Şimdiye kadar, Şifalı Taşların satıldıkları bir dükkan a uğramış ve onların güzellikleri karşısında hayranlık duymuş olduğunuza eminiz. Bir deniz kıyısına gittiğiniz zaman da. gördüğünüz çakıl taşlanndan hoşlanabilir, onlann dünyasına daha yakın olmak isteyebilirsiniz. Ya da bir yolculuk sırasında çevrede gör-düklerinizden etkilenerek doğa ile bütünleşme isteği duyar ve o-nun gücünü daha derinden hissetme zamanının geldiğini anlarsınız.
Yalnızca taşların gücünü anlamaya çalışmak yerine, bütün yaşamın, enerjinin farklı titreşimleri ve görüntülerinden ibaret olduğunun farkına varmalısınız. Bu enerjiyi fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal olarak farketmeniz mümkündür. Şimdiki bölümde, yaşam enerjisi ile insanın enerji sistemi arasındaki bağlantıyı inceleyeceğiz. Ondan sonra, fiziksel dünyayı doğurup şekillendiren ve yaşam enerjisinin kaynağı olan “Gerçeklik”in ruhsal düzeyine uyum sağlamamız gerektiği daha iyi anlaşılacaktır.
Ayrıca taşlardaki enerjilerin, bizim yaşamla ilgili düşüncelerimizi nasıl etkilediklerinden de söz edeceğiz. Son olarak, size kendi taşlarınızın seçimi ve onların bakımı konusunda önerilerimiz olacak.
Varolan herşey, titreşim yoğunluğu farklı düzeylere göre değişen yaşam enerjisinden ibarettir. Fiziksel düzeydeki yaşam enerjisi madde olarak görünür. Ruhsal düzeyde ise, bilincimizin dışında; cesaret, zevk, şefkat, merhamet ve benzeri özelliklerle kendini belli eder. Bizim taşlarda aradığımız da işte bu ruhsal özelliklerin gelişimi için destek ve şifa gücüdür.Düşüncelerimizin yaşam enerjimiz üzerinde etkisi vardır. Olumlu düşüncelerle yaşam enerjimizi arttırabiliriz. Taşların enerjileriyle, olumlu düşüncenin güçlü enerjisi kaynaştırıldığı zaman ortaya etkili bir şifa gücü çıkar. Bu güç taşın ve düşüncenin ayrı ayrı sahip olduklarından çok daha fazladır.
İnsan bedeni karmaşık bir enerji sistemidir. Ayrıca, bedenimiz iç içe geçmiş olan bir çok süptil bedenle ya da aura denen enerji alanlarıyla çevrelenmiş durumdadır. Bizim çalışma sistemimiz, fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal gelişmeyle ilgili olan ve bizi çevreleyen üç enerji bedeniyle yakın bir ilişki içerisindedir.
Fiziksel ya da eterik beden adı verilen birinci bölüm, bedenimizi çevreleyen yaklaşık beş ila yedi buçuk santimlik bir alanda yer alır. Süptil bedenlerin en kalını olan eterik beden farkedil-mesi en kolay olanıdır ve çoğunlukla beyaz ya da boz renkli ışıkların oluşturduğu ince çizgiler olarak görünür. Üzerinizde taşıdığınız bir taş doğrudan doğruya eterik bedeninizi etkiler.
Eterik bedeni duygusal-zihinsel bedenler çevreler. Biz bu tabakayı bedenden yedi buçuk ila otuz santim uzaklığa kadar algılayabiliriz. Bu algılama alanı içerisinde bir insanın duygusal ve zihinsel durumu ve bunların değişimleri izlenebilir. Ruhsal (spritüel) beden ise, fiziksel bedenin yaklaşık otuz santim ila yüz santim kadar dışına yayılabilir. Bu beden, Yüksek Benliğimiz’le ve Yüksek Evrensel Gerçekler’le bağlantı kurabildiğimiz bir düzeydir.
Spritüel bedenlerimiz düşünce biçimlerine karşı oldukça duyarlıdırlar. Süptil bedenlerden birine giren bir düşüncenin frekansı bu beden yapısını değişime uğratır. Düşüncenin niteliğine bağlı olarak süptil bedenimiz ya güçlenir, dengelenir ya da tersine zayıflar ve düzeni bozulur. Bu süreç, düşüncemizin ortaya çıktığı andan itibaren hızla ve kendiliğinden gerçekleşir. Bu durum, durugörülerin çeşitli renk değişimlerinin yanı sıra, baskın renk tonlannı da içeren çok sayıda rengi görmelerinin nedenidir.
Gerçek varlığımız düşünce biçimlerinden oluşur. Bu yüzden, enerji alanlarımızı olumlu düşüncelerin titreşimleriyle dengeleyebiliriz.
Fiziksel bedenimizi tasarlayan ve deneyimlerimizi kaydeden süptil bedenlerimiz, yaşam enerjisi ileten kanal görevi de görürler. Yaşam enerjisini, düşünce biçimlerinin de içlerinde bulunduğu çeşitli kaynaklardan alırız. Aldığımız enerji değişik düzeylerdeki süptil bedenlerimize uyum sağlamak üzere farklılaşır. Fiziksel bedenimize ulaştığında kabalaşarak, bedenimizin onu kullanabileceği en yoğun hale gelir.
Enerji sistemimizin bir kısmını da şakralar oluşturur. Süptil bedenleri birleştiren şakralar aynı zamanda, içlerinden yaşam enerjisinin aktığı kanallardır. Bedenimizde hormonlarla da ilişki içinde olan yedi büyük şakra vardır. Bunlar gelişimin fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal düzeylerini temsil ederler.Başkalarıyla olan bağlarımızın farkına varıp, tüm yaşamın birliğini derinliğine kavradıkça şakralanmız yüksek titreşimli yaşam enerjilerine açık hale gelirler.Gelişim düzeylerine karşılık gelen şakralar ve bedenimiz üzerindeki konumları 3. Bölüm’ün sonundaki 3-1 ve 3-2 şekillerinde gösterilmiştir.
İnsanın enerji sisteminin en az bilinen parçası olan timüs bezi yaşam enerjisini alır ve yönlendirir. Timüs bezi göğsün ortasında, boğaz çukurunun altında bulunur. Birçok insanda onüç yaşından sonra köreldiği gözlenen timüs bezinin uzun yıllar önemli bir rolü olmadığı düşünülmüştü. Uzun süren ve sık tekrarlanan hastalıklarla, yaşanan şiddetli gerilimlerin bu körelmeye yol açtığı hala pek bilinmez. Çok duyarlı olan bu bez, ruhsal durumlarımızla yakın bir ilişki içindedir ve olumlu düşüncelerle harekete geçirilebilir. Oysa bizler, varlıklara koşulsuz sevgiyle yaklaşmayı öğrenemeyip, düşüncelerin bedenimizi etkilediği gerçeğini kavrayamadığımız sürece, timüs bezi hep uykuda kalacakmış gibi görünüyor. Timüs bezi, koşulsuz sevgiye kucak açıp, yaşamımıza ruhsal anlayışı soktuğumuz zaman bize iki türlü yardımda bulunur: İlk olarak, eğer varsa, bedende oluşan enerji dengesizliğini bulur. İkinci olarak, kaynağını olumlu düşüncelerden alan yaşam enerjisini bedenimize iletir. Bunu yaparken de bu enerjiyi fiziksel bedenimizle uyum sağlayabilmesi için yönlendirir, böylece bağışıklık sistemimizi düzenler ve kontrol eder. Bu konu 7. Bölüm’de tekrar incelenecektir.
Bedenin enerji sistemi, yaşam enerjisinin elektromanyetik özellikler kazanmış halidir. Bedenin bir tarafı ve bir el negatif elektrik yükü ve kuzey kutup manyetik alanının taşır. Biz negatif elektrikle yüklü bu ele “alıcı el” diyeceğiz. Bedenin diğer tarafındaki pozitif yüklü el ise “gönderici el”dir. Bu el güney kutup manyetik alanını taşır. Gönderici ve alıcı olan ellerimizi be-lirlemeniz için tek uçlu olan iki tane şeffaf kuvars kristaline gereksinim duyacaksınız. Kristallerden birini, uç kısmı bedeninize bakacak şekilde elinizde tutun. İkinci kristali ise, ucunu parmak uçlarınıza doğru yönelterek diğer elinize alın. Daha sonra dikkatinizi enerjinin bedeninizdeki hareketine verin. Bir akım hissediyor musunuz?
Şimdi, her iki kristali de zıt yönlerine döndürerek devreyi tersine çevirin ve enerjinizi tekrar kontrol edin. Devrelerin birinden geçen akım kendini daha fazla hissettirecektir. Bedeninize doğru yönelttiğiniz kristali tutan eliniz, alıcı olan elinizdir. Dışa doğru yönelttiğiniz kristali tutan eliniz ise verici olandır.
Bir taşın enerjisinden yararlanmak istediğinizde taşı alıcı elinizde tutun. Eğer başkalarının üzerinde çalışmayı düşünüyorsanız, taşı gönderici elinizde tutmanız gerekir. Alıcı ve gönderici olan iki elinizden biri diğerinden daha duyarlı olabilir. Daha duyarlı olan elinizi belirleyebilmeniz için herhangi bir kristali kul-lanabilirsiniz:
1. Bir topu tuttuğunuzu düşleyerek, ellerinizi birbirlerinden
yaklaşık on santim uzaklıkta tutun. Sağ elinizde, ucu sol avucu-
nuza bakan bir kristal bulunsun.
2. Sol avucunuzla, önündeki alan içine daireler çizin.
3. Sonra da kristali, ucu sağ avucunuzu işaret edecek şekilde
tutarak işlemi tekrarlayın. Duyarlı elinizin enerjiyi algılaması
daha belirgin ve güçlü olacaktır.
Bir taşın enerjisini ölçmek ve enerji yüklemeye ya da temizlenmeye ihtiyacı olup-olmadığını anlamak istediğinizde, onu duyarlı olan elinizde tutmalısınız. Duyarlı elinizi, bedeni üzerinde çalıştığınız bir insanın çevresindeki enerji alanını ölçmek için de kullanabilirsiniz.
Bedeninizde dolaşan yaşam enerjisini hissetmeyi öğrendiğiniz gibi, doğanın enerjilerini fark etmeyi de öğrenebilirsiniz. Bizim evrenimizi, daha yüksek bir gerçekliğin parçası olan ruhsal boyutların, beş duyumuzla deneyimlediğimiz fiziksel biçimleri oluştururlar. İçinde bulunduğumuz gerçekliğin ruhsal boyutlarını ve tüm varoluşun kaynağını içeren bilgileri doğada bulabiliriz.
Tıpkı sizin, Evrensel Bilinç ile bağlantılı olan ve aydınlanmanız için size rehberlik eden Yüksek Benliğiniz olduğu gibi her mineralin de “Deva” adı verilen bir Yüksek Benliği vardır.
Aşağıdaki bilgi, bir Şeffaf Kuvars Kristali Devası’ndan alınmıştır:
“Sizlere kendimle ve Mineral Alemi’yle ilgili bazı bilgiler vereceğim. Benim alemim ruhların dünyasına bağlıdır. Bizler narin yapılı varlıklanz. Belirli biçimlerimiz olmamasına karşın, istediğimiz biçimi alma yeteneğine sahibiz. Bizim irademiz Tanrısal iradedir ve bizler, tıpkı sizin Yüksek Benliğinizin de yaptığı gibi doğrudan Tanrısal Kaynaklarla haberleşiriz.
Varolan herşey yaşam enerjisinden ibarettir. Bir Kristal De-va’sı olarak amaçlarımdan birisi, yaşam enerjisinden, kristalin fiziksel boyuttaki örneğini oluşturmaktır. Ben, eşsiz bir biçim yaratmak için yaşama enerjisini malzeme olarak kullanan bir mimar gibiyim. Bunun yanısıra, kristallerin içsel düzenlerini sürdürebilmelerini sağlamak amacıyla yaşama enerjisine yön veririm.
Kristaller yaşam enerjisini ihtiyaçlarına göre verir ya da alırlarken enerji dengeleri de değişim gösterir. Ben kristallerde-ki enerjinin dengede kalmasını sağlarım.”
Bir başka düzeyin Devalan”na “Işık Saçan Devalar” denir. Bunların amaçlan, bir coğrafi bölgedeki ya da belli bir grubun içindeki yaşam enerjisinin düzenli akışını ve dengesini korumaktır.
Mineral aleminin “Işık Saçan Devası”, doğaya ilişkin olarak şunları söyledi:
“Yaşamınızı sürdürebilmeniz için herşeyden önce doğa ile işbirliği içinde olmanız gerekiyor. Bizler sizin yaptığınız gibi doğayı ve insanlığı birbirlerinden ayrı görmüyoruz. Biz yaşamın bütünlüğünü ve varlıklann birbirleriyle olan bağlantılanru görüyor ve bu bilgiyi sizlerle paylaşmayı istiyoruz.
Bu gezegendeki yaşam, canlılar arasındaki işbirliğine dayanır. Bitkilerden, kullanabileceğiniz durumda aldığınız güneş enerjisi olmasa yaşamınızı sürdürmezsiniz. Bir canlının yaşamını sunmasıyla başka bir yaşam doğar.
Kendinizi, dengelenme sürecindeki gezegeninizin parçası olarak görmelisiniz. Bitkiler, hayvanlar ve mineraller kendilerini size, yaşamınızı sürdürebilmeniz için içtenlikle sunarlar. Bir taşa doğru çekildiğinizi hissettiğinizde, bilin ki, Yüksek Benlik’iniz bu taşın sizin için yararlı olduğunu söylemektedir. Yalnızca içsel rehberinizi dinlemeniz yeterlidir. Hastalıklarınızı düşüncelerinizin ve doğal enerjilerin yardımıyla tedavi etmeyi öğrendiğiniz zaman, içinizde tüm gezegenin yaşam gücünü bulacaksınız.
Yaşam, enerji olarak adlandırdığımız Özün titreşimine göre yoğunluk kazanan farklı düzeylerde evrimleşir. Bu evrim, saf enerjinin yaratıcı bir biçimde kullanıldığı yüksek düzeylere doğru sürüp gider. Bu evrim döngüsünde yer alan “İnsanlık”, üstün bir yaşam biçimi değildir.
Sizler bu aşamada, kendi iradenizi Tanrısal iradeyle birleştirmeyi öğreniyorsunuz. Aynı zamanda duygu ve düşüncelerinizi amaçlarınızla uyumlu hale getirmeyi de öğrenmektesiniz. İradeniz Tanrısal iradeyle uyum sağladığı zaman, varlığınızı, Evrensel Birlik’le uyum içinde olacağınız ruhsal düzeylerde sürdüreceksiniz.
Biz Devalar “Evrensel Birlik” görüşümüzü sizlerle paylaşmak istiyoruz. Mineral aleminin herhangi bir üyesinden bilgi almak istediğinizde, bize ve paylaşmak istediğimiz bilgeliğe yargılamadan yaklaşmalısınız. Herşeyi bildiğinizi düşünmeniz sizinle ileşitim kurmamızı zorlaştırır. İletişim kurmak için ilk adımı sizlerden beklememizin nedenini soruyorsunuz. Bunu açıklamaya çalışacağım:
Sizinle iletişim kurabilmemiz için, bu gezegenin enerjisiyle uyum ve denge içinde olmamızı sağlayan yaşam enerjimizi kullanmamız gerekir. Bu yüzden kurulacak ilişki sizin istediğiniz ve gayretinizle gerçekleşmeli. Ayrıca bizimle ilişki kurabilmeniz için kendinizi yargılamaktan vazgeçip, kabullenme ve sab-retme gibi özellikleri geliştirmeniz gerekir. Bizler çabalarınızı fark ediyor, bizden ve paylaşmak istediğimiz bilgiden kuşku du-yup-duymadığınızı anlayabiliyoruz. Size evrimleşmeyi ve Öz’ünüze dönmeyi öğreten bu bilgiye güvenmenizi istiyoruz. Her zaman birlikteyiz. Bizler kendi alemimizle sizin aleminiz arasındaki enerjilerin uyumunu sağlıyoruz. İşlevlerimizden bir başkası, yüksek düzeylerin enerjilerini, insanın zihinsel ve fiziksel bedenlerinde kullanılabilecek düzeylere indirgemektir.
Fiziksel dünyanız, ruhsal gerçekliğin beş duyunuz ve fiziksel bedeninizle algılayabileceğiniz düzeye indirgemiş halidir. Doğa size yalnızca gözlerinizle görmeyi değil, aynı zamanda, farkın-dalığınızı fiziksel boyutlarınızın ötesine dek genişletebilmeyi de öğretir. Biz Devalar, sizin Evrensel Birlik’e uzanan yolunuzdaki “Işık Köprüleri”yiz. Doğanın sizlerle paylaştığı bu ışığa kendinizi açın. Bizler size severek hizmet ediyoruz. Size düşen ise, luı hizmeti kabul etmek.”
Şimdi, Devalar Alemi’ne uyum sağlayabilmeniz için, Şifalı Taşlarınızı ne şekilde kullanmanız gerektiğini açıklayacağız:
1. Taşınızı elinizde tutun. Derin soluklar alarak bedeninizi gevşetin. Ardından, kendinizi huzurlu ve güvenli hissedeceğiniz bir ortam düşleyin. Yüksek Benlik’inizin de sizinle birlikte bu Ortamı paylaştığını hissederek birkaç dakika böyle kalın.
2. Şimdi dikkatinizi elinizdeki taşa vererek, varolan herşey İçin Yaratıcımıza teşekkür edin. Verdiği nimetler için duyduğunuz minnettarlığı belirtin.
3. Taşınıza saygı duyun ve ona, size yeni şeyler öğretecek bir arkadaşınızmış gibi, alçakgönüllülükle yaklaşın. Taşınızın Devası’nın sizinle olduğunu bilin ve bekleyin. Eğer dikkat ederseniz, Yüksek Benlik’inizden Deva’ya doğru akan bir enerjinin varlığını fark edebilirsiniz. Aynı anda içinizde dingin bir sevinç ya da çeşitli renkler şeklinde ortaya çıkan enerjileri de hissede-bilirsiniz. Bu süreci sık sık tekrarlarsanız, Yüksek Benlik’iniz ve Deva arasındaki enerji farklılığını giderebilirsiniz.
4. Deva’dan gereksinim duyduğunuz rehberliği isteyin ve kendinizi buna açın. Deva’yla olan iletişiminizin sırasında algıladıklarınızı netleştirmeniz için O’na “evet” ya da “hayır” cevabını alabileceğiniz sorular yöneltebilirsiniz. Bunu yaparken taşınızı bir sarkaç gibi kullanabilirsiniz. Örneğin; “Bedenimdeki yaşam enerjisini yenilememe yardım ediyor musunuz?” ya da “Sizi üzerimde taşımam gerekiyor mu?” gibi sorular sorabilirsiniz.
5. Taşınıza ve onun Devası’na sevgileri ve yardımları için teşekkür edin. Bütün taşların insanlığa verebilecekleri türlü armağanları vardır. Enerjilerinizi taşların enerjilerine ayarlamayı öğrenirken sabırlı ve kararlı olmanız gerekir. Devalar bizlerle birlikte çalışmayı isterler. Bu herşeyden önce, iki alem arasında bir kapı açmak ve ortak bir sezgisel dil oluşturmak isteğidir. Eğer taşınızla bir kez bağlantı kurduysanız, iletişime geçmek istediğiniz her zaman özel bilinç hallerine girmeniz gerekmeyebilir. Zaten ruhsal farkındalığınız geliştikçe taşınızla bağlantı kurmak üzere yeni yollar keşfedeceksiniz.
Şimdiye kadar, Şifalı Taşların satıldıkları bir dükkan a uğramış ve onların güzellikleri karşısında hayranlık duymuş olduğunuza eminiz. Bir deniz kıyısına gittiğiniz zaman da. gördüğünüz çakıl taşlanndan hoşlanabilir, onlann dünyasına daha yakın olmak isteyebilirsiniz. Ya da bir yolculuk sırasında çevrede gör-düklerinizden etkilenerek doğa ile bütünleşme isteği duyar ve o-nun gücünü daha derinden hissetme zamanının geldiğini anlarsınız.
Yalnızca taşların gücünü anlamaya çalışmak yerine, bütün yaşamın, enerjinin farklı titreşimleri ve görüntülerinden ibaret olduğunun farkına varmalısınız. Bu enerjiyi fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal olarak farketmeniz mümkündür. Şimdiki bölümde, yaşam enerjisi ile insanın enerji sistemi arasındaki bağlantıyı inceleyeceğiz. Ondan sonra, fiziksel dünyayı doğurup şekillendiren ve yaşam enerjisinin kaynağı olan “Gerçeklik”in ruhsal düzeyine uyum sağlamamız gerektiği daha iyi anlaşılacaktır.
Ayrıca taşlardaki enerjilerin, bizim yaşamla ilgili düşüncelerimizi nasıl etkilediklerinden de söz edeceğiz. Son olarak, size kendi taşlarınızın seçimi ve onların bakımı konusunda önerilerimiz olacak.
Varolan herşey, titreşim yoğunluğu farklı düzeylere göre değişen yaşam enerjisinden ibarettir. Fiziksel düzeydeki yaşam enerjisi madde olarak görünür. Ruhsal düzeyde ise, bilincimizin dışında; cesaret, zevk, şefkat, merhamet ve benzeri özelliklerle kendini belli eder. Bizim taşlarda aradığımız da işte bu ruhsal özelliklerin gelişimi için destek ve şifa gücüdür.Düşüncelerimizin yaşam enerjimiz üzerinde etkisi vardır. Olumlu düşüncelerle yaşam enerjimizi arttırabiliriz. Taşların enerjileriyle, olumlu düşüncenin güçlü enerjisi kaynaştırıldığı zaman ortaya etkili bir şifa gücü çıkar. Bu güç taşın ve düşüncenin ayrı ayrı sahip olduklarından çok daha fazladır.
İnsan bedeni karmaşık bir enerji sistemidir. Ayrıca, bedenimiz iç içe geçmiş olan bir çok süptil bedenle ya da aura denen enerji alanlarıyla çevrelenmiş durumdadır. Bizim çalışma sistemimiz, fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal gelişmeyle ilgili olan ve bizi çevreleyen üç enerji bedeniyle yakın bir ilişki içerisindedir.
Fiziksel ya da eterik beden adı verilen birinci bölüm, bedenimizi çevreleyen yaklaşık beş ila yedi buçuk santimlik bir alanda yer alır. Süptil bedenlerin en kalını olan eterik beden farkedil-mesi en kolay olanıdır ve çoğunlukla beyaz ya da boz renkli ışıkların oluşturduğu ince çizgiler olarak görünür. Üzerinizde taşıdığınız bir taş doğrudan doğruya eterik bedeninizi etkiler.
Eterik bedeni duygusal-zihinsel bedenler çevreler. Biz bu tabakayı bedenden yedi buçuk ila otuz santim uzaklığa kadar algılayabiliriz. Bu algılama alanı içerisinde bir insanın duygusal ve zihinsel durumu ve bunların değişimleri izlenebilir. Ruhsal (spritüel) beden ise, fiziksel bedenin yaklaşık otuz santim ila yüz santim kadar dışına yayılabilir. Bu beden, Yüksek Benliğimiz’le ve Yüksek Evrensel Gerçekler’le bağlantı kurabildiğimiz bir düzeydir.
Spritüel bedenlerimiz düşünce biçimlerine karşı oldukça duyarlıdırlar. Süptil bedenlerden birine giren bir düşüncenin frekansı bu beden yapısını değişime uğratır. Düşüncenin niteliğine bağlı olarak süptil bedenimiz ya güçlenir, dengelenir ya da tersine zayıflar ve düzeni bozulur. Bu süreç, düşüncemizin ortaya çıktığı andan itibaren hızla ve kendiliğinden gerçekleşir. Bu durum, durugörülerin çeşitli renk değişimlerinin yanı sıra, baskın renk tonlannı da içeren çok sayıda rengi görmelerinin nedenidir.
Gerçek varlığımız düşünce biçimlerinden oluşur. Bu yüzden, enerji alanlarımızı olumlu düşüncelerin titreşimleriyle dengeleyebiliriz.
Fiziksel bedenimizi tasarlayan ve deneyimlerimizi kaydeden süptil bedenlerimiz, yaşam enerjisi ileten kanal görevi de görürler. Yaşam enerjisini, düşünce biçimlerinin de içlerinde bulunduğu çeşitli kaynaklardan alırız. Aldığımız enerji değişik düzeylerdeki süptil bedenlerimize uyum sağlamak üzere farklılaşır. Fiziksel bedenimize ulaştığında kabalaşarak, bedenimizin onu kullanabileceği en yoğun hale gelir.
Enerji sistemimizin bir kısmını da şakralar oluşturur. Süptil bedenleri birleştiren şakralar aynı zamanda, içlerinden yaşam enerjisinin aktığı kanallardır. Bedenimizde hormonlarla da ilişki içinde olan yedi büyük şakra vardır. Bunlar gelişimin fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal düzeylerini temsil ederler.Başkalarıyla olan bağlarımızın farkına varıp, tüm yaşamın birliğini derinliğine kavradıkça şakralanmız yüksek titreşimli yaşam enerjilerine açık hale gelirler.Gelişim düzeylerine karşılık gelen şakralar ve bedenimiz üzerindeki konumları 3. Bölüm’ün sonundaki 3-1 ve 3-2 şekillerinde gösterilmiştir.
İnsanın enerji sisteminin en az bilinen parçası olan timüs bezi yaşam enerjisini alır ve yönlendirir. Timüs bezi göğsün ortasında, boğaz çukurunun altında bulunur. Birçok insanda onüç yaşından sonra köreldiği gözlenen timüs bezinin uzun yıllar önemli bir rolü olmadığı düşünülmüştü. Uzun süren ve sık tekrarlanan hastalıklarla, yaşanan şiddetli gerilimlerin bu körelmeye yol açtığı hala pek bilinmez. Çok duyarlı olan bu bez, ruhsal durumlarımızla yakın bir ilişki içindedir ve olumlu düşüncelerle harekete geçirilebilir. Oysa bizler, varlıklara koşulsuz sevgiyle yaklaşmayı öğrenemeyip, düşüncelerin bedenimizi etkilediği gerçeğini kavrayamadığımız sürece, timüs bezi hep uykuda kalacakmış gibi görünüyor. Timüs bezi, koşulsuz sevgiye kucak açıp, yaşamımıza ruhsal anlayışı soktuğumuz zaman bize iki türlü yardımda bulunur: İlk olarak, eğer varsa, bedende oluşan enerji dengesizliğini bulur. İkinci olarak, kaynağını olumlu düşüncelerden alan yaşam enerjisini bedenimize iletir. Bunu yaparken de bu enerjiyi fiziksel bedenimizle uyum sağlayabilmesi için yönlendirir, böylece bağışıklık sistemimizi düzenler ve kontrol eder. Bu konu 7. Bölüm’de tekrar incelenecektir.
Bedenin enerji sistemi, yaşam enerjisinin elektromanyetik özellikler kazanmış halidir. Bedenin bir tarafı ve bir el negatif elektrik yükü ve kuzey kutup manyetik alanının taşır. Biz negatif elektrikle yüklü bu ele “alıcı el” diyeceğiz. Bedenin diğer tarafındaki pozitif yüklü el ise “gönderici el”dir. Bu el güney kutup manyetik alanını taşır. Gönderici ve alıcı olan ellerimizi be-lirlemeniz için tek uçlu olan iki tane şeffaf kuvars kristaline gereksinim duyacaksınız. Kristallerden birini, uç kısmı bedeninize bakacak şekilde elinizde tutun. İkinci kristali ise, ucunu parmak uçlarınıza doğru yönelterek diğer elinize alın. Daha sonra dikkatinizi enerjinin bedeninizdeki hareketine verin. Bir akım hissediyor musunuz?
Şimdi, her iki kristali de zıt yönlerine döndürerek devreyi tersine çevirin ve enerjinizi tekrar kontrol edin. Devrelerin birinden geçen akım kendini daha fazla hissettirecektir. Bedeninize doğru yönelttiğiniz kristali tutan eliniz, alıcı olan elinizdir. Dışa doğru yönelttiğiniz kristali tutan eliniz ise verici olandır.
Bir taşın enerjisinden yararlanmak istediğinizde taşı alıcı elinizde tutun. Eğer başkalarının üzerinde çalışmayı düşünüyorsanız, taşı gönderici elinizde tutmanız gerekir. Alıcı ve gönderici olan iki elinizden biri diğerinden daha duyarlı olabilir. Daha duyarlı olan elinizi belirleyebilmeniz için herhangi bir kristali kul-lanabilirsiniz:
1. Bir topu tuttuğunuzu düşleyerek, ellerinizi birbirlerinden
yaklaşık on santim uzaklıkta tutun. Sağ elinizde, ucu sol avucu-
nuza bakan bir kristal bulunsun.
2. Sol avucunuzla, önündeki alan içine daireler çizin.
3. Sonra da kristali, ucu sağ avucunuzu işaret edecek şekilde
tutarak işlemi tekrarlayın. Duyarlı elinizin enerjiyi algılaması
daha belirgin ve güçlü olacaktır.
Bir taşın enerjisini ölçmek ve enerji yüklemeye ya da temizlenmeye ihtiyacı olup-olmadığını anlamak istediğinizde, onu duyarlı olan elinizde tutmalısınız. Duyarlı elinizi, bedeni üzerinde çalıştığınız bir insanın çevresindeki enerji alanını ölçmek için de kullanabilirsiniz.
Bedeninizde dolaşan yaşam enerjisini hissetmeyi öğrendiğiniz gibi, doğanın enerjilerini fark etmeyi de öğrenebilirsiniz. Bizim evrenimizi, daha yüksek bir gerçekliğin parçası olan ruhsal boyutların, beş duyumuzla deneyimlediğimiz fiziksel biçimleri oluştururlar. İçinde bulunduğumuz gerçekliğin ruhsal boyutlarını ve tüm varoluşun kaynağını içeren bilgileri doğada bulabiliriz.
Tıpkı sizin, Evrensel Bilinç ile bağlantılı olan ve aydınlanmanız için size rehberlik eden Yüksek Benliğiniz olduğu gibi her mineralin de “Deva” adı verilen bir Yüksek Benliği vardır.
Aşağıdaki bilgi, bir Şeffaf Kuvars Kristali Devası’ndan alınmıştır:
“Sizlere kendimle ve Mineral Alemi’yle ilgili bazı bilgiler vereceğim. Benim alemim ruhların dünyasına bağlıdır. Bizler narin yapılı varlıklanz. Belirli biçimlerimiz olmamasına karşın, istediğimiz biçimi alma yeteneğine sahibiz. Bizim irademiz Tanrısal iradedir ve bizler, tıpkı sizin Yüksek Benliğinizin de yaptığı gibi doğrudan Tanrısal Kaynaklarla haberleşiriz.
Varolan herşey yaşam enerjisinden ibarettir. Bir Kristal De-va’sı olarak amaçlarımdan birisi, yaşam enerjisinden, kristalin fiziksel boyuttaki örneğini oluşturmaktır. Ben, eşsiz bir biçim yaratmak için yaşama enerjisini malzeme olarak kullanan bir mimar gibiyim. Bunun yanısıra, kristallerin içsel düzenlerini sürdürebilmelerini sağlamak amacıyla yaşama enerjisine yön veririm.
Kristaller yaşam enerjisini ihtiyaçlarına göre verir ya da alırlarken enerji dengeleri de değişim gösterir. Ben kristallerde-ki enerjinin dengede kalmasını sağlarım.”
Bir başka düzeyin Devalan”na “Işık Saçan Devalar” denir. Bunların amaçlan, bir coğrafi bölgedeki ya da belli bir grubun içindeki yaşam enerjisinin düzenli akışını ve dengesini korumaktır.
Mineral aleminin “Işık Saçan Devası”, doğaya ilişkin olarak şunları söyledi:
“Yaşamınızı sürdürebilmeniz için herşeyden önce doğa ile işbirliği içinde olmanız gerekiyor. Bizler sizin yaptığınız gibi doğayı ve insanlığı birbirlerinden ayrı görmüyoruz. Biz yaşamın bütünlüğünü ve varlıklann birbirleriyle olan bağlantılanru görüyor ve bu bilgiyi sizlerle paylaşmayı istiyoruz.
Bu gezegendeki yaşam, canlılar arasındaki işbirliğine dayanır. Bitkilerden, kullanabileceğiniz durumda aldığınız güneş enerjisi olmasa yaşamınızı sürdürmezsiniz. Bir canlının yaşamını sunmasıyla başka bir yaşam doğar.
Kendinizi, dengelenme sürecindeki gezegeninizin parçası olarak görmelisiniz. Bitkiler, hayvanlar ve mineraller kendilerini size, yaşamınızı sürdürebilmeniz için içtenlikle sunarlar. Bir taşa doğru çekildiğinizi hissettiğinizde, bilin ki, Yüksek Benlik’iniz bu taşın sizin için yararlı olduğunu söylemektedir. Yalnızca içsel rehberinizi dinlemeniz yeterlidir. Hastalıklarınızı düşüncelerinizin ve doğal enerjilerin yardımıyla tedavi etmeyi öğrendiğiniz zaman, içinizde tüm gezegenin yaşam gücünü bulacaksınız.
Yaşam, enerji olarak adlandırdığımız Özün titreşimine göre yoğunluk kazanan farklı düzeylerde evrimleşir. Bu evrim, saf enerjinin yaratıcı bir biçimde kullanıldığı yüksek düzeylere doğru sürüp gider. Bu evrim döngüsünde yer alan “İnsanlık”, üstün bir yaşam biçimi değildir.
Sizler bu aşamada, kendi iradenizi Tanrısal iradeyle birleştirmeyi öğreniyorsunuz. Aynı zamanda duygu ve düşüncelerinizi amaçlarınızla uyumlu hale getirmeyi de öğrenmektesiniz. İradeniz Tanrısal iradeyle uyum sağladığı zaman, varlığınızı, Evrensel Birlik’le uyum içinde olacağınız ruhsal düzeylerde sürdüreceksiniz.
Biz Devalar “Evrensel Birlik” görüşümüzü sizlerle paylaşmak istiyoruz. Mineral aleminin herhangi bir üyesinden bilgi almak istediğinizde, bize ve paylaşmak istediğimiz bilgeliğe yargılamadan yaklaşmalısınız. Herşeyi bildiğinizi düşünmeniz sizinle ileşitim kurmamızı zorlaştırır. İletişim kurmak için ilk adımı sizlerden beklememizin nedenini soruyorsunuz. Bunu açıklamaya çalışacağım:
Sizinle iletişim kurabilmemiz için, bu gezegenin enerjisiyle uyum ve denge içinde olmamızı sağlayan yaşam enerjimizi kullanmamız gerekir. Bu yüzden kurulacak ilişki sizin istediğiniz ve gayretinizle gerçekleşmeli. Ayrıca bizimle ilişki kurabilmeniz için kendinizi yargılamaktan vazgeçip, kabullenme ve sab-retme gibi özellikleri geliştirmeniz gerekir. Bizler çabalarınızı fark ediyor, bizden ve paylaşmak istediğimiz bilgiden kuşku du-yup-duymadığınızı anlayabiliyoruz. Size evrimleşmeyi ve Öz’ünüze dönmeyi öğreten bu bilgiye güvenmenizi istiyoruz. Her zaman birlikteyiz. Bizler kendi alemimizle sizin aleminiz arasındaki enerjilerin uyumunu sağlıyoruz. İşlevlerimizden bir başkası, yüksek düzeylerin enerjilerini, insanın zihinsel ve fiziksel bedenlerinde kullanılabilecek düzeylere indirgemektir.
Fiziksel dünyanız, ruhsal gerçekliğin beş duyunuz ve fiziksel bedeninizle algılayabileceğiniz düzeye indirgemiş halidir. Doğa size yalnızca gözlerinizle görmeyi değil, aynı zamanda, farkın-dalığınızı fiziksel boyutlarınızın ötesine dek genişletebilmeyi de öğretir. Biz Devalar, sizin Evrensel Birlik’e uzanan yolunuzdaki “Işık Köprüleri”yiz. Doğanın sizlerle paylaştığı bu ışığa kendinizi açın. Bizler size severek hizmet ediyoruz. Size düşen ise, luı hizmeti kabul etmek.”
Şimdi, Devalar Alemi’ne uyum sağlayabilmeniz için, Şifalı Taşlarınızı ne şekilde kullanmanız gerektiğini açıklayacağız:
1. Taşınızı elinizde tutun. Derin soluklar alarak bedeninizi gevşetin. Ardından, kendinizi huzurlu ve güvenli hissedeceğiniz bir ortam düşleyin. Yüksek Benlik’inizin de sizinle birlikte bu Ortamı paylaştığını hissederek birkaç dakika böyle kalın.
2. Şimdi dikkatinizi elinizdeki taşa vererek, varolan herşey İçin Yaratıcımıza teşekkür edin. Verdiği nimetler için duyduğunuz minnettarlığı belirtin.
3. Taşınıza saygı duyun ve ona, size yeni şeyler öğretecek bir arkadaşınızmış gibi, alçakgönüllülükle yaklaşın. Taşınızın Devası’nın sizinle olduğunu bilin ve bekleyin. Eğer dikkat ederseniz, Yüksek Benlik’inizden Deva’ya doğru akan bir enerjinin varlığını fark edebilirsiniz. Aynı anda içinizde dingin bir sevinç ya da çeşitli renkler şeklinde ortaya çıkan enerjileri de hissede-bilirsiniz. Bu süreci sık sık tekrarlarsanız, Yüksek Benlik’iniz ve Deva arasındaki enerji farklılığını giderebilirsiniz.
4. Deva’dan gereksinim duyduğunuz rehberliği isteyin ve kendinizi buna açın. Deva’yla olan iletişiminizin sırasında algıladıklarınızı netleştirmeniz için O’na “evet” ya da “hayır” cevabını alabileceğiniz sorular yöneltebilirsiniz. Bunu yaparken taşınızı bir sarkaç gibi kullanabilirsiniz. Örneğin; “Bedenimdeki yaşam enerjisini yenilememe yardım ediyor musunuz?” ya da “Sizi üzerimde taşımam gerekiyor mu?” gibi sorular sorabilirsiniz.
5. Taşınıza ve onun Devası’na sevgileri ve yardımları için teşekkür edin. Bütün taşların insanlığa verebilecekleri türlü armağanları vardır. Enerjilerinizi taşların enerjilerine ayarlamayı öğrenirken sabırlı ve kararlı olmanız gerekir. Devalar bizlerle birlikte çalışmayı isterler. Bu herşeyden önce, iki alem arasında bir kapı açmak ve ortak bir sezgisel dil oluşturmak isteğidir. Eğer taşınızla bir kez bağlantı kurduysanız, iletişime geçmek istediğiniz her zaman özel bilinç hallerine girmeniz gerekmeyebilir. Zaten ruhsal farkındalığınız geliştikçe taşınızla bağlantı kurmak üzere yeni yollar keşfedeceksiniz.