Tüm güzelliklerine rağmen süs taşları, bilinen 3000 kadar mineral türü olmasına karşılık bunların yaklaşık 50 kadarı süs taşları olarak tanınmaktadır.
İnsanoğlu, geçmişten günümüze kadar doğal taşları takı amaçlı olarak kullanmıştır. Bu süreçte takı, kemik, boynuz, diş, yumuşakça kabukları ile başlayıp renkli doğal taşlarla devam etmiştir. Madenlerin bulunması, işlenmesi ve şekillendirilmesinin öğrenilme siyle birlikte doğal taşlarla madenlerin karışımından oluşan takılar kullanılmaya başlanmıştır.
Süs Taşı, insanlık tarihinde değerli objelerden biri olarak görülmektedir. Dünyadaki tüm sosyal topluluklarda bunun izlerini görmekteyiz. Süs taşları prehistorik çağlarda bile bir anlam yüklenmiş taşıdığı kişiye ait güzellik, güç ve statünün göstergesi niteliğini taşımıştır. (Schumann, 1998)
Anadoludaki buluntuların, teknik incelikleri, detaylarla bezenmiş takılardaki derinlik ve kültür sentezini ortaya koyan tasarımcılığı Anadolu takı sanatı tarih içinde çok farklı bir yerde durmaktadır. Doğu Anadoluda Karaz, Batı Anadoluda Beycesultan ve Semayük, Konya civarında Karahöyük, Güneydoğu Anadoluda Pulur buluntuları Anadolu insanının gerek tasarımda gerekse döküm işlemlerinde o dönemlerde ulaşmış olduğu seviyeyi göstermektedir.
Modern bir bilim olarak tanımlanabilen gemoloji, kimyasal analizler ve farklı metodlar ile bundan 100 (yüz) yıl kadar öncesinde de vardı. 1910′ larda kristal iç yapısı ortaya konulurken, 1914′ lerde ise x-ray desteği ile kristallerin atomik geometrisi ortaya konulmuştur. Mineraloji, kimya ve gemoloji anabilim dalları birbirlerini tamamlamaktadır.
Dünyada bazı ülkelerde kurulan müzelerde süstaşları koleksiyonları mevcuttur. Bu müzelerden bazıları özellikle ve tamamen nadir süstaşlarmı bulundurmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır.
BM: British Museum (Natural History)-London-England
SI: Smithsonian Institution (Washington D.C.)
DG: Devonian Group (Calgory, Alberta, Canada)
AMNH: American Museum of Natural History (New York)
ROM: Royal Ontario Museum (Toronto, Ontario, Canada)
Doğal süs taşları yerkabuğundaki rezervi sınırlı olduğundan ucuz tüketimi karşılayabilmek ve kullanımı yaygınlaştırmak için mineral türü süs taşları oluşumu ve gelişimi laboratuarlarda gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde üretilen süs taşları sektörde sentetik süs taşları ismi verilmiştir.
Ülkemiz potansiyelinde farklı gem kalitesinde süstaşlarmı bulmak mümkündür. Bunların kimi tam gem kalitesinde, bazıları düşük kalitede bazıları ise gem kalitesinde değildir. Eskişehir-Sancakaya Kalsedonlan, Balıkesir-Dursunbey yöresi Ametistleri, Bursa-Harmancık Mor Jade gibi bazı örnekler ise gem kalitesinde olan bazı süstaşlanmızdır. Potansiyelimizin bir kısmı ise yapılan kazı çalışmaları yada aşırı talep yada kaçaklar nedeni ile tükenmiş durumdadır. Yozgat taki pembe turmalinler bu yok olan gruba dahil edilebilir.
Ülkemizde iki grup tarafından süs taşları bilinmektedir bunlar; profesyonel sustası kolleksiyonculan-eğitimciler ve grupları ve bunların yamsıra ikinci grup hobi bazında amatör kolleksiyoncular ile süstaşçılığı sürdürülmektedir.
Özellikle Orta ve Batı Anadoluda bulunan süstaşlarmı incelemeye yönelik olan bu çalışmada Eskişehir-Dereyalak yöresindeki dendritik opali ile Kütahya Simav Ateş opallerinin gem kaliteleri araştırılmış, gemolojik irdelemeleri yapılmıştır.
Bu bağlamda dendritik opal ve ateş opal örneklerine ait makroskopik ve mikroskobik (polarizan, taramalı), mineralojik ve gemolojik özellikler, iz element analizleri ile renk verici elementlerin tespiti, ısıl bağımlı renk değişim özelliklerinin tespiti, termolüminesans özellik, SEM çalışmaları, arazide gözlenen yerleşim ve şekillenmeleri ile oluşum mekanizmaları, jeolojik konumlan belirlenmeye çalışılmıştır.
Değerli opal eski çağlardan beri bilinmektedir. Mücevherat alanında kullanılması nedeni ile zaman içerisinde artan bir değeri olmuştur. Dünyada bir çok lokasyonda bulunabilen opal, değerli ve yarı değerli süs taşları grubunda tanımlanmaktadır.
Opal Avustralya’ nm ulusal sustası konumundadır. Dünya değerli opal ihtiyacının %95 ini Avustralya sağlamakt
Alüminyum : 8
Demir : 5
Kalsiyum : 3
Potasyum : 2
Magnezyum : 2
Titanyum : 0,5
Oksijen : 47
Hidrojen : 0,167
Silisyum : 27
Diğer : 5
Yerkabuğundaki elementlerin dağılımlarının grafikte olduğu gibi düşünüldüğünde Türkiyede bulunan minerallerin ve süstaşlarmm daha çok silikat grubundan olması dikkat çekmektedir. Ankara Çubuk Agatlan, lüle taşı, kemererit kristalleri, kalsedon oluşumları, opal oluşumları örnekler olarak verilebilir.
Yüzlerce, binlerce yıldır Anadolu topraklan ard ardına sayısız uygarlıklara jeolojik yapısıyla, barındırdığı muhteşem gemolojik potansiyelini hammadde olarak sunmuştur.
Anadolu süs taşları kültür mirası tamamen kendine has özellikleri ile dünyada eşi bulunmaz bir sentezdir. Gerek özgün olması ve gerekse farklı uygarlıkların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir topluluğun sanat izlerini yansıtması bu eşsiz güzelliği
Anadolu,
dünyada sadece kendine ait olan değerli süs taşları ile adını ayrı bir yere taşımayı başarmıştır. Bu süreç içerisinde her dönem kendinden önceki ustanın el izlerini yansıtmış, çekicilikleri ile oldukça yüksek değerdeki eserler ortaya konulurken tüm sanatsal yaratıcılıkları ile kendini göstermeyi başarmıştır.
Şekil 1.3. : Türkiye’ de bulunan süstaşlarına ait lokasyon haritası
1- Opal; Eskişehir, Kütahya, Afyon, Ayvalık, Çanakkale, Bilecik
2- Agat; Ankara, Manisa, Afyon, Eskişehir, Konya, Çanakkale, Bursa, Bilecik
3- Kalsedon; Eskişehir, Bandırma, Adana, Çanakkale, İzmir, Manisa,Çankırı, Bursa, Yozgat
4- Ateş opal; Kütahya
5- Obsidiyen; Nevşehir, Kars
6- Oltutaşı; Erzurum
7- Diaspor; Muğla
8- Krizopras; Eskişehir, Çanakkale, Kütahya, Tokat, Çankırı
9- Ametist; Balıkesir, Yozgat
10- Beril; Yozgat
11- Turmalin; Yozgat, Balıkesir, Tokat, Çanakkale
12- Silislcşmiş ağaç; Ankara,
13- Mercan; Ege, Marmara
14- Akuamarin; Manisa, Bilecik
15- Zebercet; İzmir, Bolu, Tokat, Eskişehir, Bursa
16- Kehribar; Artvin
17- Kuvars; Muğla, Gümüşhane, Eskişehir, Konya, Bursa
18- Turkuaz ; Erzurum
19- Jade; Bursa
Kaynakların bir kısmı Tülin İçözü’ ne (2002) ait doktora tezinden ve MTA raporlarından alınmıştır.
Süs taşları yer yüzünde farklı jeolojik çevrelerde formlanabilir. Süs taşlarının nerede oluştukları ve bulundukları yer konusu kökenlerinin belirlenmesi açısından önemlidir.
Hemen hemen tüm süs taşları yer yüzeyine yakın oluşum sunarlar. Bazıları yüzeye doğru içinde yer aldıkları formasyonla çıkmışlardır.
Bazıları ise tektonik hareketler sonucu yüzeye ulaşmıştır. (Faylanma gibi, volkanizma gibi.) Bu tektonik hareketler sonucu kayalar derinden yüzeye doğru 400 km kadar çıkabilirler.
1.2.1 Formasyon içerisinde yer alan süs taşları
1.2.1.1.Yüzeye yakın veya yüzeydeki formasyonlarda oluşan süs taşları
1.2.1.2. Hidrotermal depozitler
1.2.1.3. Pegmatitler içinde yer alan süs taşları
1.2.1.4. Magmatik kayalarda bulunan süs taşları
1.2.1.5. Metamorfik kayalarda bulunan süs taşlan
1.2.1.6. Manto içerisinde yer alan süs taşlan
1.2.1.1. Yüzeyde veya yüzeye yakın yerde oluşan süs taşları
Bu grupta bulunan süs taşlan 2 grup altında incelenirler. Bunlardan birincisi silika yönünden zengin olan gruptur;
Ametist, Agat, Opal Diğer ikinci grup ise bakırca zengindir; Malakit, Azurit, Turkuaz,
1.2.1.2. Hidrotermal depozitler:
Beril, Turmalin ve Boron bu yolla oluşan süs taşlarıdır.
1.2.1.3. Pegmatitik magmada oluşan süs taşları
Beril, Turmalin bu grupta Berylliumca zengin süs taşlan görülür.
1.2.1.4.Magmatik kayaçlar içinde oluşan süs taşları Zirkon, topaz, yakut bu grupta oluşan süs taşlandır.
1.2.1.5.Metamorfik kayaçlarda oluşan süs taşları
Yüksek ısı- yüksek basınç etkisi altında jade Kontak metamorfizma sonucunda granat
Rejyonal metamorfizma ile granat ve kordiyerit oluşumu gözlenebilir. 1.2.1.6 Manto kökenli süs taşları:
Olivin (peridot), Daha derinde olarak oluşan; Kimberlitler, Elmaslar Tüm bunlarla beraber sustası oluşumları doğada birincil yada ikincil depositler halinde bulunabilir. Birincil depozitler, sustası oluşumu hala ilk oluştuğu orijinal lokasyonunda yada formasyonun içinde bulunması anlamına gelmektedir. İkincil depozitlerde ise sustası oluşumları oluştukları ortamdan başka bir lokasyn veya formasyona taşınmışlardır. Bu süreç boyuncada en sert sustası oluşumları bile yuvarlaklaşabilir, daha yumuşak olanlarında ise kırılmalar, parçalanmalar gözlenebilir. (Schumann, 1997, s 53)
Süstaşlarmm göç etme olaylarında nehirler (flüvyal), denizler (marine), kıyı boyu (litoral), rüzgarlar (aeolian) yoluyla oluşabilirler. Su ve rüzgar süstaşları üzerinde yıkıcı, tahrip edici etkileri olabilir. Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları
Ultrabazik kayaçlarda bulunan süs taşları
Sfen Enstatit
Zirkon Hipersten
Granat Olivin
Kuvars Pirop
Feldspat Gök yakut
Topaz
Diyopsit
Pegmatitlerde bulunan süstaşları
Anatas Spodümen
Apatit Topaz
Aksinit Turmalin
Zümrüt Zirkon
Fluorit Lazulit
Granat Beril
Disten Krizoberil
Kordiyerit
Şekil 1.4 :Magmatik kayaçlarda bulunan süstaşları
Metamorfík kayaçlarda bulunan süstaşları
Lapis Lazuli
Yakut, Mavi Yakut
Zümrüt
Apatit
Aksinit
Kordiyerit
Diyopsit________
Fluorit
Skapolit
Sfalerit
Sfen
Steatit
Turmalin
Zensit
Grossüler
Andradit
Jadeit
Nefrit
Öasp
Epidot
Şekil 1.5 : Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları
1.3. Süs Taşlarının Kullanım Alanları
Mücevher olarak kullanılabilecek taşlar çok farklı alanlarda kullanılabilir. Mücevher taşları her şeyden önce süs malzemesi olarak, küçük heykelciklerin
yla kolleksiyonculukta
kullanılır.
Düşük kaliteli elmaslar : endüstriyel uygulamalarda kullanılabilir. Son
mli
miktarlara ulaşmaktadır. Sertlik derecesinin 10 olusu, yani dünyanın en sert
itli
şekillerde endüstriyel maksatlarla kullanılmaktadır.
Kristal elmas: her türlü malzemeyi kesme, delme ve düzlemede, yani aşındırıcı olarak kullanılır.
Kristal kuvars: renklileri kıymetli tas ve bazı çeşitleri telsizlerde tüketilirler.
Beril: hassas terazilerde,
Yeşil turmalin: turmalin kaması ile diğer polarizasyon aletlerinde kullanılır.
Agat: Çok sert olusu ve asitlerin etki etmemesi nedeniyle muhtelif tür agâhlar laboratuvarlar için havan imalatında, ayrıca terazi, bıçak ağızlarında, çeşitli süs ve ev eşyası yapımında, tekstil silindirlerinde ve spatül olarak kullanılabilir. (MTA Raporu)
Süs taşlarının taşıması gereken başlıca özellikler:
i
1. Güzellik ve çekicilik
Bir taş güzelliği ve çekiciliği oranında değerlidir. Her ne kadar güzellik göreceli bir kavram olsada genelde sanatsal yaratıcılık ve taş güzeliği bir araya geldiğinde eşsiz değerler ortaya çıkmaktadır. Güzellik taşın rengine, ışık kırmasına, optik özelliklerine, parlaklığına bağlı olarak değişebilen bir özelliktir. Ayrıca taşta bulunan kedi gözü yansıması, yıldız etkisi gibi özel fenomenlerde ona ayrı çekicilik vermektedir.
2. Durabilite
Bir taşın durabilitesi taşın dış etkilere karşı koyma direnci değeridir. Avustralyalı bir mineralog olan F. Mohs tarafından oluşturulan sertlik skalası ile 1′ den 10′ a kadar sertlik sıralamaları yapılmıştır. Bir taş kesildikten ve parlatıldıktan sonra parçalanmamalıdır.
3. Nadirlik
Bir süs taşı ne kadar az miktarda bulunursa o oranda değerlidir. Elmaslar içinde renksiz olanı en az bulunduğu için en değerli olandır. Süs taşları ender
erlendirilmeleri kg
bazında yapılmamaktadır. Süs taşları carat adı verilen (0.2 gr =1 carat) bir ölçümle yapılmaktadır.
4. Taşmabilirlik
Süs taşı marketçiliğinde zaten ederleri oldukça yüksek olan süs taşlarının
ini gerekmektedir.
Çok fazla ağır olan taşlar alıcıları ekonomik açıdan zorlayacağı için bunların carat bazında daha düşük miktarlar haline getirilip sunulması kolaylık sağlamaktadır. Elmaslar çok küçük parçalara ayrılsalar bile ederlerinin yinede yüksek olduğu unutulmamalıdır.
Süs taşları güzellikleri, bir bakıma onların doğru bir şekilde kesilmelerinede bağlıdır. En uygun şekilde kesilmedikleri takdirde bir taş gerçek değerini bulamamış sayılır. Özellikle elmaslarda doğru kesim yapmak çok önemlidir. Çünkü ışığın kırınımı taşa parlaklığını etkileyen önemli bir faktördür. Çok basit olarak süs taşlarını kesme, şekil verme 2 grupta toplanabilir. Bunlar a-Kaboşon kesim b-Faset kesim
a- Kaboşon kesim: Bu yöntemde taşın bir yüzeyi belli bir şekilde (kare, oval, elips, daire vb.) kesilir. Karşıt yüzeyleri ise yontularak kubbemsi yada yarı kürsel bir şekil kazandırılır. Kaboşon kesimde işlem sırası şöyledir.
Kaboşon olarak kesilmesi düşünülen taş ve doğal haline uygun kaboşon kalıbı yada şablonu seçilir. Seçim işleminden sonra taşın doğal halindeki en geniş kısmından kesme makinesinde kesilir. Kesilen bu yüzey üzerine şablon veya kalıp
ile
gerçekleştirilir. Burada dikkat edilecek nokta, taş üzerindeki çatlak, kırık yada istenmeyen oksitli yerlerin biçimlendirmeyi etkilememesi ve elimizdeki ham taştan asgari yararlanılabilecek şekilde çizilmesidir.
Çizimi yapılan taşın diğer yüzeyini küreselleştirme işlemi için yontma makinesi kullanılır. Yontmayla çizgiye sadık kalınarak taşın alt yüzeyinin sınırları belirlenir. Daha sonra yine yontucuda alabildiğince küresel bir şekil verilir.
Kaba olarak biçimlenmiş olan bu taşı düzeltmeye hazırlamak için bir ispirto ocağında hafif ısıtılır. Daha önceden hazırlanmış ve drop adı verilen tahta çubuğa mühür mumuyla düz olan yüzeyi yapıştırılır.
Düzeltme işleminden sonra parlatma işlemine geçilir. Parlatma için düzeltme makinesine, parlatma diski olan keçe yapıştırılmış demir disk takılır. Keçe üzerine suyla beraber tatbik edilen parlatma tozuyla taşın parlaması sağlanır.
Küresel yüzeyin parlatılmasmdan sonra taş yine ispirto ocağında hafif ısıtılır ve droptan ayrılır. Bu kez düzeltme işlemi düz olan yüzey için yapılır. Düzeltme diski üzerinde küçük nolu zımpara tozundan büyük nolu toza gidilerek düzeltme tamamlanır. Daha sonra pürüzlerden arınmış olan bu yüzey keçe üzerinde parlatılır.
b- Faset: Gemolojide en önemli ve en zor taş işleme yöntemidir. Bu şekilde işleme ancak çok temiz ve berrak taşlarda uygulanır. Faset kesim için tabanları bitişik iki piramitten oluşmuş bir parçadan hareket edilir. Bir piramitin uç kısmı kesilir. Buraya taç denir. Sivri kalan alt kısma ise dip adı verilir. Dip ile taçm birleştiği yere kuşak denir. Daha sonraki işlem dip ve taç kısımlarının fasetlendirilmesidir. Bu kesime pırlanta kesim denir. Faset kesimde işlem sırası şöyledir.
İşlem için önce taş ve taşın ilksel konuma en uygun faset planı saptanır. Faset planı isteğe bağlı olarak hazırlanabileceği gibi denenmiş faset planlarmdanda yararlanılabilir.
Kesim işlemine taşın zayıf yüzeyleri ve çatlak alanların atılmasıyla başlanır. Kaboşon işlemede olduğu gibi düzgün olan yüzeye drop mühür mumuyla hafif ısıtılarak yapıştırılır. Dropa yapıştırılan taşın dip kısmı kesme makinesinde yaklaşık piramit oluşturacak şekilde kesilir.
Drop faset aparatına yerleştirilerek düzeltme işlemine başlanır. Kaba aşındırması 220 nolu tozla yapılan taşı ince düzeltmeleri 400-600-800 nolu tozlarla
Tüm güzelliklerine rağmen süs taşları, bilinen 3000 kadar mineral türü olmasına karşılık bunların yaklaşık 50 kadarı süs taşları olarak tanınmaktadır.
İnsanoğlu, geçmişten günümüze kadar doğal taşları takı amaçlı olarak kullanmıştır. Bu süreçte takı, kemik, boynuz, diş, yumuşakça kabukları ile başlayıp renkli doğal taşlarla devam etmiştir. Madenlerin bulunması, işlenmesi ve şekillendirilmesinin öğrenilme siyle birlikte doğal taşlarla madenlerin karışımından oluşan takılar kullanılmaya başlanmıştır.
Süs Taşı, insanlık tarihinde değerli objelerden biri olarak görülmektedir. Dünyadaki tüm sosyal topluluklarda bunun izlerini görmekteyiz. Süs taşları prehistorik çağlarda bile bir anlam yüklenmiş taşıdığı kişiye ait güzellik, güç ve statünün göstergesi niteliğini taşımıştır. (Schumann, 1998)
Anadoludaki buluntuların, teknik incelikleri, detaylarla bezenmiş takılardaki derinlik ve kültür sentezini ortaya koyan tasarımcılığı Anadolu takı sanatı tarih içinde çok farklı bir yerde durmaktadır. Doğu Anadoluda Karaz, Batı Anadoluda Beycesultan ve Semayük, Konya civarında Karahöyük, Güneydoğu Anadoluda Pulur buluntuları Anadolu insanının gerek tasarımda gerekse döküm işlemlerinde o dönemlerde ulaşmış olduğu seviyeyi göstermektedir.
Modern bir bilim olarak tanımlanabilen gemoloji, kimyasal analizler ve farklı metodlar ile bundan 100 (yüz) yıl kadar öncesinde de vardı. 1910′ larda kristal iç yapısı ortaya konulurken, 1914′ lerde ise x-ray desteği ile kristallerin atomik geometrisi ortaya konulmuştur. Mineraloji, kimya ve gemoloji anabilim dalları birbirlerini tamamlamaktadır.
Dünyada bazı ülkelerde kurulan müzelerde süstaşları koleksiyonları mevcuttur. Bu müzelerden bazıları özellikle ve tamamen nadir süstaşlarmı bulundurmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır.
BM: British Museum (Natural History)-London-England
SI: Smithsonian Institution (Washington D.C.)
DG: Devonian Group (Calgory, Alberta, Canada)
AMNH: American Museum of Natural History (New York)
ROM: Royal Ontario Museum (Toronto, Ontario, Canada)
Doğal süs taşları yerkabuğundaki rezervi sınırlı olduğundan ucuz tüketimi karşılayabilmek ve kullanımı yaygınlaştırmak için mineral türü süs taşları oluşumu ve gelişimi laboratuarlarda gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde üretilen süs taşları sektörde sentetik süs taşları ismi verilmiştir.
Ülkemiz potansiyelinde farklı gem kalitesinde süstaşlarmı bulmak mümkündür. Bunların kimi tam gem kalitesinde, bazıları düşük kalitede bazıları ise gem kalitesinde değildir. Eskişehir-Sancakaya Kalsedonlan, Balıkesir-Dursunbey yöresi Ametistleri, Bursa-Harmancık Mor Jade gibi bazı örnekler ise gem kalitesinde olan bazı süstaşlanmızdır. Potansiyelimizin bir kısmı ise yapılan kazı çalışmaları yada aşırı talep yada kaçaklar nedeni ile tükenmiş durumdadır. Yozgat taki pembe turmalinler bu yok olan gruba dahil edilebilir.
Ülkemizde iki grup tarafından süs taşları bilinmektedir bunlar; profesyonel sustası kolleksiyonculan-eğitimciler ve grupları ve bunların yamsıra ikinci grup hobi bazında amatör kolleksiyoncular ile süstaşçılığı sürdürülmektedir.
Özellikle Orta ve Batı Anadoluda bulunan süstaşlarmı incelemeye yönelik olan bu çalışmada Eskişehir-Dereyalak yöresindeki dendritik opali ile Kütahya Simav Ateş opallerinin gem kaliteleri araştırılmış, gemolojik irdelemeleri yapılmıştır.
Bu bağlamda dendritik opal ve ateş opal örneklerine ait makroskopik ve mikroskobik (polarizan, taramalı), mineralojik ve gemolojik özellikler, iz element analizleri ile renk verici elementlerin tespiti, ısıl bağımlı renk değişim özelliklerinin tespiti, termolüminesans özellik, SEM çalışmaları, arazide gözlenen yerleşim ve şekillenmeleri ile oluşum mekanizmaları, jeolojik konumlan belirlenmeye çalışılmıştır.
Değerli opal eski çağlardan beri bilinmektedir. Mücevherat alanında kullanılması nedeni ile zaman içerisinde artan bir değeri olmuştur. Dünyada bir çok lokasyonda bulunabilen opal, değerli ve yarı değerli süs taşları grubunda tanımlanmaktadır.
Opal Avustralya’ nm ulusal sustası konumundadır. Dünya değerli opal ihtiyacının %95 ini Avustralya sağlamakt
Alüminyum : 8
Demir : 5
Kalsiyum : 3
Potasyum : 2
Magnezyum : 2
Titanyum : 0,5
Oksijen : 47
Hidrojen : 0,167
Silisyum : 27
Diğer : 5
Yerkabuğundaki elementlerin dağılımlarının grafikte olduğu gibi düşünüldüğünde Türkiyede bulunan minerallerin ve süstaşlarmm daha çok silikat grubundan olması dikkat çekmektedir. Ankara Çubuk Agatlan, lüle taşı, kemererit kristalleri, kalsedon oluşumları, opal oluşumları örnekler olarak verilebilir.
Yüzlerce, binlerce yıldır Anadolu topraklan ard ardına sayısız uygarlıklara jeolojik yapısıyla, barındırdığı muhteşem gemolojik potansiyelini hammadde olarak sunmuştur.
Anadolu süs taşları kültür mirası tamamen kendine has özellikleri ile dünyada eşi bulunmaz bir sentezdir. Gerek özgün olması ve gerekse farklı uygarlıkların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir topluluğun sanat izlerini yansıtması bu eşsiz güzelliği
Anadolu,
dünyada sadece kendine ait olan değerli süs taşları ile adını ayrı bir yere taşımayı başarmıştır. Bu süreç içerisinde her dönem kendinden önceki ustanın el izlerini yansıtmış, çekicilikleri ile oldukça yüksek değerdeki eserler ortaya konulurken tüm sanatsal yaratıcılıkları ile kendini göstermeyi başarmıştır.
Şekil 1.3. : Türkiye’ de bulunan süstaşlarına ait lokasyon haritası
1- Opal; Eskişehir, Kütahya, Afyon, Ayvalık, Çanakkale, Bilecik
2- Agat; Ankara, Manisa, Afyon, Eskişehir, Konya, Çanakkale, Bursa, Bilecik
3- Kalsedon; Eskişehir, Bandırma, Adana, Çanakkale, İzmir, Manisa,Çankırı, Bursa, Yozgat
4- Ateş opal; Kütahya
5- Obsidiyen; Nevşehir, Kars
6- Oltutaşı; Erzurum
7- Diaspor; Muğla
8- Krizopras; Eskişehir, Çanakkale, Kütahya, Tokat, Çankırı
9- Ametist; Balıkesir, Yozgat
10- Beril; Yozgat
11- Turmalin; Yozgat, Balıkesir, Tokat, Çanakkale
12- Silislcşmiş ağaç; Ankara,
13- Mercan; Ege, Marmara
14- Akuamarin; Manisa, Bilecik
15- Zebercet; İzmir, Bolu, Tokat, Eskişehir, Bursa
16- Kehribar; Artvin
17- Kuvars; Muğla, Gümüşhane, Eskişehir, Konya, Bursa
18- Turkuaz ; Erzurum
19- Jade; Bursa
Kaynakların bir kısmı Tülin İçözü’ ne (2002) ait doktora tezinden ve MTA raporlarından alınmıştır.
Süs taşları yer yüzünde farklı jeolojik çevrelerde formlanabilir. Süs taşlarının nerede oluştukları ve bulundukları yer konusu kökenlerinin belirlenmesi açısından önemlidir.
Hemen hemen tüm süs taşları yer yüzeyine yakın oluşum sunarlar. Bazıları yüzeye doğru içinde yer aldıkları formasyonla çıkmışlardır.
Bazıları ise tektonik hareketler sonucu yüzeye ulaşmıştır. (Faylanma gibi, volkanizma gibi.) Bu tektonik hareketler sonucu kayalar derinden yüzeye doğru 400 km kadar çıkabilirler.
1.2.1 Formasyon içerisinde yer alan süs taşları
1.2.1.1.Yüzeye yakın veya yüzeydeki formasyonlarda oluşan süs taşları
1.2.1.2. Hidrotermal depozitler
1.2.1.3. Pegmatitler içinde yer alan süs taşları
1.2.1.4. Magmatik kayalarda bulunan süs taşları
1.2.1.5. Metamorfik kayalarda bulunan süs taşlan
1.2.1.6. Manto içerisinde yer alan süs taşlan
1.2.1.1. Yüzeyde veya yüzeye yakın yerde oluşan süs taşları
Bu grupta bulunan süs taşlan 2 grup altında incelenirler. Bunlardan birincisi silika yönünden zengin olan gruptur;
Ametist, Agat, Opal Diğer ikinci grup ise bakırca zengindir; Malakit, Azurit, Turkuaz,
1.2.1.2. Hidrotermal depozitler:
Beril, Turmalin ve Boron bu yolla oluşan süs taşlarıdır.
1.2.1.3. Pegmatitik magmada oluşan süs taşları
Beril, Turmalin bu grupta Berylliumca zengin süs taşlan görülür.
1.2.1.4.Magmatik kayaçlar içinde oluşan süs taşları Zirkon, topaz, yakut bu grupta oluşan süs taşlandır.
1.2.1.5.Metamorfik kayaçlarda oluşan süs taşları
Yüksek ısı- yüksek basınç etkisi altında jade Kontak metamorfizma sonucunda granat
Rejyonal metamorfizma ile granat ve kordiyerit oluşumu gözlenebilir. 1.2.1.6 Manto kökenli süs taşları:
Olivin (peridot), Daha derinde olarak oluşan; Kimberlitler, Elmaslar Tüm bunlarla beraber sustası oluşumları doğada birincil yada ikincil depositler halinde bulunabilir. Birincil depozitler, sustası oluşumu hala ilk oluştuğu orijinal lokasyonunda yada formasyonun içinde bulunması anlamına gelmektedir. İkincil depozitlerde ise sustası oluşumları oluştukları ortamdan başka bir lokasyn veya formasyona taşınmışlardır. Bu süreç boyuncada en sert sustası oluşumları bile yuvarlaklaşabilir, daha yumuşak olanlarında ise kırılmalar, parçalanmalar gözlenebilir. (Schumann, 1997, s 53)
Süstaşlarmm göç etme olaylarında nehirler (flüvyal), denizler (marine), kıyı boyu (litoral), rüzgarlar (aeolian) yoluyla oluşabilirler. Su ve rüzgar süstaşları üzerinde yıkıcı, tahrip edici etkileri olabilir. Mağmatik kayaçlarda bulunan süstaşları
Ultrabazik kayaçlarda bulunan süs taşları
Sfen Enstatit
Zirkon Hipersten
Granat Olivin
Kuvars Pirop
Feldspat Gök yakut
Topaz
Diyopsit
Pegmatitlerde bulunan süstaşları
Anatas Spodümen
Apatit Topaz
Aksinit Turmalin
Zümrüt Zirkon
Fluorit Lazulit
Granat Beril
Disten Krizoberil
Kordiyerit
Şekil 1.4 :Magmatik kayaçlarda bulunan süstaşları
Metamorfík kayaçlarda bulunan süstaşları
Lapis Lazuli
Yakut, Mavi Yakut
Zümrüt
Apatit
Aksinit
Kordiyerit
Diyopsit________
Fluorit
Skapolit
Sfalerit
Sfen
Steatit
Turmalin
Zensit
Grossüler
Andradit
Jadeit
Nefrit
Öasp
Epidot
Şekil 1.5 : Metamorfik kayaçlarda bulunan süstaşları
1.3. Süs Taşlarının Kullanım Alanları
Mücevher olarak kullanılabilecek taşlar çok farklı alanlarda kullanılabilir. Mücevher taşları her şeyden önce süs malzemesi olarak, küçük heykelciklerin
yla kolleksiyonculukta
kullanılır.
Düşük kaliteli elmaslar : endüstriyel uygulamalarda kullanılabilir. Son
mli
miktarlara ulaşmaktadır. Sertlik derecesinin 10 olusu, yani dünyanın en sert
itli
şekillerde endüstriyel maksatlarla kullanılmaktadır.
Kristal elmas: her türlü malzemeyi kesme, delme ve düzlemede, yani aşındırıcı olarak kullanılır.
Kristal kuvars: renklileri kıymetli tas ve bazı çeşitleri telsizlerde tüketilirler.
Beril: hassas terazilerde,
Yeşil turmalin: turmalin kaması ile diğer polarizasyon aletlerinde kullanılır.
Agat: Çok sert olusu ve asitlerin etki etmemesi nedeniyle muhtelif tür agâhlar laboratuvarlar için havan imalatında, ayrıca terazi, bıçak ağızlarında, çeşitli süs ve ev eşyası yapımında, tekstil silindirlerinde ve spatül olarak kullanılabilir. (MTA Raporu)
Süs taşlarının taşıması gereken başlıca özellikler:
i
1. Güzellik ve çekicilik
Bir taş güzelliği ve çekiciliği oranında değerlidir. Her ne kadar güzellik göreceli bir kavram olsada genelde sanatsal yaratıcılık ve taş güzeliği bir araya geldiğinde eşsiz değerler ortaya çıkmaktadır. Güzellik taşın rengine, ışık kırmasına, optik özelliklerine, parlaklığına bağlı olarak değişebilen bir özelliktir. Ayrıca taşta bulunan kedi gözü yansıması, yıldız etkisi gibi özel fenomenlerde ona ayrı çekicilik vermektedir.
2. Durabilite
Bir taşın durabilitesi taşın dış etkilere karşı koyma direnci değeridir. Avustralyalı bir mineralog olan F. Mohs tarafından oluşturulan sertlik skalası ile 1′ den 10′ a kadar sertlik sıralamaları yapılmıştır. Bir taş kesildikten ve parlatıldıktan sonra parçalanmamalıdır.
3. Nadirlik
Bir süs taşı ne kadar az miktarda bulunursa o oranda değerlidir. Elmaslar içinde renksiz olanı en az bulunduğu için en değerli olandır. Süs taşları ender
erlendirilmeleri kg
bazında yapılmamaktadır. Süs taşları carat adı verilen (0.2 gr =1 carat) bir ölçümle yapılmaktadır.
4. Taşmabilirlik
Süs taşı marketçiliğinde zaten ederleri oldukça yüksek olan süs taşlarının
ini gerekmektedir.
Çok fazla ağır olan taşlar alıcıları ekonomik açıdan zorlayacağı için bunların carat bazında daha düşük miktarlar haline getirilip sunulması kolaylık sağlamaktadır. Elmaslar çok küçük parçalara ayrılsalar bile ederlerinin yinede yüksek olduğu unutulmamalıdır.
Süs taşları güzellikleri, bir bakıma onların doğru bir şekilde kesilmelerinede bağlıdır. En uygun şekilde kesilmedikleri takdirde bir taş gerçek değerini bulamamış sayılır. Özellikle elmaslarda doğru kesim yapmak çok önemlidir. Çünkü ışığın kırınımı taşa parlaklığını etkileyen önemli bir faktördür. Çok basit olarak süs taşlarını kesme, şekil verme 2 grupta toplanabilir. Bunlar a-Kaboşon kesim b-Faset kesim
a- Kaboşon kesim: Bu yöntemde taşın bir yüzeyi belli bir şekilde (kare, oval, elips, daire vb.) kesilir. Karşıt yüzeyleri ise yontularak kubbemsi yada yarı kürsel bir şekil kazandırılır. Kaboşon kesimde işlem sırası şöyledir.
Kaboşon olarak kesilmesi düşünülen taş ve doğal haline uygun kaboşon kalıbı yada şablonu seçilir. Seçim işleminden sonra taşın doğal halindeki en geniş kısmından kesme makinesinde kesilir. Kesilen bu yüzey üzerine şablon veya kalıp
ile
gerçekleştirilir. Burada dikkat edilecek nokta, taş üzerindeki çatlak, kırık yada istenmeyen oksitli yerlerin biçimlendirmeyi etkilememesi ve elimizdeki ham taştan asgari yararlanılabilecek şekilde çizilmesidir.
Çizimi yapılan taşın diğer yüzeyini küreselleştirme işlemi için yontma makinesi kullanılır. Yontmayla çizgiye sadık kalınarak taşın alt yüzeyinin sınırları belirlenir. Daha sonra yine yontucuda alabildiğince küresel bir şekil verilir.
Kaba olarak biçimlenmiş olan bu taşı düzeltmeye hazırlamak için bir ispirto ocağında hafif ısıtılır. Daha önceden hazırlanmış ve drop adı verilen tahta çubuğa mühür mumuyla düz olan yüzeyi yapıştırılır.
Düzeltme işleminden sonra parlatma işlemine geçilir. Parlatma için düzeltme makinesine, parlatma diski olan keçe yapıştırılmış demir disk takılır. Keçe üzerine suyla beraber tatbik edilen parlatma tozuyla taşın parlaması sağlanır.
Küresel yüzeyin parlatılmasmdan sonra taş yine ispirto ocağında hafif ısıtılır ve droptan ayrılır. Bu kez düzeltme işlemi düz olan yüzey için yapılır. Düzeltme diski üzerinde küçük nolu zımpara tozundan büyük nolu toza gidilerek düzeltme tamamlanır. Daha sonra pürüzlerden arınmış olan bu yüzey keçe üzerinde parlatılır.
b- Faset: Gemolojide en önemli ve en zor taş işleme yöntemidir. Bu şekilde işleme ancak çok temiz ve berrak taşlarda uygulanır. Faset kesim için tabanları bitişik iki piramitten oluşmuş bir parçadan hareket edilir. Bir piramitin uç kısmı kesilir. Buraya taç denir. Sivri kalan alt kısma ise dip adı verilir. Dip ile taçm birleştiği yere kuşak denir. Daha sonraki işlem dip ve taç kısımlarının fasetlendirilmesidir. Bu kesime pırlanta kesim denir. Faset kesimde işlem sırası şöyledir.
İşlem için önce taş ve taşın ilksel konuma en uygun faset planı saptanır. Faset planı isteğe bağlı olarak hazırlanabileceği gibi denenmiş faset planlarmdanda yararlanılabilir.
Kesim işlemine taşın zayıf yüzeyleri ve çatlak alanların atılmasıyla başlanır. Kaboşon işlemede olduğu gibi düzgün olan yüzeye drop mühür mumuyla hafif ısıtılarak yapıştırılır. Dropa yapıştırılan taşın dip kısmı kesme makinesinde yaklaşık piramit oluşturacak şekilde kesilir.
Drop faset aparatına yerleştirilerek düzeltme işlemine başlanır. Kaba aşındırması 220 nolu tozla yapılan taşı ince düzeltmeleri 400-600-800 nolu tozlarla