleri ile başladı. Gerek kitap ve dergilerden, gerek internet kaynaklarından, çalışmaya örnek olabilecek resim ve yazılı bilgiler toplandı. Ele alınan konu başlıklarının geçmişten günümüze örnekleri değerlendirildi.
2. SOSYAL STATÜ GÖSTERGESİ OLARAK TAKI’ NIN KULLANIMI
Günümüzden binlerce yıl önce, kıymetli metallerin bulunup, işlenmeye başlaması ile birlikte o zamanlar sadece birer dini obje olarak kabul gören Şifalı Taşlar Sapanca büyük bir değişiklik geçirmeye başladılar. Daha önceleri sadece dini ayin ve törenlerde, adak veya büyü amaçlı kullanılan Şifalı Taşlar Sapanca, altın, gümüş, electron (altın ve gümüşün belli oranlarda karışımından meydana gelir) gibi metaller, değerli ve yarı değerli Şifalı Taşlar Sapancaların da kullanılması ile beraber, dinsel anlamlarının yanı sıra maddi anlamlarda kazandılar. Bu maddi kazanım ise beraberinde moda ve statü kaygılarını da beraberinde getirdi.
Resim 1: Üzerinde inci ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalarla süslü tacı, küpeleri ve broşu ile resmedilmiş İmparator Justinian, Aya Sofya Camii, İstanbul
“Yunan ve Mısır Uygarlıklarında büyük çoğunlukla sadece Kral, Kraliçe ve Kraliyet ailesi üyelerinin sahip olduğu bu ayrıcalık, Roma İmparatorluğu ile birlikte yavaş yavaş halk tabakasına da inmeye başladı. Değerli Şifalı Taşlar Sapancalar, daha önceleri alüvyonlu toprakların üzerinde yer alan dere ve akarsulardan, elekler yardımı ile toplanan altın ve gümüş ve sadece yüzeye çıkmış olarak bulunabilen Şifalı Taşlar Sapanca ile yapılırdı. Roma Döneminde teknolojinin gelişmesi ile birlikte açılan maden ocakları ile birlikte, daha kolay ve bol miktarda çıkartılmaya başlandı. Hammaddenin artması da daha önceleri sadece Kraliyet üyelerinin sahip olabildiği bu tarz Şifalı Taşlar Sapanca- mücevherlerin soylu halk tarafından da elde edilebilmesini sağladı. Buna rağmen en iyi hammaddeler her zaman Kraliyet ailesi için ayrılırdı. Buna en iyi örnek olarak Bizans İmparatoru Justinian’ın MS. 529 yılında çıkartmış olduğu yasayı (Code of Justinian) gösterebiliriz.
Bu yasaya gore; kraliyet topraklarından çıkarılan inci, safir ve yakut sadece kral’ın kullanımına aitti. Bunun dışında diğer değerli Şifalı Taşlar Sapancaların da en kalitelilerinin sadece kral, kraliyet ailesi ve saray soylularının kullanabilmesi için saray içinde yer alan atölyere gönderilmesi gerekmekteydi. Ayrıca Bizans halkından olan herkezin en fazla bir tane altın yüzük takma hakkı vardı. Gümüşün fazla kullanımı olmadığından, kullanımı ile ilgili önemli bir yasak olmamakla beraber, altın için çok katı kurallar vardı. Bu yasaların konmasında ise 2 önemli unsur çok önemliydi. Bunlardan ilki tamamen ticaretle ilgiliydi. Ticaret altınla yapılır ve askerlerin eğitimi ve maaşları altınla ödenirdi. Bu İmparatorluğun geleceğini teminat altına alırdı. Diğer ikinici önemi ise altın ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalara her isteyenin, istediği zaman ulaşamamasıydı. Zira Bizans İmparatorluğunda statü ve hiyerararşi çok önemli idi. “2 Bu hiyerarşi sadece saray ve çevresinde değil Bizansa bağlı bütün İmparatorluk ve Devletleri kapsardı. ” Bir zamanlar Roma İmparatorluğunun hükmünde olup da sonradan Hıristiyan Kilisesine bağlanan bütün ülkeler, Bizans imparatorlarının gözünde ebedi ve tartışılmaz bir biçimde kendi mülkleriydi. “3
Değerli maden ve Şifalı Taşlar Sapancaların özellikle dinsel amaçlı Şifalı Taşlar Sapanca larda kullanımı Bizans İmparatorluğundan sonra gelen ve özellikle ticaret yolları üzerinde bulunan, Hıristiyan ve Müslüman imparatorluk ve devletlerinde de devam etti. Bu dönemlerde özellikle Katolik Kilisesine bağlı ülkelerde dini Şifalı Taşlar Sapancaların Şifalı Taşlar Sapancalıp, kullanılması hala yaygın bir gelenekti. Bu sadece takanın dini bütün bir Hıristiyan olduğunu kanıtlamakla kalmıyor, zenginliğinin ve soyluluğunun da bir göstergesi oluyordu. Müslümanlığı kabul eden Arap ve Türk devletlerinde ise, İslami kurallar gereği, altın ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalar Şifalı Taşlar Sapanca ve ziynet eşyalarında pek kullanılmıyordu. İslamiyetin muska, tılsım, büyü vb. de yasaklamış olması, bu tür objelerin rahatlıkla kullanılmasını engelleyen başka bir faktördü. Kullanılan objelerde genellikle bölgesel veya etnik kökenli objelerdi. Ziynet ve Şifalı Taşlar Sapanca olarak değerlendirilemeyen metal ve Şifalı Taşlar Sapancalar genellikle tespih yapımında kullanılır, soylu ve zengin Müslümanlar bu tespihleri hem dini bir araç hemde bir gösteriş ve zenginlik simgesi olarak kullanırdı.
PHILLIPS, Clare, Jewelery From Antiquty to the Present, Thames&Hudson Ltd., 2006, 33, 34 OSTROGORSKY, Georg, Bizans İmparatoru ve Hiyerarşik Dünya Düzeni, Cogito, Sayı:17, 1999, 57
Resim 2: “The Armada Portrait” İngiltere Kraliçesi ı. Elizabeth’in portresi, Kraliçenin saçları, elbisesi, kaftanı, saflığın simgesi olan inciler ve diğer değerli Şifalı Taşlar Sapancalarla bezenmiş, 1588, National Portrait Gallery, İngiltere
Uzun bir sure daha Şifalı Taşlar Sapanca ve mücevherlerin en önemli çıkış noktasını oluşturan din ve dini simgeler, Avrupada Sömürgeciliğin başlaması ve yeni ticaret yollarının keşfi ile birlkte yerlerini daha çok zenginlik ve şatafatın ön planda olduğu Şifalı Taşlar Sapancalara bıraktılar. Yeni ülkelerin ele geçirilmesi, ticaret yollarının değişmesi ile birlikte özellikle Avrupadaki zengin zümre çoğalmaya ve zenginleşmeye başladı. Daha önceleri, sadece kraliyet mensupları veya saray soylularının karşılayabildiği bu az bulunan ve pahalı aksesuarlar, zamanla tücccarlar ve zengin iş adamları tarafından da kolaylıkla ulaşaılabilecek objelere dönüşmüşlerdi. Buna rağmen halen bir statü sembolü olmaya devam ettiler. İnsanlar sosyal sınıf farklılıklarını gözetmeksizinu. Hatta bu arzuları, sanatın diğer dallarına da yansımıştı. Avrupada soylu ve zenginler arasında, bunlara saray mensupları hatta kral ve kraliçeler bile dahildi, en şatafatlı ve pahalı mücevherleriyle beraber resmedilmek büyük bir moda haline gelmişti.
Resim 3: Elmas, yakut ve cameolarla süslenmiş, Yunan sitilinde esinlenerek yapılmış, tacı, başlığı, kemeri ve kolyeleri ile birlikte resmedilmiş, Napolyonun kızkardeşi Prenses Pauline Borghese,Robert Lefevre
Yahudi ve Müslüman topluluklarında ise durum farklıydı. Yahudiler genelde mücevher imalatında ve ticaretinde uzmanlaşmışlardı.17.Yy’a kadar da kendi dini kimliklerini belirtebilecek bir simgeye sahip olmadılar. Bunun yerine mistik kabbala inanışında yer alan “Hayat Ağacı, Merkabah vb.” gibi simgeleri birer uğur ve korunma objesi olarak kullanırlardı. 17. Yy da bugün Davutun Yıldızı adını verdiğimiz 6 köşeli yıldız Yahudiler tarafından bir simge olarak benimsenmeye başlandı.
Müslüman ülkelerde ise, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu gibi kozmopolit bir imparatorlukta, bu gibi sosyal statü, güç ve ekonomik kazanç belirtisi olan mücevher ve Şifalı Taşlar Sapancalar azda olsa saray ve saray çevresinde görülebilirdi. Avrupada olduğu gibi aşağı tabaka bu tür şatafattan uzak yaşasada, kozmopolit bir yapıda olmanın tüm avantajlarına sahiptiler. Bir arada yaşayan farklı millet, kültür ve etnik yapıdan insanlar kötülükten koruduğuna, bereket, sağlık ve şans vb. getirdiğine inandıkları ve günümüzde çoğu halen kullanılan muska ve tılsımları kullanıyorlardı. Bu simgeler, karşınızdaki insanın hangi kökenden, kültürden veya dinden geldiğini anlamanıza yardımcı olan bir işaret gibiydiler.
Günümüzde halen Şifalı Taşlar Sapanca ve mücevherler birer sosyal statü simgesidir. Rönesansın sonundan başlayarak zenginleşen orta sınıfın yerini, günümüzde aralarında Madonna, David Beckham, 50 Cent vb. gibi sahne ve spor dünyasının starlarına bırakmıştır. Sanatları ve özel hayatları ile her zaman gündemde olan bu kişiler, insanları çok çabuk bir şekilde etkileyebilmektedir. Giydikleri, taktıkları kullandıkları her eşya çok çabuk bir şekilde moda halini almaktadır. Giyim ve yaşam sitilleri ile insanları etkileyen bu insanlar Amerikada “Bling Bling” denen bir moda akımının doğmasına sebep olmuştur. Bu moda akımında en önemli obje Şifalı Taşlar Sapanca parlak ve ışıltılı mücevherlerdir ve bu mücevherlerin arasında özellikle “H
aç” motifi sıklıkla kullanılır. Bu haçlar genellikle, büyük ebatlarda ve değerli Şifalı Taşlar Sapancalarla süslüdür. Takanın dinsel tercihini en gösterişli, en göze batan şekilde dışa vururlar. Kendilerinin ne kadar dindar olduğunu karşısındakilere göstermek hemde karşısındakiler tarafından, dinsel kimlikleri ile de kabul görmek için kullanılırlar. Amerika da özellikle zencilerin kabul ettiği ve Hip-hop kültürünün de bir simgesi olan bu Şifalı Taşlar Sapancalar, bir bakıma Amerikada yaşayan zenci halkın, beyaz Amerikalılara ne kadar zengin ve güçlü olduklarını göstermesinin bir yoludur. Amerika da başlıyıp dünyaya yayılan bu akım, sokak kültürünü ve yaşam tarzını yansıtan bir moda haline gelmiştir.
3. DİN ve TAKI İLİŞKİSİ
3.1. Tarih Öncesi Dönem
Tarih öncesi veya din öncesi dönem denince akla gelen ilk olgu Ana Tanrıça inancıdır. Ana Tanrıça sembollerinin muska – Şifalı Taşlar Sapanca olarak kullanımı ile ilgili bulunan en eski izler, Fransa’ da Yontma Şifalı Taşlar Sapanca Çağı’nın son dönemlerine ait mağara yerleşimlerinde bulunan bir tür deniz salyangozu kabuğudur. Kadın cinsel organının dış görünüşüne çok benzeyen bu deniz salyangozu kabuklarının (işçil, çılkak, kurtağzı), doğum ve bereket getirdiğine inanılırdı. Akdeniz çevresi, Mısır ve Ortadoğu’daki Prehistorik yerleşimler ve Bronz Çağı kalıntılarından çıkartılan işçil kabukları bu simgenin eski çağlarda çok yaygın olduğu ve önemi nedeniyle kıyılardan kıtaların içine doğru Şifalı Taşlar Sapanca ındığını göstermektedir.
Günümüzde Asya ve Afrika’nın ücra köşeleri ile Pasifik Adaları gibi yeryüzünün birbirinden çok uzak bölgelerinde yaşayan ve aralarında hiçbir kültürel iletişim bulunmayan ilkel toplumlarda işçil kabuğuna, cinsellik ve doğum sembolü olarak büyük bir önem verilmesi şaşırtıcıdır. Ortadoğu ve Güney Asya haklarının folklorlarında işçil kabuğu halen önemini korumaktadır. Anadolu Türk Halk kültüründe de Ana Tanrıça’nın bu çok eski sembolü halen kullanılmaktadır. Özellikle Yörük kadınları geleneksel kıyafetlerinin bir parçası olan geniş kemerleri, Anadolu’da çılkak adı verilen bu kabuklar ile bezerler ve bu kemerleri bir nazarlık olarak kullanırlar.
Resim 7: Günümüzde halen genç ve bekâr kadınlar tarafından kullanılmakta olan geometrik formlu cam boncuk ve işçil kabuklarla bezeli bekâret kemeri, Kamerun
Yontma Çağ Döneminden sonra başlayan Neolitik ( Cilalı Şifalı Taşlar Sapanca Çağı ) Dönem ise, yavaş yavaş bir din olgusuna dönüşmeye başlayan büyü inançlarının ve insanlık tarihinde yapılıp, kullanılan, ilk Şifalı Taşlar Sapanca ların da ortaya çıktığı dönemdir. Bu dönemde insanlar ellerinde olmayan olayları iyileştirmek, bolluk ve bereket sağlamak vb. için bir Şifalı Taşlar Sapancam tapınma ve törenlere başvurmuşlardır. Bu düşünce ışığında kutsal olduğuna inandıkları Ana Tanrıça ( Mother Goddess ) ve çeşitli hayvan figürlerinin idol ve figürin denen küçük heykelciklerini yapmaya başlamışlar, bunları bir tür korunma objesi ( muska ) olarak kullanmaya başlamışlardır.