OTANT�K TA�

Suyun Şifa Oluşu ve Hz. Eyyûb’un Su ile Şifa Bulması

V MAKALELER
Suyun Şifası
Fiyatı      :      TL
[dpsc_display_product]
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • Suyun Şifası

Suyun Şifa Oluşu ve Hz. Eyyûb’un Su ile Şifa Bulması

Yüce Allah, kâinatın bütününde ve yeryüzünde yarattıklarıyla insana kudretini gösterirken, Kur’an’da da bu delillerini idrak etmeleri için insanlara sunmaktadır. Bu muhteşem mucizelerden biri de hiç şüphesiz ki “su”dur.
Allah, bir ayetinde “Her canlı şeyi sudan yarattık” buyurarak, suyun hayat kaynağı olduğuna dikkat çekmiştir.
İnsanın, elinde tüm hammadde olmasına rağmen, yoktan var edemeyeceği en büyük nimetlerden biri de sudur. Üzerinde yaşadığımız dünyanın 2/3’sinin sudan oluşması gibi, insan bedeninin 2/3’si de sudan oluşmaktadır. Bu benzerlik bile “küçük kainat” adı verilen insanın, Allah tarafından nasıl mucizevi bir şekilde yaratıldığının göstergesidir. Su olmadan dünyanın da, insanın da yaşamının devam etmesi mümkün değildir. Çünkü su, yaşamın devamı için gerekli olan tüm ihtiyaçları tek başına karşılama gücüne sahip bir nimettir.
Su, bütün hücrelerin yapım maddesidir. Sindirimde eritici rol oynarken, çiğneme ve yiyeceklerin yumuşatılmasına da yardım eder. Sindirim salgılarına sıvı oluşturur. Su, besin öğelerinin eriyik haline gelmesine yardımcı olarak, bu besin öğelerinin bağırsak duvarından geçmesini sağlar. Hücrelerden toplanan ve vücuttan atılacak olan artıklar, su vasıtasıyla böbreklere taşınır ve oradan su ile dışarı atılır.
Soğuk su harareti keser, vücudun asli rutubetini korur, dışarıya atılanın yerine başkasını getirir, gıdayı eritip damarlara ulaştırır. Bu bakımdan gıdalar arasında farklı bir özelliğe sahiptir. Su, soğuk olur ve bal, kuru üzüm, hurma ve şeker gibi tatlı bir şeyle karıştırılıp şerbet yapılırsa, vücûda giren en faydalı gıdalardan olur, onun sağlığını korur.
Kimyasal deneyler sonucunda, ağaçlardan aldığımız oksijen ile havada teneffüs ettiğimiz ve hayat kaynağımız olan oksijenin dahi aslının su olduğu tesbit edilmiştir.
Suyun beraberinde taşıdığı şifalar, çok farklı yöntemlerle insanlara sağlık sunmaktadır. Suyun tedavi amaçlı kullanımı yaygınlaşmaktadır. Stres karşıtı hormonların üretimini arttıran,bağışıklık sistemini uyaran, kan dolaşımı ve metabolizmayı canlandıran su, migren, hemoroid ve varise karşı ilaç olmaktadır. Osmanlı döneminde psikiyatrik bozuklukların tedavisinde su sesi kullanılırken, günümüzde suyun her türlü özelliği ayrı bir hastalık reçetesi olarak kabul edilir. Suyun tedavi amaçlı kullanılma yöntemleri arasında suyla yıkama, su akıtımı, basınçlı su fışkırtma masajları, suda yürüme, banyodan saunaya kadar varan hidro ve termoterapi yöntemleri gelir. Bilhassa suyun içinde bulunan kimyevi maddelere göre de ayrıca kudret hamamları, muhtelif hastalıkları yıkanmak suretiyle giderirler. Suyun terkibinde insan sağlığına faydalı maddeler olmasından dolayı içilmesi ve yıkanılması, tabiplerin övdükleri şeylerdir.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Eyyub (a.s.)’un, hastalığından su vasıtasıyla kurtulması ve şifaya kavuşmasına işaret edilmesi, suyun şifa olabileceğinin delilidir.
Hz. Eyyub, hayatının ilk dönemlerinde hanımıyla, çocuklarıyla beraber bolluk içinde yaşayan mal mülk sahibi bir insandı. Allah O’nu, çocuklarını, mallarını geri almak ve uzun yıllar sürecek bir hastalık vermek suretiyle imtihan etti. Hatta bu sıkıntılı durumu hakkında karısı O’na: “Hastalığından kurtulmak için Allah’a niçin dua etmiyorsun?” diye serzenişte bulununca, böyle bir şey için sağlıklı yaşadığım süre kadar hasta yaşamadıkça dua etmekten hayâ ederim, dedi . Nihayet Eyyub(a.s.) Allah’a(sıkıntım var diye) dua etti ve Allah da O’nun bu sıkıntısını kaldırdı. İmtihan olarak kaybettiklerine karşılık sabretmesi sebebiyle de Allah, kendisine, sahip olduğu her şeyin iki katını verdi.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Eyyub bahsi Sad sûresinde de şu ifadelerle yer almaktadır. “Kulumuz Eyyub’u da hatırla. O: “Doğrusu şeytan, bana yorgunluk ve azap dokundurdu” diye Rabbine seslenmişti. Ayağını yere vur. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su, diye vahyetmiştik. Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, O’na tekrar ailesini ve geçmiştekilerle beraber bir mislini vermiştik. Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma dedik. Doğrusu Biz O’nu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu, daima Allah’a yönelirdi.”
Hz. Eyyub’un su ile hastalığına şifa bulmasından önce, hastalığına sebep olan şeytanın, kendisine bitkinlik ve azab vermesi üzerinde durulacaktır. Ayette geçen “nusb” kelimesi,meşakkat ve yorgunluk anlamına gelmektedir. Bu kelime Kur’an’da aynı anlamda, cennetteki müminlerin tasviri yapılırken “Onlar orada herhangi bir sıkıntı, meşakkat ve yorgunluk hissetmezler” şeklinde iki yerde daha geçmektedir. Azab kelimesi ise, şiddetli acı çekme anlamında kullanılmıştır. Burada uzun süre uykusuzluğun ve açlığın insan vücudunda meydana getireceği ruhi ve bedeni rahatsızlığın hastalık ve acı çekme sebebi olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Azab, ayrıca bedendeki zarar ve aile ile malın kaybedilmesi anlamına da gelmektedir.
Hz. Eyyub’e şeytanın sıkıntı vermesi konusuna gelince, O(Eyyüb), bana bunu şeytan verdi, demektedir. Oysa biliyoruz ki şeytanın bizim üzerimizde bizi zorlayacak tarzda hiçbir nüfuzu yoktur. Şeytan sadece bizi davet eder. Dolayısıyla bu konuda şeytanı suçlamak yerine kişinin kendini suçlaması daha doğru olur. Buna rağmen Hz. Eyyub’un duasında, meseleyi şeytana nisbet etmesi, edebe riayetten kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan Allah’ın, şeytana, peygamberlerinin aleyhine böyle bir yetki vermesi düşünülemez. Çünkü böyle bir yetki söz konusu olsaydı, şeytan yeryüzünde salih bir mü’min bırakmazdı. Ve insanın hayatı, ölümü, hastalığı vs. onun elinde olurdu ki bu da muhaldir. Çünkü yaratan , şifa veren, öldüren, diril-
236 237
ten, Allah’tır. Şeytanın insan üzerinde vesvesenin dışında başka bir nüfuzu yoktur.
Hz. Eyyub’un şifa bulması ise “ayağını yere vur” emrine uyup, Allah tarafından kendisi için çıkarılan şifalı sudan yıkanması ve içmesiyle gerçekleşir.
Ebu’l-Ferec Cemaluddin el-Cevzi’nin tefsirinde yer aldığına göre, “Hz. Eyyub ayağını yere vurur ve ordan bir su çıkar, onunla yıkanır. Sonra yaklaşık kırk adım yürür, sonra ayağını bir daha yere vurur ve ordan çıkan suyu da içer.”
Şuara, 26/80-81.
İbrahim, 14/22.
Kuşeyri, çıkan sulardan ilkinin sıcak, ikincisinin ise soğuk olduğunu, söyler.
Kurtubi, çıkan kaynak suların Şam’ın Cabiye bölgesinde olduğunu, Hz. Eyyub’un ilk çıkan su ile yıkandığını ve bedeninin dışındaki(cildindeki) hastalığın iyileştiğini, ikinci kaynak sudan da içtiğini ve onunla da içindeki hastalıkların gittiğini, rivayet eder.
Ayette dikkat çekildiği üzere yıkanmanın, vücuttaki negatif elektriğin atılmasında en etkili yöntemlerden biri olduğu bilinmektedir. Yıkanmak, hem stres hem de ateşli hastalıklar başta olmak üzere, birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlık üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. Ayette, yıkanmaya ek olarak bir de su içilmesi tavsiye edilmiştir. Suyun, vücudun her organı üzerinde oluşturduğu faydalar göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Terbezleri, mide, bağırsaklar, böbrekler, cilt ve bunlar gibi daha pek çok organın sağlığı, suyun yeterli miktarda vücuda alınmasına bağlıdır.242
Hz. Eyyub’un çekmiş olduğu sıkıntılar karşısında tahammül edemeyip bu sıkıntıların kaldırılması için Allah’a yalvarmasına rağmen “Biz O’nu sabırlı bulduk” ifadesi çelişki gibi görülebilir ancak, bu yakarma Allah’tan şifa dilemekle alakalı bir konudur. Burada talep Allah’adır, Allah’a yapılan dua sabırsızlık olarak nitelendirilemez. Bir kimse belalara karşı insanların en sabırlısı dahi olsa, o kimsenin sağlık ve afiyet temennisi içerisinde olması gayet doğaldır.
Her türlü sıkıntılara göğüs gerip sabretmekle beraber dertlerin dermanı için derman sahibine yönelmek, sabır için bir noksanlık değildir. Hastalığı veren Allah olduğu gibi şifayı veren de Allah’tır. Nimet, her türlü zorluk ve sıkıntılara sabır karşılığında gelmektedir.
Suyun, bedeni hastalıklara şifa olduğuna dair hadisler de mevcuttur. Bu hadislerden biri şöyledir: “Hararet, cehennemden bir kabarmadır. Hararetinizi su ile soğutunuz”
Hafız Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalani (v.h.852), hummanın yani yükselen hararetin cehenneme nisbeti hususunda âlimlerin ihtilaf ettiğini, bazılarının bunu hakikat kabul edip şöyle dediğini kaydeder: “Ateşlinin vücudundan hâsıl olan alev, cehennemden bir parçadır. Allah Teala onun zuhuruna bazı sebepler takdir etmiştir, ta ki kullar bununla cehennem ateşini mukayese edip kavrasınlar.” Bazı âlimler de şöyle der: “Bu, bir benzetmedir. Manası ise,
242 Güzel-Özpınar, a.g.e., s. 137.
‘hummanın harareti, cehennem sıcaklığının bir benzeridir’, demektir. Böylece cehennem sıcaklığının şiddeti hususunda nefisler uyarılmak istenmiştir.”247
Hadise göre Resulullah(s.a.v.), hastanın harareti arttığı takdirde, hâdisenin kendi seyrine bırakılmayıp dışarıdan müdahale ile soğutulmasını emretmektedir. Soğutma vasıtası olarak tavsiye edilen şey, bu hadiste “su”dur. Bazı rivayetlerde “soğuk su”, bazılarında da “zemzem suyu” zikredilmiştir.248
Bazı kimseler, Hz. Peygamber’in, “Ateşli hastayı soğuk su ile soğutun” emrine karşı çıkmışlardır. Bunlara cevaben İbrahim Canan, şöyle demektedir: “Hadis, hummayı su ile soğutun, diyor. Ama hiçbir sahih rivayette bunun nasıl olacağı açıklanmamıştır. Bu mutlak emri kendisine hamledeceğimiz en uygun hummayı soğutma tarzı, Hz. Ebubekir’in kızı Hz. Es-ma’nın uyguladığı tarzdır. Zira o, hummalının bedenine, önü ile elbisesi arasına bir miktar su serperdi. İşte bu tarz, hummanın hafifletilmesinde izin verilmiş olan tedavi şeklini teşkil edi

Suyun Şifası

Suyun Şifası

yordu.”249
Tıbbu’n-Nebevi’de çeşitli hastalıkların hararetini düşürmek için vücuda soğuk su tatbiki tavsiye edildiği gibi, bu günün tıbbının görüşü de şudur: Ateşin düşürülmesinde sıcak ve soğuk banyolar ile damar genişletme sağlanır, buz kâsesi kullanılabilir. Güneş çarpmasında da hasta, gölge ve serin bir yerde yatırılarak elbiseleri çıkarılır, üzerine biraz su serpildikten sonra yelpazelenerek serinletilmeye çalışılır. Hasta ilk fırsatta soğuk su banyosuna sokulur veya buz kalıpları kullanılır.250

 

Suyun Şifa Oluşu ve Hz. Eyyûb’un Su ile Şifa Bulması

V MAKALELER
Suyun Şifası
Fiyatı      :      TL
Ürünün Özellikleri
  • BİLGİ
  • Suyun Şifası
[dpsc_display_product]
Ürün Açıklaması Video Tanıtım Yorumlar

Suyun Şifa Oluşu ve Hz. Eyyûb’un Su ile Şifa Bulması

Yüce Allah, kâinatın bütününde ve yeryüzünde yarattıklarıyla insana kudretini gösterirken, Kur’an’da da bu delillerini idrak etmeleri için insanlara sunmaktadır. Bu muhteşem mucizelerden biri de hiç şüphesiz ki “su”dur.
Allah, bir ayetinde “Her canlı şeyi sudan yarattık” buyurarak, suyun hayat kaynağı olduğuna dikkat çekmiştir.
İnsanın, elinde tüm hammadde olmasına rağmen, yoktan var edemeyeceği en büyük nimetlerden biri de sudur. Üzerinde yaşadığımız dünyanın 2/3’sinin sudan oluşması gibi, insan bedeninin 2/3’si de sudan oluşmaktadır. Bu benzerlik bile “küçük kainat” adı verilen insanın, Allah tarafından nasıl mucizevi bir şekilde yaratıldığının göstergesidir. Su olmadan dünyanın da, insanın da yaşamının devam etmesi mümkün değildir. Çünkü su, yaşamın devamı için gerekli olan tüm ihtiyaçları tek başına karşılama gücüne sahip bir nimettir.
Su, bütün hücrelerin yapım maddesidir. Sindirimde eritici rol oynarken, çiğneme ve yiyeceklerin yumuşatılmasına da yardım eder. Sindirim salgılarına sıvı oluşturur. Su, besin öğelerinin eriyik haline gelmesine yardımcı olarak, bu besin öğelerinin bağırsak duvarından geçmesini sağlar. Hücrelerden toplanan ve vücuttan atılacak olan artıklar, su vasıtasıyla böbreklere taşınır ve oradan su ile dışarı atılır.
Soğuk su harareti keser, vücudun asli rutubetini korur, dışarıya atılanın yerine başkasını getirir, gıdayı eritip damarlara ulaştırır. Bu bakımdan gıdalar arasında farklı bir özelliğe sahiptir. Su, soğuk olur ve bal, kuru üzüm, hurma ve şeker gibi tatlı bir şeyle karıştırılıp şerbet yapılırsa, vücûda giren en faydalı gıdalardan olur, onun sağlığını korur.
Kimyasal deneyler sonucunda, ağaçlardan aldığımız oksijen ile havada teneffüs ettiğimiz ve hayat kaynağımız olan oksijenin dahi aslının su olduğu tesbit edilmiştir.
Suyun beraberinde taşıdığı şifalar, çok farklı yöntemlerle insanlara sağlık sunmaktadır. Suyun tedavi amaçlı kullanımı yaygınlaşmaktadır. Stres karşıtı hormonların üretimini arttıran,bağışıklık sistemini uyaran, kan dolaşımı ve metabolizmayı canlandıran su, migren, hemoroid ve varise karşı ilaç olmaktadır. Osmanlı döneminde psikiyatrik bozuklukların tedavisinde su sesi kullanılırken, günümüzde suyun her türlü özelliği ayrı bir hastalık reçetesi olarak kabul edilir. Suyun tedavi amaçlı kullanılma yöntemleri arasında suyla yıkama, su akıtımı, basınçlı su fışkırtma masajları, suda yürüme, banyodan saunaya kadar varan hidro ve termoterapi yöntemleri gelir. Bilhassa suyun içinde bulunan kimyevi maddelere göre de ayrıca kudret hamamları, muhtelif hastalıkları yıkanmak suretiyle giderirler. Suyun terkibinde insan sağlığına faydalı maddeler olmasından dolayı içilmesi ve yıkanılması, tabiplerin övdükleri şeylerdir.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Eyyub (a.s.)’un, hastalığından su vasıtasıyla kurtulması ve şifaya kavuşmasına işaret edilmesi, suyun şifa olabileceğinin delilidir.
Hz. Eyyub, hayatının ilk dönemlerinde hanımıyla, çocuklarıyla beraber bolluk içinde yaşayan mal mülk sahibi bir insandı. Allah O’nu, çocuklarını, mallarını geri almak ve uzun yıllar sürecek bir hastalık vermek suretiyle imtihan etti. Hatta bu sıkıntılı durumu hakkında karısı O’na: “Hastalığından kurtulmak için Allah’a niçin dua etmiyorsun?” diye serzenişte bulununca, böyle bir şey için sağlıklı yaşadığım süre kadar hasta yaşamadıkça dua etmekten hayâ ederim, dedi . Nihayet Eyyub(a.s.) Allah’a(sıkıntım var diye) dua etti ve Allah da O’nun bu sıkıntısını kaldırdı. İmtihan olarak kaybettiklerine karşılık sabretmesi sebebiyle de Allah, kendisine, sahip olduğu her şeyin iki katını verdi.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Eyyub bahsi Sad sûresinde de şu ifadelerle yer almaktadır. “Kulumuz Eyyub’u da hatırla. O: “Doğrusu şeytan, bana yorgunluk ve azap dokundurdu” diye Rabbine seslenmişti. Ayağını yere vur. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su, diye vahyetmiştik. Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, O’na tekrar ailesini ve geçmiştekilerle beraber bir mislini vermiştik. Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma dedik. Doğrusu Biz O’nu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu, daima Allah’a yönelirdi.”
Hz. Eyyub’un su ile hastalığına şifa bulmasından önce, hastalığına sebep olan şeytanın, kendisine bitkinlik ve azab vermesi üzerinde durulacaktır. Ayette geçen “nusb” kelimesi,meşakkat ve yorgunluk anlamına gelmektedir. Bu kelime Kur’an’da aynı anlamda, cennetteki müminlerin tasviri yapılırken “Onlar orada herhangi bir sıkıntı, meşakkat ve yorgunluk hissetmezler” şeklinde iki yerde daha geçmektedir. Azab kelimesi ise, şiddetli acı çekme anlamında kullanılmıştır. Burada uzun süre uykusuzluğun ve açlığın insan vücudunda meydana getireceği ruhi ve bedeni rahatsızlığın hastalık ve acı çekme sebebi olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Azab, ayrıca bedendeki zarar ve aile ile malın kaybedilmesi anlamına da gelmektedir.
Hz. Eyyub’e şeytanın sıkıntı vermesi konusuna gelince, O(Eyyüb), bana bunu şeytan verdi, demektedir. Oysa biliyoruz ki şeytanın bizim üzerimizde bizi zorlayacak tarzda hiçbir nüfuzu yoktur. Şeytan sadece bizi davet eder. Dolayısıyla bu konuda şeytanı suçlamak yerine kişinin kendini suçlaması daha doğru olur. Buna rağmen Hz. Eyyub’un duasında, meseleyi şeytana nisbet etmesi, edebe riayetten kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan Allah’ın, şeytana, peygamberlerinin aleyhine böyle bir yetki vermesi düşünülemez. Çünkü böyle bir yetki söz konusu olsaydı, şeytan yeryüzünde salih bir mü’min bırakmazdı. Ve insanın hayatı, ölümü, hastalığı vs. onun elinde olurdu ki bu da muhaldir. Çünkü yaratan , şifa veren, öldüren, diril-
236 237
ten, Allah’tır. Şeytanın insan üzerinde vesvesenin dışında başka bir nüfuzu yoktur.
Hz. Eyyub’un şifa bulması ise “ayağını yere vur” emrine uyup, Allah tarafından kendisi için çıkarılan şifalı sudan yıkanması ve içmesiyle gerçekleşir.
Ebu’l-Ferec Cemaluddin el-Cevzi’nin tefsirinde yer aldığına göre, “Hz. Eyyub ayağını yere vurur ve ordan bir su çıkar, onunla yıkanır. Sonra yaklaşık kırk adım yürür, sonra ayağını bir daha yere vurur ve ordan çıkan suyu da içer.”
Şuara, 26/80-81.
İbrahim, 14/22.
Kuşeyri, çıkan sulardan ilkinin sıcak, ikincisinin ise soğuk olduğunu, söyler.
Kurtubi, çıkan kaynak suların Şam’ın Cabiye bölgesinde olduğunu, Hz. Eyyub’un ilk çıkan su ile yıkandığını ve bedeninin dışındaki(cildindeki) hastalığın iyileştiğini, ikinci kaynak sudan da içtiğini ve onunla da içindeki hastalıkların gittiğini, rivayet eder.
Ayette dikkat çekildiği üzere yıkanmanın, vücuttaki negatif elektriğin atılmasında en etkili yöntemlerden biri olduğu bilinmektedir. Yıkanmak, hem stres hem de ateşli hastalıklar başta olmak üzere, birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlık üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. Ayette, yıkanmaya ek olarak bir de su içilmesi tavsiye edilmiştir. Suyun, vücudun her organı üzerinde oluşturduğu faydalar göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Terbezleri, mide, bağırsaklar, böbrekler, cilt ve bunlar gibi daha pek çok organın sağlığı, suyun yeterli miktarda vücuda alınmasına bağlıdır.242
Hz. Eyyub’un çekmiş olduğu sıkıntılar karşısında tahammül edemeyip bu sıkıntıların kaldırılması için Allah’a yalvarmasına rağmen “Biz O’nu sabırlı bulduk” ifadesi çelişki gibi görülebilir ancak, bu yakarma Allah’tan şifa dilemekle alakalı bir konudur. Burada talep Allah’adır, Allah’a yapılan dua sabırsızlık olarak nitelendirilemez. Bir kimse belalara karşı insanların en sabırlısı dahi olsa, o kimsenin sağlık ve afiyet temennisi içerisinde olması gayet doğaldır.
Her türlü sıkıntılara göğüs gerip sabretmekle beraber dertlerin dermanı için derman sahibine yönelmek, sabır için bir noksanlık değildir. Hastalığı veren Allah olduğu gibi şifayı veren de Allah’tır. Nimet, her türlü zorluk ve sıkıntılara sabır karşılığında gelmektedir.
Suyun, bedeni hastalıklara şifa olduğuna dair hadisler de mevcuttur. Bu hadislerden biri şöyledir: “Hararet, cehennemden bir kabarmadır. Hararetinizi su ile soğutunuz”
Hafız Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalani (v.h.852), hummanın yani yükselen hararetin cehenneme nisbeti hususunda âlimlerin ihtilaf ettiğini, bazılarının bunu hakikat kabul edip şöyle dediğini kaydeder: “Ateşlinin vücudundan hâsıl olan alev, cehennemden bir parçadır. Allah Teala onun zuhuruna bazı sebepler takdir etmiştir, ta ki kullar bununla cehennem ateşini mukayese edip kavrasınlar.” Bazı âlimler de şöyle der: “Bu, bir benzetmedir. Manası ise,
242 Güzel-Özpınar, a.g.e., s. 137.
‘hummanın harareti, cehennem sıcaklığının bir benzeridir’, demektir. Böylece cehennem sıcaklığının şiddeti hususunda nefisler uyarılmak istenmiştir.”247
Hadise göre Resulullah(s.a.v.), hastanın harareti arttığı takdirde, hâdisenin kendi seyrine bırakılmayıp dışarıdan müdahale ile soğutulmasını emretmektedir. Soğutma vasıtası olarak tavsiye edilen şey, bu hadiste “su”dur. Bazı rivayetlerde “soğuk su”, bazılarında da “zemzem suyu” zikredilmiştir.248
Bazı kimseler, Hz. Peygamber’in, “Ateşli hastayı soğuk su ile soğutun” emrine karşı çıkmışlardır. Bunlara cevaben İbrahim Canan, şöyle demektedir: “Hadis, hummayı su ile soğutun, diyor. Ama hiçbir sahih rivayette bunun nasıl olacağı açıklanmamıştır. Bu mutlak emri kendisine hamledeceğimiz en uygun hummayı soğutma tarzı, Hz. Ebubekir’in kızı Hz. Es-ma’nın uyguladığı tarzdır. Zira o, hummalının bedenine, önü ile elbisesi arasına bir miktar su serperdi. İşte bu tarz, hummanın hafifletilmesinde izin verilmiş olan tedavi şeklini teşkil edi

Suyun Şifası

Suyun Şifası

yordu.”249
Tıbbu’n-Nebevi’de çeşitli hastalıkların hararetini düşürmek için vücuda soğuk su tatbiki tavsiye edildiği gibi, bu günün tıbbının görüşü de şudur: Ateşin düşürülmesinde sıcak ve soğuk banyolar ile damar genişletme sağlanır, buz kâsesi kullanılabilir. Güneş çarpmasında da hasta, gölge ve serin bir yerde yatırılarak elbiseleri çıkarılır, üzerine biraz su serpildikten sonra yelpazelenerek serinletilmeye çalışılır. Hasta ilk fırsatta soğuk su banyosuna sokulur veya buz kalıpları kullanılır.250