Dürr, Arapça’da itaat etmek demektir. Tasavvufta dürre-i beyzâ (beyaz inci), ilk akıl; dürr-i sühân, mükâşefe halleri, maddî, manevî, hissî, aklî, ilâhî sır ve ibadetler; dürr-i yetîm, Hz. Muhammed ve insân-ı kâmil için kullanılır92. Yani akıl, ibadetler, Hz. Peygamber, insan-ı kâmil, insan ruhu hepsi birer incidir:
Âferînişden ne deryâdur ne sâhildür garaz
Nüh sadefden lü’lü’-i insân-ı kâmildür garaz (Nâbî/Diriöz, 1994: 313) Cevher-i zâtî aslîdür hakîkatde murâd
Şirvânî, age, s. 77-101. Cebecioğlu, age, s. 175. |
Sanma insandan fakat şekl ü şemâ’ildür garaz (Nâbî/Diriöz, 1994: 313)
Allah, Hz. Muhammed’i Peygamberlik binasının ve yaratılış tâcının en yükseğine koyar. Bu tıpkı bir kuyumcunun incinin en güzelini, en büyüğünü vitrine koyması gibidir. O, varlık kutusunun incisidir.
Oldu bünyân-ı risâlât vücûdiyle tamâm
Güherün a’zamın a’lâya kor elbet üstâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 509)
Ey vücûdun güher-i kımme-i tâc-ı îcâd
Resm-i kaddün elif-i Fâtiha-i isti’dâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 511)
Bu’l-beşer’den sana dek ey güher-i dürc-i vücûd
Nûr-ı rûhânî idi bâr-ı kıtâr-ı ecdâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 518)
Hz. Peygamber’in övüldüğü şu beyitte inci, hem Hz. Muhammed’i hem de aklı sembolize eder:
Dâver-i taht-ı risâlet Şeh-i iklîm-i kemâl
Gevher-i bahr-i hired Pâdişeh-i mülk-i sedâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 499) Dürre-i beyzâ
Akıl, değişikliğe uğramayan, “Rabbini ilk bilen ve varlık feyzini kabul eden şey”93 olduğu için cevherlerin en kıymetlisidir. Bu cevher ise nuru da ifade eden beyaz incidir. İlk aklın beyaz inci olarak yorumlanması şu hadislere dayandırılır:
“Allah’ın ilk yarattığı şey beyaz bir incidir.”
“Allah’ın ilk yarattığı şey akıldır.”
“Allah’ın ilk yarattığı şey Kalem’dir”94.
Kâşânî, age, s. 396-397. Kâşânî, age, s. 243-244. |
Tasavvufta incinin oluşumu ile ilk akıl arasında bir ilişki kurulmuştur.
“Dür, kendisine karışabilecek yer kirlerinden bütünüyle arınmış, saf bir göksel sudur. Gökten yağar, tuzlu denize iner, bir sadef kendisini kapar. Orada, sadefin kâbiliyetine göre oluşur ve biçimlenir. Sadefte, sadefin mizacına göre ve hâline göre nitelik kazanır ve ona göre belirlenir. İlk akıl da böyledir. Onun varlığı da imkan sadefine hayat suyundan gelen bir incidir. Bu varlık zorunluluk deryasından taşmış, Rablık semasının üzerinden Nefes-i Rahmânî havasında dolaşmıştır” 95.
el-kevkebü ‘d-dürrî
İnci yıldızı anlamındaki bu tamlama, tasavvufta küllî nefsi temsîl eder. “Nefs, dürrî bir yıldızdır, bunun nedeni bilinen inciye benzemesidir. Çünkü yıldız, zorunlu olarak, incinin parlaklığını artırır”96.
Kâşânî ayrıca nefsin akla benzetilmesini aralarına bir şeyin giremeyişine bağlar. Kur’an’da inci yıldızına işaret eden ayet şu şekildedir:
“Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûrunun temsîli, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir, o billurda sanki inciye benzer bir yıldız gibidir…”97.
Müşterî-i dürr-i vahdet fırkasuna girmeyen
Kâşânî, age, s. 243-244. Kâşânî, age, s. 468. Nûr, 35. |
Nakd-i ‘aşkı olmayanla yok durur bâzâ
Dürr, Arapça’da itaat etmek demektir. Tasavvufta dürre-i beyzâ (beyaz inci), ilk akıl; dürr-i sühân, mükâşefe halleri, maddî, manevî, hissî, aklî, ilâhî sır ve ibadetler; dürr-i yetîm, Hz. Muhammed ve insân-ı kâmil için kullanılır92. Yani akıl, ibadetler, Hz. Peygamber, insan-ı kâmil, insan ruhu hepsi birer incidir:
Âferînişden ne deryâdur ne sâhildür garaz
Nüh sadefden lü’lü’-i insân-ı kâmildür garaz (Nâbî/Diriöz, 1994: 313) Cevher-i zâtî aslîdür hakîkatde murâd
Şirvânî, age, s. 77-101. Cebecioğlu, age, s. 175. |
Sanma insandan fakat şekl ü şemâ’ildür garaz (Nâbî/Diriöz, 1994: 313)
Allah, Hz. Muhammed’i Peygamberlik binasının ve yaratılış tâcının en yükseğine koyar. Bu tıpkı bir kuyumcunun incinin en güzelini, en büyüğünü vitrine koyması gibidir. O, varlık kutusunun incisidir.
Oldu bünyân-ı risâlât vücûdiyle tamâm
Güherün a’zamın a’lâya kor elbet üstâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 509)
Ey vücûdun güher-i kımme-i tâc-ı îcâd
Resm-i kaddün elif-i Fâtiha-i isti’dâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 511)
Bu’l-beşer’den sana dek ey güher-i dürc-i vücûd
Nûr-ı rûhânî idi bâr-ı kıtâr-ı ecdâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 518)
Hz. Peygamber’in övüldüğü şu beyitte inci, hem Hz. Muhammed’i hem de aklı sembolize eder:
Dâver-i taht-ı risâlet Şeh-i iklîm-i kemâl
Gevher-i bahr-i hired Pâdişeh-i mülk-i sedâd (Nâbî/Diriöz, 1994: 499) Dürre-i beyzâ
Akıl, değişikliğe uğramayan, “Rabbini ilk bilen ve varlık feyzini kabul eden şey”93 olduğu için cevherlerin en kıymetlisidir. Bu cevher ise nuru da ifade eden beyaz incidir. İlk aklın beyaz inci olarak yorumlanması şu hadislere dayandırılır:
“Allah’ın ilk yarattığı şey beyaz bir incidir.”
“Allah’ın ilk yarattığı şey akıldır.”
“Allah’ın ilk yarattığı şey Kalem’dir”94.
Kâşânî, age, s. 396-397. Kâşânî, age, s. 243-244. |
Tasavvufta incinin oluşumu ile ilk akıl arasında bir ilişki kurulmuştur.
“Dür, kendisine karışabilecek yer kirlerinden bütünüyle arınmış, saf bir göksel sudur. Gökten yağar, tuzlu denize iner, bir sadef kendisini kapar. Orada, sadefin kâbiliyetine göre oluşur ve biçimlenir. Sadefte, sadefin mizacına göre ve hâline göre nitelik kazanır ve ona göre belirlenir. İlk akıl da böyledir. Onun varlığı da imkan sadefine hayat suyundan gelen bir incidir. Bu varlık zorunluluk deryasından taşmış, Rablık semasının üzerinden Nefes-i Rahmânî havasında dolaşmıştır” 95.
el-kevkebü ‘d-dürrî
İnci yıldızı anlamındaki bu tamlama, tasavvufta küllî nefsi temsîl eder. “Nefs, dürrî bir yıldızdır, bunun nedeni bilinen inciye benzemesidir. Çünkü yıldız, zorunlu olarak, incinin parlaklığını artırır”96.
Kâşânî ayrıca nefsin akla benzetilmesini aralarına bir şeyin giremeyişine bağlar. Kur’an’da inci yıldızına işaret eden ayet şu şekildedir:
“Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûrunun temsîli, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir, o billurda sanki inciye benzer bir yıldız gibidir…”97.
Müşterî-i dürr-i vahdet fırkasuna girmeyen
Kâşânî, age, s. 243-244. Kâşânî, age, s. 468. Nûr, 35. |
Nakd-i ‘aşkı olmayanla yok durur bâzâ