Yeşim Taşı, Farsçada yeşm , Arapçada yeşb olarak adlandırılır . “Yad, yat, yede, yada, yeda, cada, ceda, cede, cadı, kaş, büt, yağmur taşı, yad boncuğu, galebe taşı” gibi taşların da Yeşim Taşı taşı olduğu sanılmaktadır . Yeşim Taşı bu şekilde adlandırılmasının sebebi, Türklerin onu rüzgar estirmekte, yağmur, kar ve dolu yağdırmakta , fırtına çıkartmakta, düşman üstüne galebe gelmekte
Klasik Türk Edebiyatı’nda Yeşim Taşıin, “yeşb-i ahdar (yeşil yeşb) , yeşb-i ahmer (kırmızı yeşb), yeşb-i asfer (sarı yeşb), yeşb-i Mısrî (esmer yeşb), yeşb-i hattî (çizgilerle nakışlı olan yani damarlı yeşb)” gibi kullanımları vardır. Bu da Za’îfî’nin yedi farklı renkte Yeşim Taşı olduğu şeklinde verdiği bilgiyi doğrular niteliktedir. Ayrıca Zâ’îfî, beyaz ve yeşil renkli Yeşim Taşı diğerlerinden üstün olduğunu açıklar . Pakalın’ın “Eski Eserler Ansiklopedisinden aktardığı bilgiye göre Yeşim Taşı, zümrüt, yakut ve pırlantadan sonra gelen en sert taştır. Bu taştan tespihler, tabaklar, fincanlar, bıçak ve kılıç kabzaları, ayna çerçeveleri, büyük küpler ve vazolar yapılırmış . Yine Yeşim Taşı dan “yüzük, bilezik,çubuk başlığı, enfiye kutusu, yayı çekmek için parmağa takılan halka, kalem sapı, eğerler ve kemerler” yapıldığı bilgiler arasında yer alır .
Nef’î’nin beyitinde Yeşim Taşı taşı Sultan I. Ahmed’in kılıcına bileği taşı olmuştur: Şimşîri ki ebr-i çemen-ârâ-yı zaferdir
Seng-i yede-i nusret ana seng-i fesândır (Nef’î/Onay, 2007: 410-411)
Nev’îzâde Atâî, Nâbî ve Kâmî’nin şu beyitlerinde de yada ile yağmur yağdırma hadisesine telmih vardır:
O sâgar ki sihr eyler ağlatmada
Meğer cevheri oldu seng-i yada (Atâî/Onay, 2007: 410-411) Eşkin ol seng-dil aldıkça bu mihnet-zedenin
Zâhir oldu bana hâsıyyeti seng-i yedenin (Nâbî/Onay, 2007: 410-411)
Gösterüp gonca-i ne’ş güfteyi seng-i yada-vâr Vâdi-i gülşene bârânı boşandurdı sabâ (Kâmî CD)
Yeşm kelimesinin Farsçaya Türkçe “şimşek” anlamındaki yeşin kelimesinden geçtiği öne sürülür. OnayLehçetü’l-Lûgat’ta bu kelimenin Farsçasının yeşb, şevyeşim, heşb olarak geçtiğini söyler. Konuyla ilgiliolarak bk. (Tanyu, 1987: 45-80; Kutlar, 2005: 37-39; Onay, 2007: 410-411). Devellioğlu, age, s. 1161.
Yeşime, Yakutlar sata, Uygurlar yade, Altaylar cada, Kıpçak grubuna ait lehçeleri kullananlar cay, Fransızlar jade der. Türkistan Çînî’de kaş olarak bilinir. Ayrıca bu taş için Araplar ve Acemler yeşef, yeşep, seng-iyede, hacer-ül matar, seng-i büt gibi kelime ve tamlamaları da kullanır. Konuyla ilgili olarak bk. (Tanyu,
Sihirle yağmur yağdırma hadisesine telmih olarak Necâtî’nin “Gamzeler kim cân iline tîr-i müjgân yağdırır / benzer ol Tatara kim sihr ile bârân yağdırır” beyiti ve Ahmed Paşa’nın “Sûzunu eşkimle teskin etmege gamzen komaz / Yağmuru yağdırmaz ol câdû cihân fettânıdır” (Onay, 2007: 350-351) beyiti örnek verilebilir. Ayrıca Ahmed Paşa’nın beyitindeki câdû kelimesinin iki manada kullanıldığı düşünülmektedir. Tanyu’dan aktardığımız bilgide yeşim taşının cede, cada, cadı olarak da adlandırıldığını belirtmiştik. Tanyu, age, s.
Konuyla ilgili olarak bk. (Pakalın, 1983: 634; Tanyu, 1987: 38-80).
Cem Sultan’ın “Ellerinde yeşm-i ahdar la’l-i ahmerden kadeh / Her kim içer ol kadehden mest-i câvîdândur” (Kutlar, 2005: 37-39). Devellioğlu, age, s. 1161.
Pakalın’ın, “Eski Eserler Ansiklopedisi”nden naklettiği yeşimin en makbul renginin koyu yeşil ve süt beyazı olduğu, siyah ve sarı renklilerinin ise iyi olmadığı bilgisi bu bilgi ile örtüşmektedir. Yeşimin diğer iki rengi, gri ve mavi olanıdır (Kutlar, 2005: 37-39; Pakalın, 1983: 634; Rehber Ansiklopedisi, “yeşim”, C. 18, s. 171). Pakalın, age, s. 634.
Efsaneye göre Babil Kraliçesi Semiramis, kemerinde insanı delilikten koruyan sihirli yeşim taşını taşırmış Yeşimden yapılan eşyalar ve efsane için bk. (Tanyu, 1987: 45-80, 204-209).
Rivayete göre bir gece Buğu Tekin’in rüyasına ak sakallı bir ihtiyar girer ve ona fıstık şeklinde bir yeşim taşını göstererek Türkler bu kuvvet dağını elinde tuttukça dört bucağa hakim olacaklar, der.
Yeşim Taşı, Farsçada yeşm , Arapçada yeşb olarak adlandırılır . “Yad, yat, yede, yada, yeda, cada, ceda, cede, cadı, kaş, büt, yağmur taşı, yad boncuğu, galebe taşı” gibi taşların da Yeşim Taşı taşı olduğu sanılmaktadır . Yeşim Taşı bu şekilde adlandırılmasının sebebi, Türklerin onu rüzgar estirmekte, yağmur, kar ve dolu yağdırmakta , fırtına çıkartmakta, düşman üstüne galebe gelmekte
Klasik Türk Edebiyatı’nda Yeşim Taşıin, “yeşb-i ahdar (yeşil yeşb) , yeşb-i ahmer (kırmızı yeşb), yeşb-i asfer (sarı yeşb), yeşb-i Mısrî (esmer yeşb), yeşb-i hattî (çizgilerle nakışlı olan yani damarlı yeşb)” gibi kullanımları vardır. Bu da Za’îfî’nin yedi farklı renkte Yeşim Taşı olduğu şeklinde verdiği bilgiyi doğrular niteliktedir. Ayrıca Zâ’îfî, beyaz ve yeşil renkli Yeşim Taşı diğerlerinden üstün olduğunu açıklar . Pakalın’ın “Eski Eserler Ansiklopedisinden aktardığı bilgiye göre Yeşim Taşı, zümrüt, yakut ve pırlantadan sonra gelen en sert taştır. Bu taştan tespihler, tabaklar, fincanlar, bıçak ve kılıç kabzaları, ayna çerçeveleri, büyük küpler ve vazolar yapılırmış . Yine Yeşim Taşı dan “yüzük, bilezik,çubuk başlığı, enfiye kutusu, yayı çekmek için parmağa takılan halka, kalem sapı, eğerler ve kemerler” yapıldığı bilgiler arasında yer alır .
Nef’î’nin beyitinde Yeşim Taşı taşı Sultan I. Ahmed’in kılıcına bileği taşı olmuştur: Şimşîri ki ebr-i çemen-ârâ-yı zaferdir
Seng-i yede-i nusret ana seng-i fesândır (Nef’î/Onay, 2007: 410-411)
Nev’îzâde Atâî, Nâbî ve Kâmî’nin şu beyitlerinde de yada ile yağmur yağdırma hadisesine telmih vardır:
O sâgar ki sihr eyler ağlatmada
Meğer cevheri oldu seng-i yada (Atâî/Onay, 2007: 410-411) Eşkin ol seng-dil aldıkça bu mihnet-zedenin
Zâhir oldu bana hâsıyyeti seng-i yedenin (Nâbî/Onay, 2007: 410-411)
Gösterüp gonca-i ne’ş güfteyi seng-i yada-vâr Vâdi-i gülşene bârânı boşandurdı sabâ (Kâmî CD)
Yeşm kelimesinin Farsçaya Türkçe “şimşek” anlamındaki yeşin kelimesinden geçtiği öne sürülür. OnayLehçetü’l-Lûgat’ta bu kelimenin Farsçasının yeşb, şevyeşim, heşb olarak geçtiğini söyler. Konuyla ilgiliolarak bk. (Tanyu, 1987: 45-80; Kutlar, 2005: 37-39; Onay, 2007: 410-411). Devellioğlu, age, s. 1161.
Yeşime, Yakutlar sata, Uygurlar yade, Altaylar cada, Kıpçak grubuna ait lehçeleri kullananlar cay, Fransızlar jade der. Türkistan Çînî’de kaş olarak bilinir. Ayrıca bu taş için Araplar ve Acemler yeşef, yeşep, seng-iyede, hacer-ül matar, seng-i büt gibi kelime ve tamlamaları da kullanır. Konuyla ilgili olarak bk. (Tanyu,
Sihirle yağmur yağdırma hadisesine telmih olarak Necâtî’nin “Gamzeler kim cân iline tîr-i müjgân yağdırır / benzer ol Tatara kim sihr ile bârân yağdırır” beyiti ve Ahmed Paşa’nın “Sûzunu eşkimle teskin etmege gamzen komaz / Yağmuru yağdırmaz ol câdû cihân fettânıdır” (Onay, 2007: 350-351) beyiti örnek verilebilir. Ayrıca Ahmed Paşa’nın beyitindeki câdû kelimesinin iki manada kullanıldığı düşünülmektedir. Tanyu’dan aktardığımız bilgide yeşim taşının cede, cada, cadı olarak da adlandırıldığını belirtmiştik. Tanyu, age, s.
Konuyla ilgili olarak bk. (Pakalın, 1983: 634; Tanyu, 1987: 38-80).
Cem Sultan’ın “Ellerinde yeşm-i ahdar la’l-i ahmerden kadeh / Her kim içer ol kadehden mest-i câvîdândur” (Kutlar, 2005: 37-39). Devellioğlu, age, s. 1161.
Pakalın’ın, “Eski Eserler Ansiklopedisi”nden naklettiği yeşimin en makbul renginin koyu yeşil ve süt beyazı olduğu, siyah ve sarı renklilerinin ise iyi olmadığı bilgisi bu bilgi ile örtüşmektedir. Yeşimin diğer iki rengi, gri ve mavi olanıdır (Kutlar, 2005: 37-39; Pakalın, 1983: 634; Rehber Ansiklopedisi, “yeşim”, C. 18, s. 171). Pakalın, age, s. 634.
Efsaneye göre Babil Kraliçesi Semiramis, kemerinde insanı delilikten koruyan sihirli yeşim taşını taşırmış Yeşimden yapılan eşyalar ve efsane için bk. (Tanyu, 1987: 45-80, 204-209).
Rivayete göre bir gece Buğu Tekin’in rüyasına ak sakallı bir ihtiyar girer ve ona fıstık şeklinde bir yeşim taşını göstererek Türkler bu kuvvet dağını elinde tuttukça dört bucağa hakim olacaklar, der.