Sert bir cisim olarak bilinen “taş”, insanlığın başlangıcından bugüne kadar kendisine farklı kullanım alanları bulmuştur. Taşın, insanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak gibi vasıflarının yanı sıra “büyü yapma, fala bakma, adak adama, dilek tutma, hastalığa şifa bulma, talih ve saadet temini, bolluk ve bereket getirme, yağmur ve kar yağdırma, düşmanları yenme tapınma”1 gibi özellikleri de görülür.
İlk kim ya da kimler tarafından, ne zaman kullanıldığı kesin olarak bilinmeyen taşın, Hz. Âdem zamanında toprakla birlikte var olduğuna ve taşı bina yapımında Hz. Âdem’in kullandığına inanılır2.
Geçmiş toplumlarda insanların taşa yükledikleri anlamlara baktığımızda hemen hemen ortak inançların, onların yaşamlarında yer edindiğini görürüz. Tanyu’nun “Türklerde Taşla İlgili İnançlar” adlı kitabı, taşların toplumların (Mısır, Babil, Asur, Roma)3 hayatında hangi işlevlere sahip olduğu hakkında bilgi verir. Genel olarak taş inancı; anıt taşlarına önem verme, taşları fal, büyü ve büyücülükte kullanma, hastalığa karşı ve talih, saadet temini için muska gibi boyunda taşıma, uğur getirme şeklindedir.
Hikmet Tanyu, Türklerde Taşla İlgili İnançlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, 1987, s. 1-37. Rehber Ansiklopedisi, “Taş ve Taş Ocağı”, C. 16, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 148-149. Tanyu, age, s. 6-25. Tanyu, age, s. 6-25.
Mezopotamya’da, Sümer ve Akatlarda, bazılarının üzeri yazılı, dişi ve erkek diye nitelendirilen, ipe dizilip boyuna veya mabede asılan ufak taşlar mevcuttur. Hititlerin fetiş mahiyetinde kullandığı kutsal Huvaşi Taşı, Friglerin ana tanrıçası Kybele’nin Karataş’ı, Greklerin bereket ve verimlilik tanrısı saydığı, insanlara yol gösteren, onları koruyucu bir role sahip Hermes’i taşa farklı bir mana kazandırır. Yine Romalılarda kutsal çakmaktaşı inancı, bir kutsal taşın (yağmur taşı) yardımıyla yağmur bekleme, kutsal güneş taşının yüksek bir mevkie sahip olması4 Romalıların yaygın inançlarındandır. Ayrıca kitapta, Almanlarda, taşla ilgili inançların çok daha fazla olmasına dikkat çekilir. Türklerde ise İslamiyet öncesi devirde, gökten inen nur sütünün “yeşim”den meydana getirdiği Kutlu Kaya inancı vardır. Bu kayanın küçük bir parçası dahi Dokuz Oğuzların ülkesinden gitse, o ülkenin felaketi olacağına inanılır.
İslamiyet’in kabulüyle de yağmur taşı (yâda, yâd) dinî bir boyut kazanmıştır5. Dolayısıyla “taş inancının bütün önceki çağlarda ve günümüzdeki toplumlar arasında çok benzerlikleri”6 olduğu görülür.
“Sertliği, güzelliği, parlaklığı, ender oluşu ile özel bir değer kazanan, eşya ya da mücevher yapımında kullanılan”7 değerli taşlar, kutsal taşlar kadar insanoğlu için önem arz etmektedir. Bu önem kimi zaman süs eşyası ve sosyal statünün bir göstergesi, kimi zaman benzetme unsuru, kimi zamansa çeşitli hastalıkları tedavi edici yönde karşımıza çıkar8.
Dört kutsal kitap incelendiğinde, değerli taşların kökeninin oldukça eskiye dayandığı anlaşılır. Zebur’da bilinen herhangi bir cevhere rastlanmazken, Tevrat, İncil ve Kur’an, bu anlamda oldukça zengindir. Kutsal metinler mukayese edildiğinde ise, elmas, firuze, laciverd, aytaşı, agat, oniks sadece Tevrat’ta; beril ve akik taşı İncil’de görülür.
Tevrat9, taşların en çok geçtiği kutsal kitaptır. Burada değerli taşlar, tasvirî anlatımlarda, benzetmelerde ve maddî unsur olarak karşımıza çıkar.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 24: 10 İsrail’in Tanrısı’nı gördüler. Tanrı’nın ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme vardı, gök gibi duruydu.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 17-Çık. 39: 10 Üzerine dört sıra taş yuvası kaktılar. Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 18-Çık. 39: 11 ikinci sırada firuze, lacivert taşı, aytaşı;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 19- Çık. 39: 12 üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 20- Çık. 39: 13 dördüncü sırada sarı yakut, oniks ve yeşim olacak. Taşlar altın yuvalara kakılacak.
ESTER: Est. 1: 6 Mermer sütunlar üzerindeki gümüş çemberlere mor ve beyaz renkli iplikten yapılmış sicimlerle bağlanmış beyaz ve lacivert kumaşlar asılmıştı. Somaki, mermer, sedef ve pahalı taşlar döşenmiş avluya altın ve gümüş sedirler yerleştirilmişti
Tanyu, age, s. 38-45. Tanyu, age, s. 199.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Taş”, C. 22, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, 1986, s. 11281. Taşların farklı bir kullanımı da bazı çiçeklere ad olmasıdır. Sünbül ve laleye adını veren taşlar şunlardır: “Oniki taş (eflâtun, yeşil gölgeli sümbül), yâkût veya gök yâkût (pembe yalınkat sümbül), lâciverdî taş (yalınkat veya koyu gölgeli mor sümbül), elmâs (açık pembe sümbül), yeşm (açık mor sümbül), dürr-i şehvâr (Pembe sümbül) somâkî taş (eflâtun, az katmerli sümbül)” (Kutlar, 2005: 1); “la’l-i Bedahşî, lâle-i mercân, sâgar-ı la’lîn (kırmızı lale)” (Kartal, 1998: 18, 20).
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
EYÜP: Eyüp. 28: 6 Kayalarından lacivert taşı çıkar, yüzeyi altın tozunu andırır.
EYÜP: Eyüp. 28: 16 Ona ofir altınıyla, değerli oniksle, lacivert taşıyla değer biçilmez.
EYÜP: Eyüp. 28: 18 Yanında mercanla billurun sözü edilmez, bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 3: 15 Daha değerlidir mücevherden, dileyeceğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 8: 11 Çünkü bilgelik mücevherden değerlidir, dilediğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 20: 15 Bol bol altının, mücevherin olabilir, ama bilgi akıtan dudaklar daha değerlidir.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 31: 10 Erdemli kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherden çok üstündür.
YEŞAYA: Yşa. 54: 11 “Ey kasırgaya tutulmuş, avuntu bulmamış ezik kent! Taşlarını koyu harçla yerine koyacak, temellerini lacivert taşıyla atacağım.
YEŞAYA: Yşa. 54: 12 Kale burçlarını yakuttan, kapılarını mücevherden, surlarını değerli taşlardan yapacağım.
YEREMYA: Yer. 17: 1 “Yahuda’nın günahı demir kalemle yazıldı; Yüreklerinin levhaları, sunaklarının boynuzları üzerine elmas uçlu aletle oyuldu.
AĞITLAR: Ağı. 4: 7 Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, bedence mercandan kızıl, lacivert taşı kadar biçimliydiler.
HEZEKİEL: Hez. 1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
HEZEKİEL: Hez. 1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
HEZEKİEL: Hez. 1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert taşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
HEZEKİEL: Hez. 7: 20 Mücevherlerinin güzelliğiyle gururlanırlardı. İğrenç, tiksindirici putlarını bunlardan yaptılar. Bu yüzden mücevherlerini kirli bir nesneye çevireceğim.
HEZEKİEL: Hez. 10: 1 Baktım, Keruvlar’ın başı üzerindeki kubbenin üzerinde lacivert taşından tahta benzer bir nesne gördüm.
HEZEKİEL: Hez. 16: 39 Seni oynaşlarının eline teslim edeceğim. Fuhuş yuvalarını yıkacak, yüksek tapınma yerlerini bozacaklar. Üzerindeki giysileri soyacak, güzel mücevherlerini alıp seni çırılçıplak bırakacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 26 Üzerindeki giysiyi soyacak, güzel mücevherlerini alacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 40 “Siz iki kız kardeş uzaklarda yaşayan adamların gelmesi için ulaklar gönderdiniz. Adamlar gelince, onlar için yıkanıp gözlerinize sürme çektiniz, mücevherlerinizi taktınız.
HEZEKİEL: Hez. 27: 16 Sende çok çeşit ürün olduğundan, Edom seninle ticaret yaptı. Mallarına karşılık sana firuze, mor kumaş, işlemeli giysiler, ince keten, mercan, yakut verdiler.
HEZEKİEL: Hez. 28: 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeşim, lacivert taşı, firuze, zümrütle, çeşit çeşit değerli taşla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.
DANİEL: Dan. 10: 6 Bedeni sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. Gözleri alevli meşalelere benziyordu. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu.
ZEKERİYA: Zek. 9: 16 O gün Tanrıları Rab sürüsü olan halkını kurtaracak. O’nun ülkesinde taç mücevherleri gibi parlayacaklar.
İncil10, taşların kullanımında ikinci sırada gelir.
MATTA: Mat. 13: 45 “Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.
MATTA: Mat. 13: 46 Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın
aldı.”
YUHANNA: Yu. 19: 29 Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O’nun ağzına uzattılar.
Pavlus’tan TİMOTEOS’A BİRİNCİ MEKTUP: 1. Ti. 2: 9-10 Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla,
incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim.
İBRANİLER’E MEKTUP: İbr. 9: 19 Musa, Kutsal Yasa’nın her buyruğunu bütün halka bildirdikten
sonra su, al yapağı, mercanköşk otu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti.
VAHİY: Va. 4: 3 Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.
VAHİY: Va. 4: 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu.
VAHİY: Va. 9: 17 Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu.
VAHİY: Va. 17: 4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.
VAHİY: Va. 18: 12-13 Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.
VAHİY: Va. 18: 16 ‘Vay başına, vay!’ diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş koca kent!’
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
VAHİY: Va. 21: 10-11 Sonra melek beni Ruh’un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu.
VAHİY: Va. 21: 18 Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı.
VAHİY: Va. 21: 19-20 Kent surlarının temelleri her tür değerli taşla bezenmişti. Birinci temel taşı yeşim, ikincisi lacivert taşı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, on birincisi gök yakut, on ikincisi ametistti.
VAHİY: Va. 21: 21 On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı.
VAHİY: Va. 22: 1 Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi.
Kur’an-ı Kerim11’de değerli taşlar, özellikle cennet, huri ve gılman tasvirlerinde kullanılır.
HAC 23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
NÛR 35. Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
FÂTIR 33. (Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.
TÛR 24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
VÂKIA 11-12, 15-16. İşte bunlar, Naîm cennetlerinde (Allah’a) en yakın olanlardır … Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedir, karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
VÂKIA 22. İri gözlü hûriler, 23. Saklı inciler gibi.
İNSÂN 15-16, 19. Yanlarında, gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüş beyazlığında (billur gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki sakiler bunu (cennet şarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler … O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
RAHMÂN 22. İki (denizden) sinden de inci ve mercan çıkar.
RAHMÂN 56, 58. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
Nâbî, Allah’ın birliğini anlattığı kasîdesinde “Rahmân Sûresi”nin 22. ayetine telmihte bulunarak O’nun kudretine delil gösterir. O ne şaşılacak bir “Güç Sahibi”dir ki bulanık tabi’atlı topraktan, beyaz ve sarı renkli (gümüş ve altın gibi) madenler, yeşil ve kırmızı renkli (zümrüt, yakut, mercan gibi) gösterişli cevherler icad eder:
Sert bir cisim olarak bilinen “taş”, insanlığın başlangıcından bugüne kadar kendisine farklı kullanım alanları bulmuştur. Taşın, insanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak gibi vasıflarının yanı sıra “büyü yapma, fala bakma, adak adama, dilek tutma, hastalığa şifa bulma, talih ve saadet temini, bolluk ve bereket getirme, yağmur ve kar yağdırma, düşmanları yenme tapınma”1 gibi özellikleri de görülür.
İlk kim ya da kimler tarafından, ne zaman kullanıldığı kesin olarak bilinmeyen taşın, Hz. Âdem zamanında toprakla birlikte var olduğuna ve taşı bina yapımında Hz. Âdem’in kullandığına inanılır2.
Geçmiş toplumlarda insanların taşa yükledikleri anlamlara baktığımızda hemen hemen ortak inançların, onların yaşamlarında yer edindiğini görürüz. Tanyu’nun “Türklerde Taşla İlgili İnançlar” adlı kitabı, taşların toplumların (Mısır, Babil, Asur, Roma)3 hayatında hangi işlevlere sahip olduğu hakkında bilgi verir. Genel olarak taş inancı; anıt taşlarına önem verme, taşları fal, büyü ve büyücülükte kullanma, hastalığa karşı ve talih, saadet temini için muska gibi boyunda taşıma, uğur getirme şeklindedir.
Hikmet Tanyu, Türklerde Taşla İlgili İnançlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, 1987, s. 1-37. Rehber Ansiklopedisi, “Taş ve Taş Ocağı”, C. 16, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul, s. 148-149. Tanyu, age, s. 6-25. Tanyu, age, s. 6-25.
Mezopotamya’da, Sümer ve Akatlarda, bazılarının üzeri yazılı, dişi ve erkek diye nitelendirilen, ipe dizilip boyuna veya mabede asılan ufak taşlar mevcuttur. Hititlerin fetiş mahiyetinde kullandığı kutsal Huvaşi Taşı, Friglerin ana tanrıçası Kybele’nin Karataş’ı, Greklerin bereket ve verimlilik tanrısı saydığı, insanlara yol gösteren, onları koruyucu bir role sahip Hermes’i taşa farklı bir mana kazandırır. Yine Romalılarda kutsal çakmaktaşı inancı, bir kutsal taşın (yağmur taşı) yardımıyla yağmur bekleme, kutsal güneş taşının yüksek bir mevkie sahip olması4 Romalıların yaygın inançlarındandır. Ayrıca kitapta, Almanlarda, taşla ilgili inançların çok daha fazla olmasına dikkat çekilir. Türklerde ise İslamiyet öncesi devirde, gökten inen nur sütünün “yeşim”den meydana getirdiği Kutlu Kaya inancı vardır. Bu kayanın küçük bir parçası dahi Dokuz Oğuzların ülkesinden gitse, o ülkenin felaketi olacağına inanılır.
İslamiyet’in kabulüyle de yağmur taşı (yâda, yâd) dinî bir boyut kazanmıştır5. Dolayısıyla “taş inancının bütün önceki çağlarda ve günümüzdeki toplumlar arasında çok benzerlikleri”6 olduğu görülür.
“Sertliği, güzelliği, parlaklığı, ender oluşu ile özel bir değer kazanan, eşya ya da mücevher yapımında kullanılan”7 değerli taşlar, kutsal taşlar kadar insanoğlu için önem arz etmektedir. Bu önem kimi zaman süs eşyası ve sosyal statünün bir göstergesi, kimi zaman benzetme unsuru, kimi zamansa çeşitli hastalıkları tedavi edici yönde karşımıza çıkar8.
Dört kutsal kitap incelendiğinde, değerli taşların kökeninin oldukça eskiye dayandığı anlaşılır. Zebur’da bilinen herhangi bir cevhere rastlanmazken, Tevrat, İncil ve Kur’an, bu anlamda oldukça zengindir. Kutsal metinler mukayese edildiğinde ise, elmas, firuze, laciverd, aytaşı, agat, oniks sadece Tevrat’ta; beril ve akik taşı İncil’de görülür.
Tevrat9, taşların en çok geçtiği kutsal kitaptır. Burada değerli taşlar, tasvirî anlatımlarda, benzetmelerde ve maddî unsur olarak karşımıza çıkar.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 24: 10 İsrail’in Tanrısı’nı gördüler. Tanrı’nın ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme vardı, gök gibi duruydu.
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 17-Çık. 39: 10 Üzerine dört sıra taş yuvası kaktılar. Birinci sırada yakut, topaz, zümrüt;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 18-Çık. 39: 11 ikinci sırada firuze, lacivert taşı, aytaşı;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 19- Çık. 39: 12 üçüncü sırada gökyakut, agat, ametist;
MISIRDAN ÇIKIŞ: Çık. 28: 20- Çık. 39: 13 dördüncü sırada sarı yakut, oniks ve yeşim olacak. Taşlar altın yuvalara kakılacak.
ESTER: Est. 1: 6 Mermer sütunlar üzerindeki gümüş çemberlere mor ve beyaz renkli iplikten yapılmış sicimlerle bağlanmış beyaz ve lacivert kumaşlar asılmıştı. Somaki, mermer, sedef ve pahalı taşlar döşenmiş avluya altın ve gümüş sedirler yerleştirilmişti
Tanyu, age, s. 38-45. Tanyu, age, s. 199.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Taş”, C. 22, Milliyet Gazetesi Yay., İstanbul, 1986, s. 11281. Taşların farklı bir kullanımı da bazı çiçeklere ad olmasıdır. Sünbül ve laleye adını veren taşlar şunlardır: “Oniki taş (eflâtun, yeşil gölgeli sümbül), yâkût veya gök yâkût (pembe yalınkat sümbül), lâciverdî taş (yalınkat veya koyu gölgeli mor sümbül), elmâs (açık pembe sümbül), yeşm (açık mor sümbül), dürr-i şehvâr (Pembe sümbül) somâkî taş (eflâtun, az katmerli sümbül)” (Kutlar, 2005: 1); “la’l-i Bedahşî, lâle-i mercân, sâgar-ı la’lîn (kırmızı lale)” (Kartal, 1998: 18, 20).
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
EYÜP: Eyüp. 28: 6 Kayalarından lacivert taşı çıkar, yüzeyi altın tozunu andırır.
EYÜP: Eyüp. 28: 16 Ona ofir altınıyla, değerli oniksle, lacivert taşıyla değer biçilmez.
EYÜP: Eyüp. 28: 18 Yanında mercanla billurun sözü edilmez, bilgeliğin değeri mücevherden üstündür.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 3: 15 Daha değerlidir mücevherden, dileyeceğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 8: 11 Çünkü bilgelik mücevherden değerlidir, dilediğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 20: 15 Bol bol altının, mücevherin olabilir, ama bilgi akıtan dudaklar daha değerlidir.
ÖZDEYİŞLER: Özd. 31: 10 Erdemli kadını kim bulabilir? Onun değeri mücevherden çok üstündür.
YEŞAYA: Yşa. 54: 11 “Ey kasırgaya tutulmuş, avuntu bulmamış ezik kent! Taşlarını koyu harçla yerine koyacak, temellerini lacivert taşıyla atacağım.
YEŞAYA: Yşa. 54: 12 Kale burçlarını yakuttan, kapılarını mücevherden, surlarını değerli taşlardan yapacağım.
YEREMYA: Yer. 17: 1 “Yahuda’nın günahı demir kalemle yazıldı; Yüreklerinin levhaları, sunaklarının boynuzları üzerine elmas uçlu aletle oyuldu.
AĞITLAR: Ağı. 4: 7 Beyleri kardan temiz, sütten aktılar, bedence mercandan kızıl, lacivert taşı kadar biçimliydiler.
HEZEKİEL: Hez. 1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
HEZEKİEL: Hez. 1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
HEZEKİEL: Hez. 1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde lacivert taşından yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran nesnede insana benzer biri oturuyordu.
HEZEKİEL: Hez. 7: 20 Mücevherlerinin güzelliğiyle gururlanırlardı. İğrenç, tiksindirici putlarını bunlardan yaptılar. Bu yüzden mücevherlerini kirli bir nesneye çevireceğim.
HEZEKİEL: Hez. 10: 1 Baktım, Keruvlar’ın başı üzerindeki kubbenin üzerinde lacivert taşından tahta benzer bir nesne gördüm.
HEZEKİEL: Hez. 16: 39 Seni oynaşlarının eline teslim edeceğim. Fuhuş yuvalarını yıkacak, yüksek tapınma yerlerini bozacaklar. Üzerindeki giysileri soyacak, güzel mücevherlerini alıp seni çırılçıplak bırakacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 26 Üzerindeki giysiyi soyacak, güzel mücevherlerini alacaklar.
HEZEKİEL: Hez. 23: 40 “Siz iki kız kardeş uzaklarda yaşayan adamların gelmesi için ulaklar gönderdiniz. Adamlar gelince, onlar için yıkanıp gözlerinize sürme çektiniz, mücevherlerinizi taktınız.
HEZEKİEL: Hez. 27: 16 Sende çok çeşit ürün olduğundan, Edom seninle ticaret yaptı. Mallarına karşılık sana firuze, mor kumaş, işlemeli giysiler, ince keten, mercan, yakut verdiler.
HEZEKİEL: Hez. 28: 13 Sen Tanrı’nın bahçesi Aden’deydin. Yakut, topaz, aytaşı, sarı yakut, oniks, yeşim, lacivert taşı, firuze, zümrütle, çeşit çeşit değerli taşla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı.
DANİEL: Dan. 10: 6 Bedeni sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyordu. Gözleri alevli meşalelere benziyordu. Kollarıyla bacakları cilalı tunç gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu.
ZEKERİYA: Zek. 9: 16 O gün Tanrıları Rab sürüsü olan halkını kurtaracak. O’nun ülkesinde taç mücevherleri gibi parlayacaklar.
İncil10, taşların kullanımında ikinci sırada gelir.
MATTA: Mat. 13: 45 “Yine Göklerin Egemenliği, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.
MATTA: Mat. 13: 46 Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, varını yoğunu satıp o inciyi satın
aldı.”
YUHANNA: Yu. 19: 29 Orada ekşi şarap dolu bir kap vardı. Şaraba batırılmış bir süngeri mercanköşk dalına takarak O’nun ağzına uzattılar.
Pavlus’tan TİMOTEOS’A BİRİNCİ MEKTUP: 1. Ti. 2: 9-10 Kadınların da saç örgüleriyle, altınlarla,
incilerle ya da pahalı giysilerle değil, sade giyimle, edepli ve ölçülü tutumla, Tanrı yolunda yürüdüklerini ileri süren kadınlara yaraşır biçimde, iyi işlerle süslenmelerini isterim.
İBRANİLER’E MEKTUP: İbr. 9: 19 Musa, Kutsal Yasa’nın her buyruğunu bütün halka bildirdikten
sonra su, al yapağı, mercanköşk otu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti.
VAHİY: Va. 4: 3 Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu.
VAHİY: Va. 4: 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu.
VAHİY: Va. 9: 17 Görümümde atları ve binicilerini gördüm. Ateş, gökyakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmışlardı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman, kükürt fışkırıyordu.
VAHİY: Va. 17: 4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.
VAHİY: Va. 18: 12-13 Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük, şarap, zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları ve köleleri, insanların canını satın alacak kimse yok artık.
VAHİY: Va. 18: 16 ‘Vay başına, vay!’ diyecekler. ‘İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş koca kent!’
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
VAHİY: Va. 21: 10-11 Sonra melek beni Ruh’un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim’i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu.
VAHİY: Va. 21: 18 Surlar yeşimden yapılmıştı. Kent ise, cam duruluğunda saf altındandı.
VAHİY: Va. 21: 19-20 Kent surlarının temelleri her tür değerli taşla bezenmişti. Birinci temel taşı yeşim, ikincisi lacivert taşı, üçüncüsü akik, dördüncüsü zümrüt, beşincisi damarlı akik, altıncısı kırmızı akik, yedincisi sarı yakut, sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz, onuncusu sarıca zümrüt, on birincisi gök yakut, on ikincisi ametistti.
VAHİY: Va. 21: 21 On iki kapı on iki inciydi; kapıların her biri birer inciden yapılmıştı. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındandı.
VAHİY: Va. 22: 1 Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi.
Kur’an-ı Kerim11’de değerli taşlar, özellikle cennet, huri ve gılman tasvirlerinde kullanılır.
HAC 23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.
NÛR 35. Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
FÂTIR 33. (Onların mükâfatı), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.
TÛR 24. Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
VÂKIA 11-12, 15-16. İşte bunlar, Naîm cennetlerinde (Allah’a) en yakın olanlardır … Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedir, karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.
VÂKIA 22. İri gözlü hûriler, 23. Saklı inciler gibi.
İNSÂN 15-16, 19. Yanlarında, gümüş kaplar ve billur kaselerle, gümüş beyazlığında (billur gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki sakiler bunu (cennet şarabını) ölçüsünce tayin ve takdir ederler … O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedîmler dolaşır ki, onları gördüğünde, etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.
RAHMÂN 22. İki (denizden) sinden de inci ve mercan çıkar.
RAHMÂN 56, 58. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Dört Kutsal Kitap, (sohbeticanan.com/programlar.asp, 09.04.2007).
Nâbî, Allah’ın birliğini anlattığı kasîdesinde “Rahmân Sûresi”nin 22. ayetine telmihte bulunarak O’nun kudretine delil gösterir. O ne şaşılacak bir “Güç Sahibi”dir ki bulanık tabi’atlı topraktan, beyaz ve sarı renkli (gümüş ve altın gibi) madenler, yeşil ve kırmızı renkli (zümrüt, yakut, mercan gibi) gösterişli cevherler icad eder: